Buyurun, yeni istihdam teşvikiniz!

Meclis tatile girmeden hemen önce sözde istihdama özde işverene kalkan olma gayesiyle yeni teşvik paketleri gündeme gelmişti. Meclisin tatile girmesi ile kısa süreliğine rafa kalkan bu düzenlemeler 16 Ekim’de torba yasa kapsamında yeniden önümüze koyuldu.

İşsizlik sorunu bir dizi teşvikler meselesine indirgenirken; iktidarın, işçi sınıfının tüm hak ve kazanımlarının altını oyan politikaları “işsizlikle mücadele” yöntemi olarak sunulmaya çalışılıyor.

Tabii bu rekor işsizlik seviyelerine nasıl gelindiği sorusu ya hasıraltı ediliyor ya da cevap kestirmeden pandemi etkilerine bağlanıyor.

Oysa düzenlemenin bizzat kendisi Covid-19’un etkilerinden fazlasına işaret ediyor.

Kanun teklifi ile sosyal güvenlik teşvikleriyle ilgili yapılması öngörülen düzenlemeler kapsamında:

Birincisi, Covid-19 kaynaklı kısa çalışma ve kısa çalışmanın sona ermesini takiben sağlanan normalleşme desteğine ilişkin Cumhurbaşkanına tanınan yetki süresi 30 Haziran 2021 tarihine kadar uzatılıyor.

İkincisi, istihdamın artırılması amacıyla işverenlere “kolaylık” için 2020 yılı sonuna kadar uygulanacak olan destek ve teşviklerin uygulama sürelerini 2023 sonuna kadar uzatmak üzere Cumhurbaşkanına yetki veriliyor.

Yani kısa çalışma ödeneğinin süresi 30 Haziran 2021’e; işverene sağlanan prim desteği, prim teşviki, gelir vergisi stopaj teşviki, damga vergisi desteği ise 2023 sonuna kadar uzatılabilecek. Bu teşviklerin ise bizlerin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılandığını unutmamak gerekiyor.

İşverene destek bu kadarla da sınırlı değil. Aynı zamanda, 25 yaş altı ve 50 yaş üstünü işveren için daha az maliyetli hale getirme amacıyla belirli süreli iş sözleşmesi tanımlanıyor. Temmuz yazımda da belirttiğim gibi “Belirli süreli iş sözleşmesi ile işverene bu yaş grubundaki işçileri istediği gibi işe alıp işten çıkarabileceği yasal zemin sunuluyor. Normalde yasal olarak belirli süreli iş sözleşmesi, işin bitirilmesi belirli bir süreyle öngörülebiliyorsa yapılır, yani çok sınırlı ve istisnai durumlar için geçerlidir. Ancak bu teşvik sonucunda bu yaş grubundakiler için belirli süreli iş sözleşmesi bir istisnadan çok kural halini alıyor.” Bu uygulamanın geçmesi, başta kıdem tazminatı olmak üzere, ihbar tazminatı, işe iade davası ve sendikalaşma haklarının da elden alınması anlamına geliyor.

Esnek ve güvencesiz çalışmayı daha da yaygınlaştıracak bu uygulamaya karşı Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), 81 ilde sokağa çıkma kararı aldığını açıkladı. Bu kararın takipçisi olmalıyız. Pandemi süresince sendikaların başarılı bir sınav verdiği maalesef söylenemez. Saldırılar karşısında işçi sınıfının birleşik ve örgütlü mücadelesi halen en büyük ihtiyaç. Faturanın her defasında emekçiye kesildiği, güvencesizleştirme adına her durumun fırsata çevrildiği koşullarda sendikaların hem bu saldırılara hem de işsizlik ve yoksulluğa karşı acil bir mücadele plan ve programı oluşturması hem işçi sınıfının hem de sendikaların geleceği adına büyük önem taşıyor.

Yorumlar kapalıdır.