Trump’ın “barış planı”: Gazze’yi yeniden sömürgeleştirme girişimi

İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal

14/10/2025

Donald Trump, İsrail’den sonra geçtiği Mısır’dan yaptığı açıklamada dünyaya “Ortadoğu’nun altın çağı”nın başladığını ve “nihayet barışa ulaştıklarını” ilan etti. Trump, kendini “dünyanın büyük barış sağlayıcısı” olarak sunmaktan ve şu anki durumu, yeni Ortadoğu’nun tarihi şafağı olarak nitelemekten geri durmadı. Bu açıklamaları yaparken Trump’ın çevresinde, Fransa’dan Macron, İtalya’dan Meloni, Birleşik Krallık’tan Starmer ve İspanya’dan Pedro Sánchez gibi Avrupalı emperyalist liderlerin yanı sıra çeşitli Arap ve Müslüman burjuva hükûmetlerin temsilcileri de vardı.

“Kalıcı Barış ve Refah İçin Trump Bildirgesi” başlıklı belge Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani tarafından imzalandı.

Dikkat çekici olan, İsrail hükûmetinin ve Hamas yönetiminin -yani başlıca tarafların- ne toplantıya katılmış ne de belgeyi imzalamış olmaları. Bu durum, “barış planının” sağlam bir temele dayanmadığını ve aslında Siyonist devlet tarafından dahi benimsenmediğini gösteriyor.

İUB-DE (İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal) olarak biliyoruz ki sözde barış anlaşmasının barışla hiçbir ilgisi yoktur; bu, Gazze’ye yeni bir sömürgeleştirilme tasarısını dayatma girişimidir. Tasarı, emperyalizmin bütününün ve İsrail’in soykırımcı devletinin Gazze üzerindeki vesayetini kurmayı amaçlayan 20 maddeden oluşmakta. Bu tasarı aynı zamanda, Trump’ın İsrail siyonizminin giderek artan uluslararası yalnızlaşması karşısında Netanyahu’yu kurtarma girişimidir.

Milyonlarca insan soykırımı protesto etmek ve Filistin davasını desteklemek için sokaklara çıkıyor. İtalya’da (22 Eylül ve 3 Ekim tarihlerinde) Filistin halkına destek vermek ve “Sumud Küresel Filosu”nu savunmak amacıyla eşi benzeri görülmemiş iki genel grev ve devasa yürüyüşler düzenlendi. Tarihi filo, 44 ülkeden yaklaşık 500 kişilik mürettebatı olan 50’den fazla gemiye ulaşması bakımından bir ilkti; bunlar arasında İUB-DE delegasyonu da yer aldı. 12 Eylül’de Londra’da yarım milyon kişi sokaklara döküldü. 15 Ekim’de İspanya’da grev yapılacak. Bütün bunlar Trump’ı “barış planı” manevrasına, ABD’yi ve kendisini Ortadoğu’daki “barışın garantörleri” olarak göstermeye zorladı. Oysa biz biliyoruz ki ABD ve Trump, İsrail’in soykırımcı devletinin tarihsel destekçileri ve bölgedeki tüm emperyalist saldırıların başlıca kışkırtıcılarıdır.

İsrail ve soykırımcı hükûmeti öyle bir krizin içinde ki, iki yıllık bombardıman, bu büyük yıkım ve binlerce Filistinlinin ölümü bile bir zafer getiremedi. Trump bu yüzden sahte bir “barış planı” uydurmak zorunda kaldı. Bu plan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun neredeyse boş salonlarında sergilenen, İsrail tarihinin en büyük uluslararası yalnızlığı sonrasında Netanyahu’ya atılmış bir can simididir. Bu durum, Filistin halkıyla dayanışma içindeki küresel kitle hareketinin hükûmetler üzerindeki baskısının doğrudan sonucudur; bu baskı, soykırımcıların ve suç ortaklarının tecrit edilmesini talep etmektedir.

Plan, İsrail hükümetinin Gazze Şehri’ni ele geçirmek için ordusuna tanıdığı sürenin dolduğu, ordunun bu hedefe ulaşamadığı, rehineleri kurtaramadığı ve Siyonist kuvvetlerin tükenme belirtileri gösterdiği bir anda gündeme getirildi.

Trump İsrail Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada açıkça şunları söyledi:

“Yıkıntıya dönmüş bir Gazze ve açlıktan ölen çocuklar, İsrail Başbakanı’nın adını öylesine yerle bir etti ki, buna son vermekten başka çare kalmadı. Ona dedim ki: ‘Bibi (Netanyahu), tarih seni, bu şekilde sürekli öldürmeye devam etseydin hatırlanacağından çok daha fazla bu barış planı ile hatırlayacak’.”

“Barış planı”nın ilk aşaması ateşkesin ilan edilmesi, rehinelerin serbest bırakılması, yaklaşık 2000 Filistinli tutsağın salıverilmesi, Siyonist ordunun Gazze topraklarının %47’sinden çekilmesi ve insani yardım girişine izin verilmesi olarak açıklandı. Binlerce Filistinli, ateşkesi kutlamak için sokaklara çıktı; hemen ardından yüz binlercesi Gazze’nin kuzeyine dönmeye başladı.

Filistinliler bir nebze nefes alırken, ölüm ve yıkım bilançosu katlanarak artıyor. Yine de bu gelişmeler, soykırıma, açlığa ve etnik temizlik planına maruz kalan Filistin halkı açısından küçük ama önemli bir zaferdir.

Filistin halkı bunun yalnızca kısmî bir ateşkes olduğunu ve Siyonizmin her an soykırıma devam edebileceğini biliyor. Zira İsrail daha önceden de yaptığı anlaşmaları tek taraflı bozmuş mesela 2025 Mart’ında imzaladığı “barış anlaşmasına” istinaden Gazze’den çekilmesi gerekirken soykırıma devam etmişti.

“Trump barışının” ne kadar sahte ve kırılgan olduğunun en açık göstergesi, açıklamadan sadece 24 saat sonra İsrail’in “anlaşmanın ihlal edildiğini” ileri sürmesidir. İsrail, “ölü rehinelerin cenazelerinin teslim edilmemesini” ihlal gerekçesi olarak göstermiştir; oysa çok iyi biliyorlar ki o rehineler, İsrail’in canice bombardımanlarıyla yerle bir ettiği enkazların altında, binlerce Filistinlinin bedeniyle birlikte gömülü durumda.

Yirmi maddelik plan, Filistin halkını yok edemedikleri için onu yeni bir biçimde sömürgeleştirme girişimidir. Plan, “Filistinli teknokratlardan” oluşacak bir uluslararası komitenin Gazze’yi yönetmesini, komitenin başkanlığını eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in üstlenmesini ve Trump’ın “uzaktan danışman” olmasını öngörüyor.

Bu planda büyük çelişkiler var. Daha önce Filistinlilerin Gazze’yi terk etmesi gerektiğini, kişi başı 5000 dolar ödeneceğini söylerken; şimdi Hamas’ın rehineleri serbest bırakması karşılığında Filistinlilerin sürülmeyeceğini ileri sürüyorlar. Şubat ayında Trump tarafından açıklanıp Netanyahu tarafından onaylanan kitlesel tehcir planı, Filistin direnişi, Siyonist ordunun tükenmesi ve devasa uluslararası seferberlikler sonucu oluşan ve giderek büyüyen yalnızlaşma karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Plan, İsrail’in kademeli olarak Gazze’den çekilmesini, Batı Şeria’daki yeni yerleşimci işgallerinin durdurulmasını ve gelecekte bir Filistin devleti kurulmasını öngörüyor; yani, Netanyahu ve Nazi bakanlarının “kabul edilemez” dedikleri gerici “iki devletli çözüm” ütopyasını yeniden gündeme getiriyor.

Trump’ın Gazze projeleri, ABD liderliğinde on yıl sürecek bir “emanet fonu” kurulmasını ve “Gazze’nin yeniden inşası” için gayrimenkul yatırımcılarına ayrıcalıklar verilmesini içeriyor. Yani “Trump barışı”, Arap petrol monarşilerinin finanse edeceği iddia edilen milyarlarca dolarlık bir rant projesiyle bağlantılı; bundan başlıca kâr sağlayacaklar, damadı Jared Kushner ile ABD’nin Ortadoğu özel temsilcisi ve inşaat yatırımcısı Steve Witkoff’tur.

Bu yeni sömürgeci plan, Avrupa Birliği’nin, Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Ürdün gibi Arap burjuva hükûmetlerinin ve Türkiye’nin desteğini almış durumda. Yalnızlaştırılmış Hamas ise planı bütünüyle reddetmedi; bazı maddelerin tartışılabileceğini, ancak İsrail Gazze ve Batı Şeria’dan çekilmeden ve gerçek bir Filistin hükûmeti kurulmadan silah bırakmayacağını açıkladı. Bu aslında, diplomatik bir dille söylenmiş, kibar bir “hayır” anlamına geliyor.

Soykırım duracak mı? Buna inanmıyoruz. Daha önce de çok sayıda anlaşma denendi ve İsrail hepsini ihlal etti.

Neden kısmî bir ateşkes olsa bile bunun kalıcı bir çözüm olamayacağına inanıyoruz? Çünkü soykırım 78 yıl önce başladı. İsrail bir ülke değil, emperyalist bir ileri karakol, ırkçı ve yapay bir oluşumdur. Emperyalizm bu karakolu, Arap halklarını ve onların petrol zenginliklerini sömürmek için bir mızrak ucu olarak inşa etti.

Gerçek bir barış ancak İsrail’in ırkçı-sömürgeci devletinin ortadan kalkması ve Filistin diasporasının dönebileceği, Müslüman, Yahudi ve Hristiyan tüm Filistinlilerin eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu, birleşik, özgür, laik, demokratik ve ırkçılıktan arınmış bir Filistin’in kurulmasıyla mümkündür.

Bu nedenle tek yol, dünya halklarının seferberliğini sürdürmektir.

İUB-DE olarak tüm hükûmetlerin İsrail’le ilişkilerini kesmeleri, sanatsal, ticari, sportif, askerî ve diplomatik boykotun sürdürülmesi çağrımızı yineliyoruz.

Filistin bugün emperyalist barbarlığa karşı tüm halkların mücadelesinin simgesidir.

Nehirden denize özgür Filistin!

Filistin kazanacak!

İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE)

14 Ekim 2025

Yorumlar kapalıdır.