İnsanca bir ücret için mücadele büyüyor: Ortak mücadelenin araçlarını yaratmalıyız!

Alım gücünün hızla düştüğü ekonomik kriz döneminde, işverenlerin açıkladığı zam oranları ile birlikte dayatılan sefalet ücretlerine karşı işçilerin tepkisi de mücadelesi de dalga dalga büyüyor.

Önce Trendyol Express çalışanı işçi-kurye-taşıyıcılar, yüzde 11 zam dayatmasına karşı kontak kapatarak greve çıktılar. İki gün süren grevin ardından yüzde 38,8 zam ve iş bırakan hiçbir kuryenin iş akdinin feshedilmemesini garanti altına alarak önemli bir kazanım elde ettiler. E-ticaret sektöründeki bu kazanım tüm işçi mücadeleleri için önemli bir örnek teşkil etti.

Hemen ardından, Yemeksepeti Banabi kurye işçileri 31 Ocak günü açıklanan sefalet zammı sonrasında 1 Şubat’ta Yemeksepeti Genel Merkezi önünde bir araya geldiler. Yemeksepeti’nde yetkili sendika olan Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) öncülüğünde “Net 5500 TL, prim ve yan haklar verilsin” taleplerini basın açıklaması ile dile getirdiler. Ayrıca, mobbinge ve tutanak baskısına son verilmesini, işkolunun derhal taşımacılığa geçirilmesini ve TÜMTİS’in sendikal yetkisine yapılan itirazın geri çekilmesini talep ediyorlar. İş yavaşlatma kararı alan işçiler, “Performans Düşürüyoruz” diyerek talepleri yerine getirilene kadar mücadele kararlılığını dile getiriyor. Taşımacılık sektöründeki mücadeleler bunlarla sınırlı değil. Yurtiçi Kargo, HepsiJet, Scotty, Sürat Kargo işçileri de düşük ücretler ve kötü çalışma koşullarına karşı tepkilerini dile getiriyorlar.

Eşzamanlı olarak, Migros Depo işçileri gece yarısı bildirimiyle yüzde 8 zam dayatması ile karşı karşıya bırakıldılar. Yüzde 8’lik zammı kabul etmeyeceklerini belirten Esenyurt Migros Depo çalışanı 400 işçi, DGD-SEN öncülüğünde iş bırakma eylemiyle tepkilerini örgütlü bir şekilde ortaya koyuyor ve ücretlerine yüzde 70 zam talep ediyorlar.

Benzer şekilde, birçok belediyede, işçilerden ek protokol talebi yükseliyor. Mevcut ekonomik kriz ekseninde artan enflasyonun ve dolayısıyla alım gücündeki muazzam düşüşün mevcut TİS sözleşmelerinde belirlenmiş ücretleri erittiğini ve asgari ücret zammının da göz önünde bulundurularak ücretlerin/zam oranlarının ek protokolle iyileştirilmesini istiyorlar.

Muazzam düzeyde düşen alım gücü işçiler için insanca yaşayacak bir ücret talebini ve bu talep etrafında örgütlenmeyi hayati kılıyor. Ancak elbette mevcut mücadeleler sadece bu taleple sınırlı değil. Bu taleple doğrudan bağlantılı olarak güvenceli, sendikalı çalışma hakkı için mücadele öne çıkıyor. Tek Adam rejiminden güç alan işverenlerin, sendikal örgütlülüklerini korumaya, artırmaya çalışan işçilere karşı sendika düşmanı tutumları pervasızca devam ederken, buna karşı işçi eylemleri de sürüyor.

Çorlu’da faaliyet yürüten Lila Kağıt fabrikasında 50’ye yakın işçi beş ay boyunca yürüttükleri sendikal faaliyet sebebiyle kademeli olarak işten çıkarıldı. Son olarak aralık ayında sekiz işçinin daha işten çıkarılması üzerine Selüloz-İş Sendikası ile beraber işçiler fabrika önünde eylemdeler.

İşçilerin 20 Ocak’ta zam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle üretimi durdurduğu Gebze’deki Farplas’ta ise işçiler hem talepleri için hem de sendikal hakları için mücadeleyi sürdürüyor. Farplas’ta yedi ayrı şirket ve beş ayrı işkolu olmasına rağmen 2 bine yakın işçinin çoğunluğu DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’te örgütlü. İşyeri yönetimi eylemleri durdurmak için önce tüm çalışanları idari izne çıkarmıştı. Ve ardından Kod-49 ile 150 işçinin iş akdini feshetti. Bunun üzerine işçiler 30 Ocak gecesi fabrikayı işgal ettiler; ancak işçilerin haklı taleplerine cevap polis müdahalesi ve gözaltılar oldu. Bu baskılar karışında geri adım atmayan işçiler, mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor.

İktidar ekonomik ve politik olarak büyük bir çıkmazda. Buradan en iyi bildiği yolla, faturayı işçiye emekçiye yazarak çıkmaya çalışıyor. Sendikal örgütlülüğün bile oldukça cılız olduğu bir ortamda ise işveren bu koşulları kendi çıkarına kullanmaktan elbette geri durmuyor. Bu açıdan sendikal mücadelemize sahip çıkmamız, işverenin hukuksuz uygulamaları karşısında direnmemiz ve mevzileri büyütmeye çalışmamız çok kritik. Sendikal örgütlülüğün olmadığı yerlerde de acil olarak işyeri örgütlenmelerine başlamamız ve işçi eylemleriyle dayanışmanın somut yollarını bulmamız gerekiyor. Bir arada durmanın, bir arada mücadelenin araçlarını yaratmak zorundayız!

Yorumlar kapalıdır.