Fransa’da isyan: Nahel için adalet!

Fransa’da Paris’in batısındaki Nanterre kentinde 27 Haziran günü aracıyla seyrederken dur ihtarına uymaması üzerine polis tarafından infaz edilen Nahel Merzouk için düzenlenen protesto eylemlerinde beşinci gün geride bırakıldı. Henüz 17 yaşında Cezayir asıllı bir genç olan Nahel, kent yoksullarının yoğun olarak yaşadığı Paris banliyölerinden Nanterre’de tek başına annesi tarafından büyütüldü. Devlet şiddetine kurban gittiğinde, eğitimini bir elektrik meslek okulunda sürdüren genç bir işçi çocuğuydu.

Nahel’in ölümü, polisin meşru müdafaa söylemlerinin aksine açık bir infazdır; olay görüntülerinde Nahel’in polis tarafından araç içinde bitişik atış sonucu yaşamını yitirdiği açıkça görülüyor. Nahel’in ölümü münferit bir olay veya kaza değil, aksine devletin emek düşmanı ve ırkçı politikalarının sonucu sistematik bir saldırı dalgasının parçasıdır. 2005 yılında Clichy-sous-Bois’da Zyed Benna ve Bouna Traoré adlı iki gencin polisten kaçarken ölümü üzerine patlak veren büyük seferberlik ile 2016’da polis karakolunda şüpheli bir şekilde ölen Adama Traoré gösterileri başta olmak üzere sayısız mücadele hâlâ akıllarda. Fransız kapitalistleri ve onun devlet aygıtı içindeki temsilcileri toplumsal ve ekonomik saldırılarını başarıya ulaştırmak amacıyla ırkçılığı ve şiddeti, işçi sınıfının bölmek için bir araç olarak kullanıyorlar.

İnfazın ardından özellikle Paris çevresinde göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde patlak veren seferberlik, ırkçılık ve baskı karşıtı nitelik taşıyor; bu bakımdan meşru ve politiktir. Seferberliğin, medyaya yansıyan kundaklama, yağma ve şiddet görüntüleri üzerinden kriminalize edilmesi çabaları boşuna. Ortada bir şiddet varsa bunun asıl sorumlusu polis, İçişleri Bakanı Darmanin, Macron hükümeti ve genel olarak emekçilere yönelik ırkçı ve baskıcı şiddet politikalarını sürdüren kapitalist düzenin tüm aktörleridir.

Irkçılık ve baskı politikaları sınıf mücadelesinden bağımsız değil; ekonomik kriz, artan enflasyon, düşük ücretler, yoksulluk, işsizlik, kamu harcamalarının azaltılması karşısında biriken toplumsal öfkeyi bastırmakta başvurulan araçlardan yalnızca biri. Dolayısıyla Nahel için adalet seferberliği yalnızca ırkçılık, göçmen düşmanlığı ve İslamofobi çerçevesinde anlaşılamaz; genel olarak toplumsal, ekonomik ve ekolojik krizin bir parçası.

Başta Macron olmak üzere siyasiler bir yandan sağduyu ve şiddetin sonlandırılması çağrılarında bulunurken, diğer yandan seferberliği polis şiddetiyle bastırmaya ve olağanüstü hâl ilan etmeye çalışıyor. Sosyalist Parti (PS) ve Fransız Komünist Partisi (PCF) gibi, seferberliğin bu niteliğini görmezden gelerek yalnızca sağduyu ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunan birtakım sol partiler, toplumsal mücadelenin keskinleştiği bir dönemeçte ırkçı burjuva düzen yanında saf tutuyorlar. Biz devrimci Marksistler ise emekçi kitleleri sağduyuya ve seferberliği sonlandırmaya değil, bu seferberliğe neden olan devlet şiddetinin hesabını sormaya, Nahel için adalet talebini ve seferberliği yükseltmeye çağırıyoruz.

Emekçi halkın meşru öfkesi, daha çok geceleri açığa çıkan örgütsüz ve dağınık eylemlerle açığa çıkıyor. Ancak bu niteliği, aynı zamanda bu seferberliğin en büyük sınırlılığını oluşturuyor. Seferberliği birleştirip devamlılığını sağlamak ve yeni Nahel’lerin katledilmesinin önüne geçmek sendikaların, emek örgütlerinin ve sosyalist partilerin ırkçılık ve kapitalizm karşıtı bir eylem programı etrafında bir araya gelmesi ve seferberliğin örgütlü biçimde devam ettirilmesiyle mümkün.

Özellikle son on yıl içinde kapitalizmin işçi sınıfına yönelik toplumsal ve ekonomik saldırılarını gerçekleştirmek amacıyla emekçilere yönelik uygulanagelen antidemokratik şiddet politikalarına son verilmeli.

Polisin emekçilere karşı silah kullanma yetkisi dahil olmak üzere 2017’de meclisten geçirilen şiddet yasaları derhal yürürlükten kaldırılmalı, polis halk karşısında silahsızlandırılmalı.

Polis cinayetlerinde polisi koruyan sistematik cezasızlık politikasına son verilmeli, Nahel’leri katleden devlet görevlileri ve sorumlular cezalandırılmalı.

Olağanüstü hâl ilanından vazgeçilmeli. Seferberlik sırasında gözaltına alınan binlerce kişi derhal serbest bırakılmalı.

Polis ve ordu içinde varlığı uzun süredir bilinen aşırı sağcı unsurlar tasfiye edilmeli.

Yorumlar kapalıdır.