İş cinayetlerinde savaş bilançosu devam ediyor!

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG Meclisi) raporuna göre 2023’ün ilk dokuz ayında en az 1409 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yani geçtiğimiz dokuz ayda günde en az beş işçi cinayete kurban gitmiş.

Kapitalizm tarafından “iş kazası” olarak kavramlaştırılan, patronlar tarafından “fıtrat” açıklamalarıyla meşrulaştırılıp görmezden gelinmeye çalışılan bu cinayetlerde hayatını kaybeden işçilerin yüzde 19’u barınma ve ulaşım ihtiyacımızı karşılayan yapıları inşa eden, diğer yüzde 19’u beslenmemiz için üreten, yüzde 12’si ise taşımacılık ile temel birçok ihtiyacımıza ulaşmamızı sağlayan işçilerden oluşuyor.

Elbette bu ölümler herhangi bir işkoluna öncelik tanınarak ayırt edilemez. Zira ölümlerin sebepleri yalnızca fiziki ekipman (uygun iskele, korkuluk, güvenlik ağı, yeterli bakım, aydınlatma vb.) yetersizliğinden kaynaklanmıyor.

Patronların işsizlik korkusuyla taşeron ve güvencesiz çalışmak zorunda olan işçiler üzerindeki performans baskısı ve kasten tercih ettiği yetersiz kadrolar doğrultusunda oluşan yoğun iş temposu da işçileri ölüme sürüklüyor.

Özellikle son yıllarda yaşanan iklim krizi nedeniyle artan sıcaklıklar karşısında uzmanlar tarafından öğle saatlerinde dışarı çıkılmaması, bol sıvı alınması, güneşte kalınmaması uyarıları yapılırken tarım, inşaat, tersane gibi birçok işkolunda işçilerin dışarıda veya kapalı, havasız, kalabalık ortamlarda çalışmaya mahkûm edilmesi; patronların kâr hırsının işçilerin yaşam hakkından üstün tutulduğunu göstermektedir.

Örneğin İzmir’de bir kadın PTT işçisi öğle sıcağında dağıtım yaparken beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetmişti. Tarım işçilerinin çalışma koşullarındaki dayatmalar karşısında serinlemek için girdikleri gölet ve kanallarda boğularak hayatlarını kaybetmeleri de cabası.

Patronlar kârlarını katlayabilsin diye işçinin emekçinin cebinden oluşturulan fonlar, işçilerin sendikal örgütlenme, grev, eylem hakkını gasp etmek üzere yine patronlar için çıkarılan yasalar ve durmadan artmaya devam eden iş cinayetleri gösteriyor ki işçilerin yaşamak için bile birlik olmaya ihtiyacı var!

İş cinayetlerinin en fazla yaşandığı alanlar trajik bir şekilde işçilerin en örgütsüz, dolayısıyla en güvencesiz olduğu alanlar (ölen işçilerin yüzde 96’sı sendikasız!). Bu alanlardaki ölümler ise patronların sermayeleri ile orantılı olarak artmaya devam ediyor.

Mevcut rejimin ucuz işgücü politikaları, patronların kârlarından değil işçinin hayatından kıstıklarını ve işsizliğin neden çözüme kavuşturulmadığını anlatıyor.

Savaş bilançosu olarak adlandırabileceğimiz bu ağır gerçeklik karşısında işkolu fark etmeksizin iş cinayetlerine dur demek için tüm sorumluların yargılanması, işyerlerinin işçi denetiminde tazminatsız şekilde kamulaştırılması, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin işçi denetiminde alınabilmesi için tüm emek örgütlerinin seferber olması gerekmektedir.

Yorumlar kapalıdır.