Enflasyon baskılanırken maaşlar erimeye devam ediyor

İktidarın ekonomi politikaları emekçilerin yaşadığı geçim sıkıntısını her geçen gün daha da derinleştirdi. Hayat pahalılığı nedeniyle maaşların giderek erimesi, emekli maaşlarının milyonlarca emekliyi sefalete mahkûm etmesi, artan vergi kesintileri toplumda ara zam beklentisini gündeme getirdi. Nitekim Birleşik Kamu İş Konfederasyonu tarafından açıklanan veriler de bunu doğrular nitelikte; açlık sınırı mayıs ayında 19 bin 926 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı 59 bin 353 liraya çıktı.

Tüm bu olumsuz tablo karşısında iktidarın ne emeklilerin ne de asgari ücretlilerin maaşlarında herhangi bir iyileştirme planı var. Nitekim seçimden sonra bu tablonun daha da kötüleşeceğini belirtmiş; bu politikanın aslen vergi artışları, işten çıkarmalar, ücretlerin baskılanması ve fahiş fiyat artışları olarak acı bir kemer sıkma reçetesi olarak vuku bulacağını belirtmiştik.

Nitekim nisan ayında Merkez Bankası tarafından hükümete yollanan mektupta durum şöyle özetleniyor: “Asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile ücret ve vergi ayarlamalarında OVP’de sunulan enflasyon tahminlerinin gözetilmesi ve para politikasındaki sıkı duruş kritik bir önem taşımaktadır.”

“Sıkı duruş” olarak özetlenen, hükümetin enflasyonla mücadeledeki yegâne yaklaşımı olan sıkılaştırma ve talebin kısılması. Bunun kamu harcamaları ve emeğe ayrılan pay üzerinde doğrudan olumsuz etkisi var. Bu yaklaşım bir yandan memur maaşlarını ve emekli aylıklarını baskılama, bütçe içindeki paylarını düşürme, öte yandan diğer kamu harcamalarında kısıntıya gitme olarak da özetlenebilir. Ancak aynı tabloda kaynakları sermayeye aktarma durumu da söz konusu. Örneğin geçtiğimiz haftalarda TCMB rezervlerinde yaklaşık 50 milyar dolarlık iyileşme görüldü. Hatta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir programda TCMB’nin döviz alımı yapmaması durumunda TL’nin ABD doları karşısındaki değerinin 30 TL’nin altına düşebileceğini söyledi. Bu politikadan ancak döviz kredisine erişebilen kesimler ve yabancı yatırımcı faydalanabiliyor. Yani temel sorun, hükümetin verdiği döviz taahhüdü nedeniyle sermaye kesimine büyük bir kaynak transferi yapılırken, enflasyonla mücadelede takip edilen politika çerçevesi nedeniyle asgari ücrete, emekliye zam yapılamaması!

Tam da gelir eşitsizliğini derinleştirip belirli bir kesimi zengin eden bu politikaların bedeli yine emekçilerin sırtına yüklenmekte. Bu tablo karşısında CHP Ankara’da örgütlediği emekliler mitinginde emeklilere bir sonraki seçimleri işaret ederken, 1 Mayıs’tan da hareketle Türk-İş’in de DİSK’in de herhangi bir eylem planı olmadığı görülüyor. Toplumsal örgütsüzlüğün bir sonucu olarak pervasızca saldıran iktidarın bu politikalarına karşı düzen partilerinden kopuş ve emekten yana bir ittifakı inşa etmek halen güncel bir zorunluluk. Bu saldırıları kabul etmiyoruz. Ücretlere her üç ayda bir gerçek enflasyon oranında zam yapılmalı, işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Emek örgütlerine, sosyalist partilere, kadınlara, öğrencilere çağrımızdır; bu zararı kabul etmeden emek ittifakını inşa etmeliyiz.

Yorumlar kapalıdır.