İşçi Demokrasisi Partisi Muhittin Karkın V. Konferansı başarıyla tamamlandı
Partimizin 2024 yılı içerisindeki uluslararası ve ulusal politik gelişmeleri, dünya ve Türkiye sınıflar mücadelesindeki dönüşümleri değerlendirdiği konferansı 23-24 Kasım tarihlerinde gerçekleşti.
Konferansın onur masası, 24 Haziran 2023’te ani bir şekilde aramızdan ayrılan, Türkiye’de Troçkizmin ve akımımız İşçi Cephesi’nin kurucu önderlerinden Muhittin Karkın’a, yine doğumunun 100. yılı vesilesiyle uluslararası akımımızın kurucusu Nahuel Moreno’ya ve Siyonist devletin işgal ve soykırımına karşı kahramanca mücadelesini sürdüren Filistin halkına adandı.
Konferansa İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal İspanya Devleti partisi Enternasyonalist Mücadele’den Josep Lluis del Alcazar da katılarak, bir selamlama gerçekleştirdi. Yine mücadele dostumuz olan birçok siyasi parti, sendika, sendikal önder ve Türkiye’de güvenceli iş, insan onuruna yaraşır bir yaşam mücadelesi sürdürmekte olan ve bu uğurda grev ve direnişlerini sürdüren Polonez, MKB Rondo ve Mersen işçileri de konferansa selamlamalarını iletti.
Uluslararası durum bağlamında üzerinde en çok durulan konu kapitalist ekonominin krizi ve bunun dünya sınıflar mücadelesinde karşımıza çıkartmış olduğu politik sonuçlar oldu. Kapitalizm 2008 yılında başlayan krizini halen aşamamış ve tersine merkez ülkeler dahil birçok ülkede ekonomik kriz derinleşirken, kapitalist iktidarlar kemer sıkma politikaları yoluyla krizi dünya emekçi halklarına fatura etmeye çalışmakta ve bu kemer sıkma politikalarını uygulayabilmek için de daha merkeziyetçi, Bonapartist rejimlere ihtiyaç duymayı sürdürmekte. Yine 2008 yılından bu yana ekonomik krize ve baskıcı iktidarlara karşı dünyanın birçok ülkesinde gerçekleşen kitle seferberlikleri, bu politikaların emekçi halklar tarafından reddedildiğini gösteriyor. Ancak tüm bu seferberlikler içerisinde, kitlelerin demokratik, ekonomik ve sosyal taleplerini kapitalist sistemden kopuşu önüne koyan bir perspektifle ele alan bir alternatifin inşa edilememiş olması dünya sınıflar mücadelesinin belirleyici unsuru olmaya devam ediyor. Devrimci önderlik krizinin aşılamamış olması ve ekonomik krizin derinleşiyor oluşu ise dünya nezdinde toplumsal kutuplaşmada bir artışı ve bu artış ise aşırı sağ parti ve hareketlerin güç kazanmasının önünü açıyor.
Yapılan tüm bu tartışmaların bir diğer ayağını ise kapitalist emperyalizmin egemenliği oluşturmaktaydı. Ekonomik krizin politik ve askeri krizleri tetikliyor oluşu emperyalizmin egemenlik krizini de tırmandıran faktörlerin başında geliyor. Bu krizin dünya sınıflar mücadelesindeki bugünkü yansıması ise Siyonist devletin Filistin’de uygulamaya çalıştığı işgal ve soykırım politikası ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye üzerine yapılan tartışmaların ana belirleyeni ise dünya ekonomik krizinin doğal bir sonucu olarak Türkiye’nin içerisinden geçmekte olduğu ekonomik kriz oldu. Emekçi kitlelerin her geçen gün daha fazla yoksullaşması ve alım güçlerinin daha fazla erimesinin işçi sınıfının tabanındaki hoşnutsuzluğu tırmandırdığı tespiti yapıldı. Ancak bunun yanında, Türkiyeli emekçilerin ekonomik krize karşı mücadelelerini birleştirebilecek, acil talepler uyarınca onları seferber edebilecek bir odağın eksikliğinin de defalarca altı çizildi.
Ayrıca yerel seçimlerde ciddi bir yenilgi alan Tek Adam rejiminin, kendisini konsolide edemese de burjuva muhalefetin basiretsizliği karşısında havuç ve sopa politikalarıyla inisiyatifi yeniden kendi eline alma çabası da önümüzdeki süreçte ülke sınıflar mücadelesinin ana belirleyenlerinden biri olmayı sürdürecek. Bu bağlamda Kürt halkına dönük baskı politikaları, kadın ve lgbti+ mücadelesini kriminalize etme girişimleri ve her türlü demokratik hakkın keyfi şekilde engellenmeye çalışılması rejim karşısında demokratik mevzilerin savunulmasının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Yine rejimin Filistin politikası ile ayan beyan açığa çıkan iki yüzlü dış politikası da emperyalizmden kopuş mücadelesinin önemini tüm berraklığıyla ortaya koyuyor.
Bilindiği üzere, İşçi Demokrasisi Partisi demokratik ve ekonomik taleplerin sınıflar mücadelesinin birbirinden ayrılamaz parçaları olduğunu savunmakta. Bu bağlamda, uzunca bir süredir hem Tek Adam rejiminden kopuş hem de ekonomik krizden emekçiler yararına bir çıkış adına kitlelerin demokratik ve ekonomik taleplerini sınıfın bağımsızlığı çerçevesinde ele alıp, onları seferber edebilecek bir Emek İttifakı çağrısı yapmakta.
İçerisinden geçmekte olduğumuz çoklu kriz ortamında, konferans tartışmalarında üzerinde en çok durulan başlıklardan bir tanesi de Türkiye’de böylesi bir alternatifin inşasının zorunluluğu oldu. Tıpkı dünyada olduğu gibi. Bu zorunluluk ulusal ve uluslararası arenada gelişen kitle seferberliklerine bu perspektifle yaklaşmayı hem İDP hem de İUB-DE’nin önüne merkezi bir görev olarak koyuyor.
Yorumlar kapalıdır.