“Kusursuz fırtına” yaklaşırken

AKP yönetimi 2024 için çok sert bir kemer sıkma programına hazırlanıyor. Bu planın önündeki tek engel 2024 yerel seçimleri. “Rasyonel” bakan Mehmet Şimşek, mayıs seçimlerinin hemen ardından patronlarla yaptığı görüşmede “keşke yerel seçimler yarın olup bitseydi” demiş ve patronlardan “sabır” istemişti. Kemer sıkma politikası şimdilik “yumuşak ve zamana yayılarak” hayata geçiriliyor. Erdoğan iktidarı, büyükşehirleri kazanmak için seçim öncesi son bir kez daha göstermelik ücret artışlarına gidecek ve “seçim rüşveti” mantığıyla çeşitli hamlelerde bulunacak. Seçimlerin ardından da Şimşek’in hayalini kurduğu “rasyonel politikalar” bir kusursuz fırtına gibi emekçilerin üzerinde estirilecek.

Saray yönetiminin zenginleri daha zengin eden, ülke ekonomisini yıkıma sürükleyen politikalarının faturası yine emekçilere kesilecek. “Düşük faiz” politikasının bedeli aşırı hayat pahalılığı, ücretlerin erimesi olarak emekçilere ödetilmişti. Şimdi ise, kredilerin kesilmesi, vergi artışları, kamu harcamalarının kısılması, yeni bir özelleştirme dalgası gibi adımlarla “IMF’siz IMF programı” hayata geçiriliyor.

AKP’nin ekonomi politikasındaki zikzakların sonucu bankaların ve şirketlerin olağanüstü kârlar elde etmesi, ücretlilerin milli gelirden aldığı payın tarihin en düşük seviyesine geriletilmesiydi. Benzer zikzaklar iç ve dış politikada da gerçekleştirildi. Bir dönem Saray yönetimi “yerlilik ve millilik” söylemiyle dış politikada gerilimi artırmış, çeşitli maceracı girişimlerde bulunmuştu.

Ne var ki, bütün saldırgan ve maceracı girişimlerinin hüsrana uğramasıyla ve ülke ekonomisinin iflas ettirilmesiyle, bu politikalardan da 180 derecelik bir dönüş yapıldı ve yeniden “güvenilir ve yatırım yapılabilir bir partner” pozisyonu alındı. Dış borçların ve cari açığın finanse edilmesi için derhal ve umutsuzca ihtiyaç duyulan yeni dış krediler ve yatırımlar için Mehmet Şimşek hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir dünya turuna çıkarıldı. “Asrın lideri” geçtiğimiz ay Netanyahu ile ikili görüşme yapacak kadar makas değiştirdi ve İsrail’i ziyaret edeceği açıklamasında bulundu. 7 Ekim’de başlayan El Aksa Tufanı ve sonrasında İsrail’in yeni bir etnik temizlik ve soykırım girişimine başlamasıyla, bu ziyaret şimdilik ertelendi. Bununla birlikte, Erdoğan’ın oldukça geç gelen birtakım hamasi söylemlerinin ötesinde, Türkiye ile İsrail arasındaki ekonomik ve askeri ilişkiler tüm ivmesiyle sürüyor.

Cumhur İttifakı’nın seçim zaferinin ardından, iktidar bloku ferahlamış görünse de yolsuzluğun ve çürümenin vardığı boyut, iç hesaplamaları ve yeni düzenlemeleri açığa çıkarıyor ve iktidarın kırılganlığını ortaya koyuyor. Yargı içi rüşvet mekanizmaları, kirli ilişkiler bizzat AKP’nin muteber yargı mensupları tarafından ifşa ediliyor. Bu çürüme halini en bayağı, yalın ve şeffaf halde temsil etmeyi başaran Dilan-Ergin Polat çiftinin yol açtığı skandalla yolsuzluk ağları, ülkede aklanan kara paranın devasa miktarı yeniden ortalığa saçılıyor. Bu politik ve ahlaki iflasın üzerini örtmek için Saray; muhalif gazetecilere, siyasetçilere, toplumsal hareketlere dönük yeni bir baskı kampanyasını devreye sokuyor.

Mayıs seçimlerinin ardından Saray rejimi dikensiz bir gül bahçesinde hareket etmiyor. Tam tersine, bir yandan emekçileri hazırladığı kusursuz fırtınaya iterken, diğer yandan kendisi de bu kusursuz fırtınanın içine sürükleniyor. Ne var ki, bu fırtınadan kimin ne şekilde çıkacağı, politik alanda verilecek mücadeleyle belirlenecek. Ekonomik yıkım politikalarına karşı emekçilerin seferberliğinin örgütlenmesi, yerel seçimlerde emekçilerin ve ezilenlerin burjuva odaklardan bağımsız bir politik seçeneğinin yükseltilmesi, sosyalistlerin ve sınıf hareketinin önündeki acil görevler olarak yükseliyor.

Yorumlar kapalıdır.