Şimdi o klavyeyi yavaşça yere bırak!

Dünyanın en yavaş ve en pahalı internetini kullanan Türkiye, 5651 sayılı kanunu genişleten yeni torba yasa ile sansürde de enlerin arasına girmiş durumda. Sansürün içeriğine ve ileri demokrasimize bulunduğu katkıları incelemeden önce, torba yasa geçer geçmez ortaya çıkan yeni bir durumdan bahsedeceğiz.

Torba yasada yer alan filtreleme kararı henüz yasalaşmadı. Fakat, Gezi ve ardından patlayan rejim krizinin sonucu olarak hükümetin bir dakika bile beklemeden, karar yasalaşmadan -özellikle sosyal medyada- filtreleme uygulamasını başlattığı ileri sürülüyor. Bu hayâsızlık, son günlerde tüm internet kullanıcılarının malumu olan internette hızın olduğundan da daha yavaşlaması sonucunu beraberinde getiriyor.

Aslında başa dönüp ifademizi düzeltmemiz gerekirse, AKP’nin göz bebeği torba yasalardan internet yasaklarını kapsayan bir değil iki torba(cık) var. İlki 31 Aralık’ta meclise sunulurken ikincisi 10 Ocak’ta sunulmuştu.

Basitçe özetleyecek olursak, zaten 2007 ve 2011 tarihlerindeki düzenlemelerle oldukça sınırlayıcı olan internet yasası, bugün birçok çelişki ile birlikte bu ağdaki her türlü içeriğin keyfi bir biçimde engellenmesinin önünü açıyor. Ayrıca eski yasada var olan nefret suçlarının önüne geçmeye yönelik madde, yeni yasa tasarısından çıkarılmış durumda. Kötü daha da kötü ve artık iyice kötü.

Bir diğer karar da artık engellenen sitelere erişimin DNS/proxy ayarlarının değiştirilmesi ile çözülemeyeceği, sitelerin IP adresi (basitçe bilgisayarın vatandaşlık numarası) üzerinden engelleneceği maddesidir.

Yasayı biraz daha dikkatle incelediğimizde, site kapatma kararının mahkemelerden alınıp doğrudan hükümete bağlı kurumların ‘insiyatifine’ bırakıldığını görüyoruz. Ve muhbir vatandaş ilkesine dayandırılacak bu uygulama doğrultusunda, şikayet alınıp haklı görüldüğü takdirde, TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) ya da Ulaştırma Bakanlığı hiçbir uyarıda bulunmadan 4 saat içinde sitenizi kapatıyor. Bu bir günlük gazete olabileceği gibi bir internet sözlüğü ya da bir sanatçının resmi web sayfası da olabilir. Tabii en ufak bir muhalif tınının yer aldığı sitelerin kapatılması işten bile değil. Üstelik yargı aradan çıkarıldığı takdirde siteniz kapandığında bir muhatap bulmakta da zorluk yaşanacak. Temyiz için Ulaştırma Bakanlığı’na yahut MİT görevlilerinin çalıştığı TİB’e gidilemeyeceğine göre…

Evet doğru, yazım hatası değil. Tüm bunlar yeterince kötü değilmiş gibi bir de üstüne TİB artık adeta istihbarat kurumu haline dönüşüyor. Ne yazık ki, bu mecazi bir benzetme de değil; gerçekten bu kuruma MİT görevlileri atanıyor. TİB’in yetkileri ise fişlemenin en katıksız haline çekilerek, anayasada yer alan haberleşme hakkı ve özgürlüğünün ihlalinin önünü açıyor. Profilleme olarak adlandırılan bu fişleme uygulaması ise, özel uygulamalar aracılığıyla bir kişinin internet (akıllı telefonlar da dahil) aracılığıyla yaptığı (facebook, telefon görüşmeleri, mail, gazete okuma, vs.) her hareketin kaydedilmesidir. Bu şu anlama geliyor, özellikle takip edilmeseniz dahi herhangi bir durumla karşı karşıya olduğunuzda hakkınızdaki tüm bilgilerin çıkarılıp size karşı kullanılacağı bir depo bulunmakta. TİB aracılığıyla bu uygulama Türkiye’de de devreye sokuluyor. Torba yasalarda bunlar varsa AKP Hükümeti’nin kapalı kapılar ardında hazırlayacağı yeni anayasada neler olacak kim bilir diye sormadan edemiyor insan.

İleri demokrasimiz paketler, torbalar eşliğinde hayırlı ve uğurlu olsun!

Yorumlar kapalıdır.