Salgın bitti mi derken: normalleşme ve sonrası

Cumhurbaşkanlığı kabine toplantısı sonrasında tüm Türkiye’yi ilgilendiren “normalleşme” kararları Erdoğan tarafından açıklandı. 1 Temmuz itibarıyla uygulanacak bu kararlarda sokağa çıkma yasağının tamamen kaldırılması, faaliyeti kısıtlanmış işletmelerin açılması, konser, festival gibi birçok etkinliğin gerçekleştirilmesi, park, bahçe gibi alanlardaki sınırlamaların son bulması vb. söz konusu. Bu kararlara Erdoğan’ın “kimse kusura bakmasın” diyerek müziğe 12’ye kadar izin verdikleri açıklaması damgasını vurdu. Saray rejimi bu 15 ayın ekonomik ve toplumsal bilançosunu asla üstlenmediği gibi; şimdi de aşı mucizesi yaratmışçasına herkesin “yüzünün kızarmasını” bekliyor! Üstüne üstlük müziğe ayar vererek kendisine muhalefet eden herkese had ve hudut bildiriyor.

Uzun bir süredir Covid kısıtlamalarının iktidarın diğer tüm uygulamalarında olduğu gibi keyfiyete dayandığı bir gerçek. Yüzlerce otel vakaların zirve yaptığı dönemde açıkken, kitleler haftasonları ve tam kapanma döneminde evlere kapatılmış, Ramazan’da uygulanan içki yasağı gibi sayısız “önlem” muhafazakâr ve baskıcı rejimin tahayyül ettiği gündelik hayatın kurgusuna dönüşmüştü. Dahası basın açıklamaları, mitingler, park forumları Covid-19 önlemleri gerekçesi ile engellenmiş; ancak AKP kongreleri, kalabalık tarikat cenazeleri iktidar temsilcilerinin izni ve katılımıyla yapılabilmişti. Bu tabloyu, zarar gördüğü için kirası, yolcu garantisi devlet tarafından karşılanan patronlar karşısında binlerce küçük esnafın, işletmenin, müzisyenin kaderine terk edilmesi, ücretsiz izne zorlanan veya Kod-29 ile işinden olan milyonlarca emekçinin yaşadığı zulüm ile birlikte düşünmek gerekiyor. Tam da bu nedenle bir kesimin yaşam tarzına dönük kısıtlamalar gibi görünen bu uygulamalar aslında toplumun büyük çoğunluğunu zapturapt altına almayı hedefleyen antidemokratik ve sömürücü rejimin toplumsal pratiğine işaret ediyor.

Açıklanan genelgede sadece turizm sektörüne verilen KDV desteğinin bir ay daha uzatılacağı belirtilirken, salgın sürecinde istihdam kaybını engellemek için yürürlüğe konulan “işten çıkarma yasağı” ve “ücretsiz izne çıkarma uygulaması” 30 Haziran’da sona erdi. Salgının başından itibaren 2,5 milyondan fazla işçi ücretsiz izne çıkarıldı ve aylık 1500 lira ile geçinmek zorunda kaldı. Şimdi bu işçileri patronların maliyet hesabına terk eden bir normalleşme söz konusu. Aynı durum kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) için de geçerli ve bugüne kadar 3 milyon 700 bini aşkın işçi KÇÖ’den faydalandı. Şimdi bu kişilerin istihdam durumuna bakılmaksızın normalleşme ilan ediliyor ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu da (TİSK) KÇÖ’nün yıl sonuna kadar uzatılmasını talep etmiş durumda.

İşten çıkarma uygulamasının sona ermesi, yaşanan gelir kaybını ve işsizliği çok daha fazla artıracak. Ancak iktidar bu konuda da pandemi sürecinde olduğu gibi milyonlarca işçi ve emekçiyi kaderine terk etmekte. Normalleşme adımlarına, işten çıkarma yasağına tüm istisnalar kaldırılarak devam edilmesi eklenmelidir. Benzer şekilde kapalı kalmış, gelir kaybına uğramış esnafın, küçük işletmelerin kredi yoluyla borçlandırılarak değil, nakdi yardımlarla desteklenmesi şarttır. Ekonomik kriz, artan enflasyon ve gelir kaybı düşünüldüğünde işçi ve emekçiler için hayatın halihazırda normale dönemeyeceği açıktır. Bu nedenle pandeminin yarattığı toplumsal tahribatı giderecek uygulamalar derhal hayata geçirilmelidir.

Yorumlar kapalıdır.