OVP sandığa gömüldü

Mayıs 2023 seçimleri sonrası ucuz, bol para dönemini enflasyonla mücadele kapsamında bitirerek ekonomiyi frenleme politikasını hayata geçiren bakan Şimşek’in Orta Vadeli Program (OVP) adını verdiği, bizim ise IMF’siz IMF politikası dediğimiz ekonomi programı, yerel seçimlerde açık bir şekilde güvenoyu alamamıştır. Ülke genelinde AKP’nin ikinci parti konumuna düşmesinde ekonomi politikaları kesinlikle etkili olmuştur.

Emekli maaşlarını harçlık seviyesine indiren, halka fedakârlık masalı okuyan, birilerinin kârlılıkları düşmesin diye İsrail ile göz göre göre ticareti sürdüren, emeklilik sisteminin içini boşaltan, ücretlere yılda bir kere zam yapan, kısacası kaşıkla verip kepçe ile alan bu sömürü programı, işçi ve emekçiler nezdinde sandığa gömülmüştür.

Güvenoyu alamayan bu program için rejim ve sermayenin dışında, Şimşek’i alkışlayan muhalefetin de üzüleceğini biliyoruz. Ayrıca İsrail’e çıt çıkarmayan, NATO’yu genişleten, Dünya Bankası’ndan borç alan bu rejime desteğini esirgemek istemeyen emperyalizm de üzülecektir.

Şimdi rejimin bu programı ortaya koymaya çalıştığı noktada içine düştüğü çelişkiler derinleşecektir. Bir taraftan sermaye girişi sağlamaya çalışan, bunun için bir IMF programı uygulayan rejim ile bu programı uyguladığı için eriyen bir rejimin çelişkisi nereye kadar sürdürülebilir? Özellikle bu iktisadi buhran ve politik çelişkiler içinde 4 yıl boyunca seçim olmayacağını düşünmek saflık olur.

Rejim, tüm çelişkilerine rağmen Şimşek’in politikalarını mahkûm etmek şöyle dursun ona sahip çıkacaktır. Çünkü sermaye için kat edilmesi gereken yollar var. Önümüzdeki süreçte, önünde sonunda yolu IMF’ye çıkacak olan bu sömürü programının fütursuzca uygulanıp uygulanmayacağını temelde sınıf mücadelesi belirleyecek.

Şimşek, emperyalist sermayenin rahatça ülkeye girebilmesi için kırmızı halı sermekle meşgul, işçiler ise “Emekçiler için kaynak var, dış borç ödemeleri durdurulsun, Yap-İşlet-Devret’ler tazminatsız kamulaştırılsın, ücretlere üç ayda bir zam” demeye devam edecek, etmeli!

En başından beri söylediklerimiz geçerlidir. Emekçiler bu sermaye saldırısını kabul etmiyor. Savunmanın saldırıya geçmesinin ise tek bir koşulu var: emek ittifakı. Bir emek ittifakının, savunma duvarını yıkarak karşı atağa geçebilecek bir potansiyeli olduğu bu değişim eğiliminden anlaşılmaktadır. Yeter ki işçi sınıfı, kendi öz gücünü bölerek hareket etmesin.

Gelin önümüzdeki 1 Mayıs’ı siyasi partiler ve sendikalarla birlikte bir emek ittifakının kuruluşu için hareket günü olarak belirleyelim. Ayrı yürüsek bile birlikte vurmak için, saldırıları püskürtmek için, emekçilerin yönetmesi için, bizden çalınanı geri almak için… Ne demiştik: Şimdi değilse ne zaman?

Yorumlar kapalıdır.