Kadıköy Belediyesi işçileri grev sürecinde: “Bütçeyi işçiden, emekçiden yana dağıtın”

DİSK Genel-İş Anadolu Yakası 1 No’lu Şube ile Kadıköy Belediyesi arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmeleri, işçilere sefalet ücreti dayatılması nedeniyle tıkandı. Greve giden süreci ve TİS taleplerini DİSK Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Başkanı Nazan Gevher Çam Ay, Şube Saymanı Semra Çelebi, Şube Sekreteri Mehmet Başdaş, Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Sevdasız ve Fen İşleri İşyeri Temsilcisi Uğur Yelen ile yaptığımız söyleşinin birinci kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.

Söyleşi: Görkem Duru, Merve Şanlıdağ

Görkem: Öncelikle bizlerle görüşmeyi ve röportaj vermeyi kabul ettiğiniz için sizlere teşekkür ederiz. Bizim de yakından takip ettiğimiz üzere şu anda Kadıköy Belediyesi bünyesindeki şirket işçilerinin toplu iş sözleşme süreci devam ediyor ve görüşmelerin geldiği noktada greve çıkmaya karar verdiniz. Süreci biraz daha geriden alacak olursak, bugün belediye işçilerinin çalışma koşulları ne durumda? Sizleri içeride grev örgütlenmesini tartışmaya iten süreç nasıl gelişti?

Nazan: Şu anda CHP’nin kazanmış olduğu toplam 26 belediyede belediye şirket işçilerinin toplu sözleşmeleri devam ediyor. Masada Kadıköy Belediyesi iştiraki, Maltepe Belediyesi iştiraki gibi firmalar yer alıyor. Bu, kadro meselesiyle ilgili bir durum. Biz hâlâ taşeron olarak çalışmaya devam ettiğimiz için, belediyelerin iştirak firmaları ve Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası’nın (SODEMSEN) masada olduğu bir süreç var.

Belediyelerin geneli ve Genel-İş’in örgütlü olduğu yerler düşünüldüğünde, masada şimdiye kadar idari maddeler üzerinden bir tartışma devam ediyor. Aslında bu idari maddeler, işçilerin tamamının çalışma koşullarını çok yakından ilgilendiren maddeler. Ayrıca DİSK olarak mutlaka demokratik hakların önde olduğu bir toplu sözleşme yapmak gibi bir hedefimiz var. Dolayısıyla hem sendikamız hem işçiler açısından çok önemli maddeleri dört aydır tartışıyoruz. Fakat burada yol alamadığımız mesele şu: Dört ay boyunca tartıştığımız maddelerden 48 idari madde geçti, ücretle ilgiliyse sadece bir madde geçti. SODEMSEN bunu son iki aylık sürece sıkıştırmış durumda. Dolayısıyla masada yol alınmış bir durum söz konusu değil.

İşçilerin çok yoksullaştığı bu dönemde, bizim için en önemli maddeler tabii ki ücret maddeleri. Ama bu maddelerle ilgili müzakere masasının ilerlememesi büyük bir krizi beraberinde getirecek gibi gözüküyor. Aslında genel olarak belediye şirket işçilerinin toplu sözleşmelerinde genel iki sorundan bahsedebiliriz. Biri SODEMSEN sorunu; işverenin masada olmaması. Diğeri de dört aylık süreçte ciddi bir yol alınamıyor olması.

Biz Kadıköy’e hizmet veren işçiler olarak Kadıköy’de zaten oturamıyoruz. Bizim isteğimiz kiramızı, faturalarımızı ödeyebileceğimiz ve geçimimizi sağlayabileceğimiz bir ücret.

Görkem: Bugün bir belediye işçisinin eline ne kadar geçiyor? Giydirilmiş ücret, sosyal yardımlarla beraber ne kadar şu anda?

Merve: Bununla beraber şunu da sorabiliriz. Size yüzde 19 zam teklif edildi. Peki sizin talebiniz ne?

Uğur: Şu anda belediye işçisinin aldığı en düşük maaş, vergi kesintileriyle birlikte 23 bin lira gibi bir rakam. Bu rakamın içinde sadece çıplak maaş dışında enflasyon destek primi var; bizim kazanım olarak ek protokolle aldığımız 8 bin lira gibi bir ücret. Bunun yanında çocuk parası alan var, yakacak parası var, yol parası var. Ve bunların hepsi giydirilmiş halde aldığımız ücret 23-24 bin bandında. Şoförler ya da başka artı sorumluluğu olan arkadaşların aldığı en yüksek ücret 24 bin 500-25 bin lira gibi bir rakam. Bizim talep ettiğimiz ücret doğrudan bir rakamdan ziyade aslında şöyle: Biz Kadıköy’e hizmet veren işçiler olarak Kadıköy’de zaten oturamıyoruz. Bizim isteğimiz kiramızı, faturalarımızı ödeyebileceğimiz ve geçimimizi sağlayabileceğimiz bir ücret.

Biz sosyal demokrat bir belediyeyiz, sürekli etkinlikler yapıyoruz. Ama buradaki arkadaşlar aldıkları maaşla, hatta talep ettiğimiz maaşla bırakın tatil yapmayı tiyatro, sinema gibi sosyal etkinliklere bile gidecek durumda değiller. Ülkedeki enflasyon nedeniyle maaşlar çok düşük kaldı. Ama belediyenin bize teklif ettiği rakam, şu an aldığımız ücretin üstüne eklenen günlük ortalama 150 TL gibi bir brüt rakam ve bu sanki bir lütufmuş gibi söylendi. Şu anda okula giden bir öğrenciye kıyafet alışverişi yaptığınızda 10 bin lira civarında tutuyor. Bana verdikleri üç aylık zam, benim burada çalışan işçi bir arkadaşımın çocuğunun bir kıyafeti için harcayacağı para. Bize önerdiklerini teklif olarak kabul etmiyoruz zaten biz. Bizim istediğimiz çok astronomik rakamlar gibi gözüküyor onların gözünden herhalde, nasıl gözüküyor bilmiyoruz ama biz yan yana çalıştığımız memur arkadaşlarla aynı ücreti istiyoruz. Ya da piyasada aynı işi yaptığımız, aynı sektörde çalıştığımız arkadaşlarınkine yakın maaşlar istiyoruz. Rakamların çok altında kalıp ezildiğimiz için çoğu durumda aynı maaşı bile talep etmedik.

Nazan: Belediyede çalışan üç ayrı statüde işçi var. Biri, kadrolu işçiler grubu. Ancak iktidarın taşeronlaşmanın önünü açan politikaları sonucunda kadrolu işçi arkadaşlarımızın sayısı gitgide düşmüş durumda. İktidar, 2018 yılında çıkan KHK ile birlikte belediye işçilerinin taşeronlaştırılması, sosyal haklarının geriletilmesi hedefine ulaşmış durumda. Diğer statüde olan arkadaşlarımız da 657 devlet kanunu ile birlikte geçen memur arkadaşlarımız. Aslında biz bir mühendisin Kadıköy Belediyesi’nde 30 bin lira ücretle çalışmasını kabul etmiyoruz. Çünkü herhangi bir meslek odasıyla da görüştüğünüzde, sivil toplum kuruluşlarıyla da görüştüğünüzde görüyorsunuz ki belediye işçisi yanındaki memurun üçte biri kadar para alıyor. Dolayısıyla eşit değerdeki işe eşit ücret politikasını belediyelerin hiçbiri uygulamıyor gözüküyor. Yani bu, taşeronlaşmanın önünü daha da açar bir hal alıyor. Diş hekimi arkadaşlarımız var, 33-34 bin lira para alıyorlar. İşçinin bu kadar düşük ücretlerle çalıştırılıyor olmasının sorgulanması çok önemli diye düşünüyorum.

Bu bütçeyi dengeli dağıtın; işçiden, emekçiden yana dağıtın. Eğer siz sosyal demokrat bir siyasi irade tarafından bir belediyeyi yönetiyorsanız, eğer dışarıda iktidara yürürken işçi-emekçi eylemleri yapıp asgari ücretin çok daha fazla olması gerektiğini söylüyorsanız ama kendi belediyelerinizde bu işçileri neredeyse asgari ücrete çalıştırıyorsanız burada büyük bir sıkıntı var.

Semra: Biz TİS taslağında talep ettiğimiz ücretleri Uğur’un dediği gibi aynı işi yaptığımız insanlarla eşit ücret inancımızla yazdık. Ve bunu yazarken de temsilci kurulumuzda “Bu rakamlar pazarlığa oturacağımız rakamlar, yüksek yüksek yazalım da zaten bir noktaya düşeriz,” diye düşünmedik hiçbir zaman. Bunların hepsinin hesabı ince ince yapıldı ve “Elimize geçmesi gereken, bizim insanca yaşayabileceğimiz ücret nedir?” sorusu üzerinden tartışarak bu rakamları TİS’e yazdık. Ve makul olduğunu düşündüğümüz rakamlar bunlar aslında. Hem yaşam standartlarımıza göre, hem iki yıldır kaybettiğimiz, hayatımızdan giden o harcamalarımızı göz önünde bulundurarak hem de dokuz aydır yapılmayan ek protokole göre. Şimdi işveren bizim karşımıza “Bunlar çok hayal ürünü” diye geliyor ve ona karşılık bizim hiç hayal edemediğimiz derecede düşük rakamlar öneriyorlar.

Burada mesele aslında biraz da bütçe meselesi. Sonuçta biz Kadıköy Belediyesi’nin bütçesini biliyoruz. Zaten bu açık kaynaklarda var. Her yerde yayınlanan bir bütçe sistemi var. Kadıköy Belediyesi’nin ne kadar elde edebileceğini, nasıl bir bütçeyle geçindiğini biliyoruz. Sadece şunu talep ediyoruz: Bu bütçeyi dengeli dağıtın; işçiden, emekçiden yana dağıtın. Eğer siz sosyal demokrat bir siyasi irade tarafından bir belediyeyi yönetiyorsanız, eğer dışarıda iktidara yürürken işçi-emekçi eylemleri yapıp asgari ücretin çok daha fazla olması gerektiğini söylüyorsanız ama kendi belediyelerinizde bu işçileri neredeyse asgari ücrete çalıştırıyorsanız burada büyük bir sıkıntı var. Bu aynı zamanda iktidara yürüyen bir partinin sınavı olacak. İşçiye, emekçiye ne kadar dengeli bir şekilde bütçe ayırırsanız iktidara yürüyüşünüzdeki sınavınız da o kadar farklı olacaktır, diye CHP’ye de seslenmek istiyoruz burada.

İşçi arkadaşımız ‘Ben evimi geçindirebileyim, faturalarımı ödeyebileyim, çocuğumun cebine harçlık koyabileyim. Benim için yaşam standardı budur,’ diyor. Yaşam standartlarımızı o kadar düşürmüşler ki artık küçük ücretlerle bile tatmin olabilecek, mutlu olabilecek düzeylere kadar gelmişiz.

Merve: CHP’nin zaten genel politikası bu; bir toplumsal hareket olduğunda diyor ki “Durun bekleyin, biz iktidara gelince çözeceğiz.” Şu an aslında yine aynı şeyi yapıyorlar. Her yerde bir billboard’ları var “bir çaresi var” diyen. “Biz gelince çözeceğiz,” diyorlar. Ama sen gelene kadar belediyelerinde neden bir şey yapmıyorsun?

Semra: Aynen öyle. Senin küçük iktidar alanların var. Bunlar zaten nasıl bir ekonomi politikası yürüteceğinin, siyasi olarak nasıl bir yol alacağının göstergeleri. AKP-MHP iktidarının vergilerle, enflasyonla, zamla boyunduruğu altına aldığı işçi-emekçi kesiminin yanında olmayacaksan şu şartlarda… Arkadaşların da belirttiği gibi yüzde 50 bütçesini bile verse zaten işçi-emekçi mutlu olacak. Ve bu işçi-emekçi, belediye işçileri bunu hak ediyor.

Mehmet: Şeffaflık ilkesi belediyelerde de vücut bulmalı. Mesela belediye geliri nedir ve işçiye dağıtılması gereken meblağ nedir? Bırakın yarı yarıya eşit paylaşımı, küçük bir kısım bile işçiyi tatmin edebilir. Kadıköy Belediyesi işçisi gerçekten çok reel bakıyor. Analizleri de güçlü, yaptığı hesaplamalar da güçlü ve talebi de ona göre son derece reel ve makul. Zevki sefa içerisinde yaşayalım, çok lüks bir hayatımız olsun üzerinden bir değerlendirmesi de yok. İşçi arkadaşımız “Ben evimi geçindirebileyim, faturalarımı ödeyebileyim, çocuğumun cebine harçlık koyabileyim. Benim için yaşam standardı budur,” diyor. Yaşam standartlarımızı o kadar düşürmüşler ki artık küçük ücretlerle bile tatmin olabilecek, mutlu olabilecek düzeylere kadar gelmişiz.

Elbette bunun sorumlusu sadece belediyeler değil. Bu, Türkiye’nin ekonomik düzeniyle, daha doğrusu düzensizliğiyle ilgili, AKP-MHP faşizminin yarattığı sistemle ilgili. Demokrasiden yoksunluk, adaletten yoksunluk, hukuktan yoksunluk… Doğal olarak bu, ücretlere de sirayet ediyor. Onun için işçimizin bakış açısı son derece reel ve doğru. TİS taslağımızı, teklif taslağımızı oluştururken de bu değerler ve kriterler üzerine oluşturduk. Belediyeyi zora düşürecek bir ücret talebimiz de yok aslında. Abartıyorlar. Toplu sözleşme taslağımızda 80 maddenin bir maddesinin bir fıkrasına takılarak toplu sözleşmenin genelini değerlendirmeye ve olumsuzmuş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu da onların aslında toplumdan ve işçi sınıfından ne kadar kopuk olduklarını, ne kadar üstten baktıkları, ne kadar elitleştiklerini, toplumu anlamadıklarını gösteriyor. Kendi kapılarının önünü temizlemiyorken ülkede genel bir temizliğe nasıl hazır olacaklar bilmiyorum.

Görkem: CHP’nin bu ikiyüzlü politikasını belediyelerdeki süreçte teşhir etmek de çok kritik. İktidara yürüyen bir parti kisvesi altında aslında Şimşek’in orta vadeli planına da örtülü bir şekilde destek sunuyorlar. Zaten bu ikiyüzlü politikayı gösteren şey de SODEMSEN gibi bir şirket sendikasının masaya oturuyor olması ve sizin CHP ile doğrudan muhatap olmanızın önünün kesiliyor olması. Geçtiğimiz günlerde yayımladığınız bir metinde direkt olarak belediyenin başkanıyla yüz yüze gelmek istediniz. Bu beklenti bizce önemli bir şey. Sonuçta bu sadece sizin Kadıköy Belediyesi işçileri olarak yapabileceğiniz bir şey de değil. Ataşehir’de, Maltepe’de, Kartal’da ya da başka CHP belediyelerinde de aynı süreçler devam ediyor. Oralarda da buna dönük bir basınç var mı? Direkt belediyeyle yüz yüze gelmek ve SODEMSEN’i aradan çıkarmak gibi bir basınç?

Nazan: Basınçtan ziyade şöyle bir şey var. Genel olarak işçinin çalışma koşullarına ya da hayatına dair hiçbir şeye hâkim olmayan bir mekanizmanın toplu sözleşme masasında olmasına itiraz var. Toplu sözleşme masası bir müzakere masası ve bu müzakerenin işçinin sorunlarına dair fikri olmayan bir mekanizmaya devredilmesine itiraz ediyoruz. Biz de sendikamızın avukatları ile birlikte o masaya oturuyoruz. Ama biz işçinin iradesini ortaya koyduğumuz bir taslağın sadece sistematik olarak Türkiye’deki bütün toplu sözleşmeleri düzenlemeye ant içmiş bir yapıya teslim edilmesine itiraz ediyoruz. Dört aylık görüşme sürecinde siyasi iradenin masada olmamasına itiraz ediyoruz. SODEMSEN teknik olarak zaten çok güçlü bir patron. Tekrar bir güç etrafında birleşip ortak hareket edecek bu mekanizmayı işçinin gözüne sokmak doğru bir yöntem mi? CHP’nin topyekûn bunu sorgulaması gerekiyor.

Kadıköy özelinde dokuz aydır yapılmayan bir ek protokol var. Israrcıyız bu konuda. Bu ek protokol, bu toplu sözleşmenin içinde ona göre bir zam verilecek. Dokuz aylık kaybı karşılayacak işveren. İkincisi, Kadıköy’deki park sayısıyla Kartal’daki park sayısı zaten bir olamaz. İşçinin iş yükü meselesini konuşmamız lazım. Kadıköy’de dış temizlikteki arkadaşlarımız hafta sonu gelen 3,5 milyon insana hizmet ederken, küçük bir grup diğer yerlerde daha az bir iş yüküne sahip olabiliyor. Gece Kadıköy’ün çöpü toplanırken yaklaşık 50 kamyon çıkarken, gece başka belediyelerde daha az sayıda çıkabiliyor. Dolayısıyla koşullar değerlendirilirken Kadıköy’ün bütçesini, personel sayısını ve iş yükünü göz önüne alacak doğru bir insan kaynağıyla hareket edeceği bir zam önermesi gerekiyordu SODEMSEN’in. Aslında biraz isyanımız bu.

Mehmet: Nazan’ın altını çizdiği SODEMSEN gerçekliğini biraz daha sanki açmak gerek. SODEMSEN dediğimiz şey CHP belediyelerinin ve CHP’nin işçiler üzerinde kurduğu baskı mekanizması. Aslında varlık gerekçesi bu. Yani biz günün 24 saati Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyoruz ama bugün SODEMSEN’in CHP siyasetiyle yaratmaya çalıştığı da o. Tek tip sözleşme dayatıyor. Afyon’daki sözleşme neyse İstanbul’daki de o olsun. Balıkesir’deki neyse Beşiktaş’taki de o olsun. Çerçeve protokol dediğimiz tek tip bir sözleşme dayatıyor. Genel-İş’in de aksi yönde bir anlayışı var gerçekten; tek tip sözleşmeye karşılar, bunu her fırsatta dile getiriyorlar. Biz şube olarak zaten asla kabul etmeyeceğimizi söylüyoruz. Çünkü biz Türkiye’nin herhangi bir belediyesinin İstanbul’daki herhangi bir belediyeyle eşit koşullara sahip olmayacağını, hem ekonomik koşulları hem de işgücü itibarıyla birbirinden çok farklı olduğunu her fırsatta söylüyoruz. Türkiye ortalamasının ikinci büyük bütçesine sahip bir belediyeden bahsediyoruz. İkinci büyük bütçeye sahip olan belediyenin de işçisine vereceği kıymet ona vereceği ücretle ölçülebilecektir.

Bütün Kadıköy halkına buradan bir şey söyleyelim o zaman: Lütfen Kadıköy Belediyesi’nde çalışan işçilerin mola verdikleri, dinlendikleri, çay içtikleri kulübeleri bir ziyaret etsinler. Kadıköy’ün bütün iş yükünü üstlenmiş Kadıköy işçilerinin çalışma yerlerini bir ziyaret etsinler.

Görkem: Ekonomik krizden dolayı ister istemez ücret meselesine indirgeniyor her şey ama çalışma koşulları, çalışma saatleri, gerekli ekipmanların tesisi, işçi güvenliği ve iş sağlığı önlemlerinin alınmasıyla ilgili belediye bünyesinde herhangi bir sorun var mı? Mesela haftalık çalışma saati süresine riayet edilmeyen birimler gibi.

Nazan: Genel-İş Sendikası’nın 2018 yılından beri diğer konfederasyonlardan farklı olarak çok önemli bir kazanımı var tüm toplu sözleşmelerimizde. İlk KHK’nın gölgesinde yaptığımız toplu sözleşmede bile 40 saat çalışma düzeni bütün örgütlü olduğumuz işyerlerinde geçmiş durumda. Ancak Kadıköy’de ne yazık ki otopark işinde çalışan ve gerçekten günde 8 saat kulübesi olmadan akşama kadar orada dikilen arkadaşlarımızın çalışma saati 45 saat. Bizim için masada en önemli maddelerden biri bu 40 saat uygulaması ve cumartesi-pazar tatil meselesi. Bunlar hâlâ masada bekliyor. Sendikanın en önemli görevlerinden bir tanesi, örgütlü işyerlerinde işçilerin çalışma koşullarının düzenlenmesidir. Biz Kadıköy’de özellikle dış birimlerde çalışan arkadaşlarımızın çalışma koşullarının ya da çalışma alanlarının düzenlenmesi için işverenle nisan ayından beri konuşmaya devam ediyoruz. Bu hem sendikanın hem de işverenin sorumluluğu.

Bütün Kadıköy halkına buradan bir şey söyleyelim o zaman: Lütfen Kadıköy Belediyesi’nde çalışan işçilerin mola verdikleri, dinlendikleri, çay içtikleri kulübeleri bir ziyaret etsinler. Kadıköy’ün bütün iş yükünü üstlenmiş Kadıköy işçilerinin çalışma yerlerini bir ziyaret etsinler.

Görsel: DİSK Genel-İş İstanbul Anadolu 1 No’lu Şube

Yorumlar kapalıdır.