İsrail’in Lübnan saldırısı derhal son bulmalıdır!
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) tarafından yayımlanan bu bildiri, İsrail’in Lübnan’a dönük başlattığı kapsamlı hava saldırılarının hemen ardından, 25 Eylül günü kaleme alınmıştır.
Geçtiğimiz Pazartesi ve Salı günleri İsrail hava kuvvetleri, Netanyahu’nun aşırı gerici ve faşist hükümetinin emriyle Lübnan’a karşı büyük bombardımanlar gerçekleştirdi ve şu ana kadar aralarında 50 çocuk ve 94 kadının da bulunduğu 558 kişiyi öldürdü.
İsrail, geçen yıldan bu yana Gazze’de gerçekleştirdiği ve başta çocuklar olmak üzere öldürdüğü sivillerden oluşan kanlı sicilini büyütmeye devam ediyor.
Bombalamalar ülkenin güneyinin yanı sıra başkent Beyrut’ta ve iç bölgelerde de gerçekleştiriliyor ve Lübnan’ın kuzeydoğusundaki Beka Vadisine de saldırmaya hazırlandığı bildiriliyor.
Lübnan 2006 yılındaki Siyonist saldırısından bu yana bu yoğunlukta bir bombardıman görmemişti.
ABD destekli F-35 uçakları tarafından gerçekleştirilen bombalamaların öncesinde geçen hafta 17 Eylül Salı günü Lübnan’ın farklı bölgelerinde yüzlerce ‘çağrı cihazı’ ya da kablosuz iletişim cihazının eş zamanlı olarak patlatılması sonucu 37 kişi ölmüş ve 2,931 kişi de yaralanmıştı. Çağrı cihazı patlamasını ertesi gün yüzlerce telsizin patlatılması izledi ve en az dokuz kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı.
Lübnan’ın bombalanması, Gazze Şeridi’ndeki işgal ve soykırımın başlamasından bir yıl sonra ve Siyonist ordunun işgal altındaki Batı Şeria’da Filistin halkına karşı güçlü bir askeri saldırı gerçekleştirdiği bir zamanda gerçekleşti.
Kuşkusuz Lübnan’ın bombalanması, Gazze’yi neredeyse bir yıl boyunca ayrım gözetmeksizin bombaladıktan sonra Filistin halkının şiddetli direnişini yenemeyen Netanyahu ve aşırı sağcı kabinesinin umutsuz bir eylemidir.
İşgalin başında ilan ettikleri “Hamas’ı ve direnişi bir bütün olarak yenmek ve rehineleri geri almak” hedeflerini şu ana kadar gerçekleştiremediler.
İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği yeni katliam, nihayetinde bu ülkenin karadan işgalinin başlangıcı, Siyonizm’in yayılmacı karakterini ve Netanyahu’nun Likud Partisi ve İsrail Toprakları Hareketi tarafından desteklenen faşist ve ırkçı ‘Büyük İsrail’ projesini onaylamaktadır. Bunun temel dayanağı ise sadece Gazze ve Batı Şeria’nın değil, aynı zamanda Mısır’daki Nil Nehri’nden Irak’taki Fırat’a kadar uzanan toprakların, Ürdün’ün ve Lübnan’ın bir kısmının da ilhak edilmesini isteyen yasadışı yerleşimcilerdir.
Binyamin Netanyahu’nun kısa süre önce “kuzeydeki güvenlik dengesini, güç dengesini değiştirmek” istediğini söylediği bu yayılmacı çerçeve, İsrail ile Lübnan arasındaki sınırda doğrudan Siyonist ordu tarafından kontrol edilen birkaç kilometrelik bir güvenlik bölgesi oluşturmak amacıyla Lübnan’a yönelik bir kara işgaline hazırlanmak anlamına gelebilir.
Dahası, İsrail sınırındaki Güney Lübnan’da binlerce insan aceleyle kaçarak başta Beyrut, Trablus ve İsrail’den daha uzaktaki diğer şehirler olmak üzere orta ve kuzey Lübnan’a giden yolları tıkadı. Lübnanlı sivil toplum örgütleri 100 binden fazla insanın evlerinden olduğunu belirtiyor.
Bu arada Siyonist ordu bir terör kampanyası yürütüyor, cep telefonlarına yazılı ve sesli mesajlar gönderiyor, hatta insanları doğrudan arayarak yaşadıkları bölgeleri terk etmelerini istiyor, tahliye çağrısı yapan mesajlar yayınlamak için radyo istasyonlarının yayınlarını bile engelledikleri görülüyor.
Tüm bunlar Siyonizmin ve Netanyahu hükümetinin saldırgan ve faşist karakterini ortaya koymaktadır.
İsrail’in ne Hamas’ın almış olduğu rehineleri ne de Kuzey İsrail’deki sivilleri korumak istediği doğrudur. Bombalanmakta olan Filistin ve Lübnan halklarından bahsetmiyoruz bile. Lübnan’da daha şimdiden İsrail’in 2006’da gerçekleştirmiş olduğu işgalde öldürülen sivillerin yarısından fazla sivil öldürüldü.
Medya ve haber ağlarındaki görüntüler her şeyi anlatıyor: yoğun nüfuslu bölgelere yönelik yoğun bombardıman; yıkılan konutlar; yerinden edilen binlerce sivil.
İsrail barış anlaşması istemiyor. Geçtiğimiz yıl Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımla maskesini düşürdü ve zaten iflas etmiş olan emperyalist “iki devletli çözüm” politikası yalanını bir kenara bıraktı.
Asıl amacı Gazze ve Batı Şeria’da etnik temizlik yapmak ve daha önce de belirtildiği gibi “Büyük İsrail” stratejik projesi çerçevesinde Lübnan da dahil olmak üzere bölgedeki tüm toprakları ele geçirmektir.
Tüm bunlar BM’nin sessizliği ve ABD emperyalizminin kayıtsız bakışları önünde gerçekleşiyor. BM ve ABD Netanyahu’yu desteklemeye devam ediyor. Bölgede konuşlandırılan savaş gemileri, savaş uçakları ve savunma sistemlerine ilaveten, Ortadoğu’ya halihazırda gönderilmiş olan binlerce askere bir askeri birliğin daha ekleneceğini duyurdular bile.
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaz tatilinin ardından Gazze’deki soykırıma karşı küresel seferberliğin yeniden başladığını görüyoruz.
Londra’da geçtiğimiz günlerde binlerce kişi Filistin halkına destek için sokaklara dökülürken, İspanya’da başlıca sendika merkezleri 27 Eylül’de Siyonist soykırıma karşı ve Filistinlilere destek için genel grev çağrısında bulundu.
İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) olarak, Gazze’deki Siyonist saldırının birinci yıldönümünün arifesinde, dünya halklarını Siyonizmi yenilgiye uğratana ve soykırım durdurulana kadar sokaklardaki seferberliği büyütmeye çağırıyoruz. Dünya hükümetlerinden İsrail ile diplomatik, siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkilerini kesmelerini talep ediyoruz! Silah göndermeyi durdurun! Soykırımı finanse etmeyi durdurun! Açlık ve hastalıktan ölümleri durdurun! İnsani yardımların girişi için sınırları hemen açın! İsrail Gazze’den, Batı Şeria’dan, tüm Filistin’den ve Lübnan’dan defol! Birleşik, laik, demokratik ve ırkçı olmayan bir Filistin için! Nehirden denize özgür Filistin!
İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE)
25 Eylül 2024
Yorumlar kapalıdır.