İş kanunu değişikliği: Emekçilere yönelik yeni bir saldırı

İş kanunlarında bir değişiklik yapılması yeniden ülke gündemine geldi. Basında işçilere bir müjde olarak sunulan girişim kapsamında, haftalık çalışma süresinin 45 saatten yaklaşık 40 saate indirileceği, dağınık çalışma mevzuatının tek bir kanunda bir araya getirileceği ileri sürülüyor; ancak kanun değişikliği tasarısı hâlâ açıklanmış değil.

Çalışma süresinin kısaltılması, ileri sürüldüğü gibi emekçilerin kötü çalışma koşullarında önemli bir iyileştirme getirmeyecek. Araştırmalara göre, Türkiye zaten haftada ortalama 42,9 saatlik çalışmayla, Avrupa’da en uzun çalışma süresine sahip ülkelerin başında geliyor. Örneğin, AB ülkelerinde ortalama çalışma süresi haftalık 36,4 saat. Türkiye’de emekçiler, sınıf kardeşlerine göre sadece bir haftada yaklaşık 7 saat daha fazla çalışıyor. Reform sonrasında bu fark azalacak olsa da Türkiye yine en uzun çalışma saatlerine sahip ülkeler arasında kalacak.

Dahası, çalışma süresinin az da olsa kısaltılması, ücretlerin düşürülmesini de beraberinde getirebilir. Daima patronların çıkarlarını koruyan iktidarın gündeminin, emekçinin bir kayba uğramaması amacıyla ücretleri sabit tutarak çalışma süresini azaltmak olduğu düşünülemez. Mevcut ücret düzeyi korunmadan çalışma süresinin kısaltılması ise genel durum bakımından emekçilerin çalışma şartlarını iyileştirmek şöyle dursun, daha da kötüleştirmiş olacak.

Reformun kapsamlı olacağına dair haberlerden, değişikliklerin bu iki konuyla sınırlı kalmayacağı anlaşılıyor. İktidar cephesi, sermayenin on yıllardır hayalini kurduğu emek sömürüsünü derinleştirecek kapsamlı reformları hayata geçirmeye çalışacak gibi görünüyor. Orta vadeli programda yer alan, kıdem tazminatı hakkının tamamlayıcı emeklilik sistemi adı altına gasp edilmesi, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması gibi emekçilerin mevcut haklarının geriletilmesi riski hiç olmadığı kadar güncel.

Öte yandan, iktidar cephesi her zaman olduğu gibi reform hazırlığı sürecinde antidemokratik uygulamalarına devam ediyor. Tek Adam rejiminde âdet olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığına bağlı basit idari bir kurul, sendikaları hiçbir şekilde sürece dahil etmeksizin kapalı kapılar ardında olası sermaye yanlısı değişiklikleri dayatıyor. Öyle ki on milyonlarca işçinin çalışma koşullarını doğrudan etkileyecek bu reformun içeriği ve kapsamı bile henüz tam olarak bilinmiyor.

Her şeyden önce, mevzuat değişikliğine ilişkin çalışmaların doğrudan emek örgütlerinin katılımıyla yürütülmesi ve tasarının kamuoyuna bir an önce açıklanması gerekiyor. Emek güçlerinin altı saatlik iş günü, sendikalı ve güvenceli çalışma koşulları için acil bir eylem planı etrafında bu tehdide karşı koyması büyük öneme sahip bir görev olarak karşımızda duruyor.

Yorumlar kapalıdır.