Kamuda TİS süreci

Kamuda 700 binden fazla işçiyi ilgilendiren 2023-2025 Dönemi Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleri sürüyor. TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve TÜHİS arasında sürdürülen görüşmeler üç aydır devam ediyor. Erdoğan, seçimlerden önce sözleşmenin kendine avantaj sağlayacak şekilde tamamlanmasını istiyor.

İmzalanacak olan sözleşme, memurlarınki başta olmak üzere özel sektör ve kamu sektöründeki birçok işçinin sözleşmelerinin çerçevesinin belirlenmesi açısından önem taşıyor. Ayrıca önümüzdeki dönemi bağlayan en önemli iş sözleşmelerinden biri olduğunu söylemek gerekiyor.

21 yıllık AKP hükümetlerinin kamu işçilerinin mali ve sosyal haklarıyla ilgili karnesini ele almak bugünü anlamak açısından faydalı olabilir. AKP hükümetleri boyunca kamu işçileri taşeronlaştırıldı, ücret artışları asgari ücret artış oranının hep altında kaldı ve de genel tabloda kamu işçileri enflasyona ezdirildi.

Bununla da kalmadı, ücretler asgari ücrete eşitlendi ya da çok yaklaştı. 696 sayılı KHK ile sürekli işlerde kadroya alınan taşeron işçilerin ücretlerinde bir iyileşme görülmedi ve bu düşük seviyeli ücretler ortalama kamu işçilerinin de ücretlerinin düşmesine yol açtı.

Görüşmelerin gündemleri arasında 10-15 yıllık işçilerin bile ücretlerinin asgari ücrete yaklaşmış olması ve işçi tarafının bu durumun iyileştirilmesi yönündeki talebi başı çekiyor.

TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’in ilk altı ayda yüzde 45 zam ve taban ücret olarak 15 bin TL önerdiği, TÜHİS’in ise ilk altı ayda yüzde 30 zam ve taban ücret olarak 11.500 TL önerdiği biliniyor.

Diğer gündemler ise KİT’lerdeki taşeron ve geçici işçilerin kadroya alınması. TÜRK-İŞ’in bu konuda hükümete baskısı ise dikkat çekiyor. Bilindiği üzere 696 sayılı KHK ile kamudaki birçok işçi kadroya alınmadan geçici işçi olarak çalıştırılıyordu.

Bir diğer talep ise vergi dilimleri ile ilgili; işçi tarafı ücretlerdeki gelir vergisi yüzde 15’i aşması halinde aşan kısmın işveren tarafından ödenmesini talep ediyor.

Son olarak ise halihazırda 60 günden az olan ikramiyelerin 60 güne tamamlanması ve aylık 2500 TL sosyal yardım talebi bulunuyor.

TÜRK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Ergün Atalay geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada “Birinci görevimiz, işçinin masasına bir zeytin daha koymak, işçinin dediğini yapmak. İşçinin yüzde 99’u memnunsa yüzde 1’i kusura bakmasın. Ben yüzde 100 alsam da bir grup var memnun olmayacak, ben bunu biliyorum,” dedi.

Lakin ne ortada işçilerin bu TİS sürecini denetleyebileceği ve taleplerini direkt bir şekilde sunabileceği mekanizmalar var ne de işçilerin imzalanacak TİS’i denetleme yetkisi.

Atalay bir diğer demecinde ise “Arzu ettiğimiz rakam olması halinde biz bu sözleşmeyi 10-15 gün içinde bağıtlamak istiyoruz. Arzu ettiğimiz rakam olmuyorsa altı ay bile sürerse bizim için mesele değil. Bir yerde buluşabilirsek buluşuruz, buluşamazsak grev kararı dahil tüm seçenekler gündeme gelir. İşçinin razı olmayacağı bir şeye imza atmayız,” diye ekleme yaptı.

Fakat önceki deneyimlerden de görüldüğü üzere “buluşulan” o yerlerin işçilerin lehine değil işverenin lehine olduğunu hepimiz biliyoruz. TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’in işçilerin lehine hükümeti sıkıştırmadığını, hatta ellerinden geldiğince onlara alan açtığı ortada.

Bu noktada yapılacak olanlar belli. Birinci olarak işçiler bu sürece doğrudan denetleyici olarak katılabilmeli. Sürecin her aşamasında işçilerin onayı alınmalı. İşçiler şeffaf şekilde bilgilendirilmeli. Enflasyon ve alım gücü ile çalışan ücretleri arasındaki makas belli. En düşük ücret yoksulluk sınırının üzerine çıkmalı. Yüksek enflasyon döneminde ücret artışları gerçek enflasyon oranında üç ayda bir gerçekleşmeli. TİS, işçilerin çoğunluğunun onayı alınarak imzalanmalı.

Yorumlar kapalıdır.