Emniyet ve yargı krizi: Ayhan Bora Kaplan dosyasının anlattıkları
Rejim bir krizden diğerine sürüklenmeye devam ediyor. Sinan Ateş cinayetinin MHP’li üst düzey isimleriyle ilişkilendirilmesi yetmiyormuş gibi, son olarak tutuklu mafya örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan olayı üzerinden AKP, MHP, polis ve yargıyı kapsayan yeni bir güç mücadelesinin var olduğu açığa çıktı. Cinayet, hırsızlık, uyuşturucu ticareti, işkence gibi suçlamalarla karşı karşıya olan mafya lideri Kaplan, iddiaya göre önceki İçişleri Bakanı Soylu ve MHP başta olmak üzere yargı ve polis içindeki üst düzey isimlerle çok yakın bir ilişki içerisindeydi. Darbe Girişimi’nde TRT önünde toplanan rejim yanlısı silahlı gruplar arasında yer aldıktan sonra eşi görülmemiş bir servet artışı yaşayan Kaplan’ın, hakkındaki düzinelerce ağır suçlamalara rağmen uzun bir süre boyunca fiilen dokunulmaz bir konum elde ettiği anlaşılıyor. Ta ki 7 Eylül 2023’te yurtdışına çıkmaya çalışırken gözaltına alınıncaya kadar…
Çetelerle mücadele kapsamında Kaplan tutuklandıktan sonra gizli tanık ve örgütün 2 numarası olarak bilinen Serdar Sertçelik’in ortaya çıkan ifadeleri, örgütün bakanlar, emniyet mensupları ve yargı içinde üst düzey isimlerle ilişkilerini açığa çıkardı. Ardından ev hapsinde tutulan Sertçelik’in emniyet ve yargı içindeki bazı görevlilerce yurtdışına kaçırılması, rejim içindeki farklı klikler arasında sert bir güç mücadelesi yaşandığını doğruladı. Rejimin kirli çamaşırlarını ortaya saçan Sertçelik, yurtdışındayken katıldığı bir yayında önceki tüm ifadelerini bazı emniyet müdürlerinin baskısı ve yönlendirmesiyle vermiş olduğunu ve bu girişimin AKP ile MHP’ye yönelik bir kumpas olduğunu söyledi. Çok geçmeden operasyonu yürüten üst düzey emniyet mensupları tutuklandı. MHP lideri Bahçeli, Ayhan Bora Kaplan operasyonunu yürütenleri 17-25 Aralık benzeri bir darbe teşebbüsünde bulunmakla suçladı. Saray cephesinde ise farklı bir ton vardı: Ali Yerlikaya bu girişimi “Cumhurbaşkanına karşı bir oyun” olarak nitelendirirken suç örgütleriyle mücadelenin süreceğini belirtti. Çok geçmeden 30 Mayıs’ta, yurtdışında bulunan kaçak Sertçelik’in MİT tarafından Macaristan’da yakalandığı açıklandı.
Ayhan Bora Kaplan davası ve göz göre göre öldürülen Sinan Ateş dosyasının karartılması, rejimin derin bir kriz hâlinde olduğunu gösteriyor. 2016 yılında temelleri atılıp 2018 Referandumu’yla resmileşen Türk Tipi Başkanlık Sistemi hiçbir zaman kurumsallaşamadı çünkü en başından beri bu rejim, darbe girişimiyle sonuçlanan ciddi bir ekonomik kriz ve yönetim krizi ortamında bir burjuva rejimine göre bile fazlasıyla yozlaşmış bir şekilde doğdu. Emekçilerin sosyal, ekonomik ve demokratik taleplerine karşı en sert tedbirleri hayata geçirmek ve rejime yönelik her türlü muhalefeti ezmek için şiddet, mafya, yolsuzluk ve rüşvet gibi araçlara rahatlıkla başvuran, mafyayla karanlık ilişkilere girmek durumunda kalan bir rejim bu. Sürekli olarak anayasayı değiştirerek AYM gibi geriye kalan burjuva demokratik kurumları ya kaldırmak ya da tahrip etmek istemesinin sebebi, bu tarz yasadışı araçlara başvurma zorunluluğu ve çoklu kriz koşullarında anayasal çerçeveye hiçbir şekilde sığamamasından ibaret. Bunun için AYM kapatılmak veya işlevsizleştirilmek, diğer yargı organları ise Yargıtay seçimlerinin gösterdiği gibi sıkı bir denetim altına alınmak zorunda. En ufak bir yumuşama, şeffaflaşma veya demokratikleşme hamlesi, rejimi doğrudan tehdit edebilecek bir girişim olarak görülüyor.
Üstelik Susurluk Skandalı’nı aratmayacak cinsten olan tüm bu skandallar, yalnızca buzdağının görünen yüzü. Rejim içi klikler arasındaki mücadelenin sertleşmesi yüzünden ortaya saçılan olaylar bunlar. Bunun dışında daha kaç benzer skandalın var olduğunu bilmiyoruz. Tüm bunlar olurken, bir yandan Adalet Bakanı, 9. yargı paketinin meclise geleceğini müjdeliyor. Buradan emekçilerin lehine herhangi bir demokratikleşme hamlesinin çıkması elbette mümkün değil. Geçmiş deneyimlerin gösterdiği gibi, “hak arama hürriyetinin daha etkin şekilde kullanılabilmesine imkân tanıyan düzenlemelerin” pakette yer alacağı iddiası hiçbir inandırıcılığa sahip değil. Rejim içi kliklerin kendi aralarındaki mücadeleden medet ummak veya rejimi ehlileştirmek yerine, emekçilere düşman olan bu rejimden tam bir kopuş hâlâ en güncel ihtiyaç olarak karşımızda duruyor.
Yorumlar kapalıdır.