Düzen partilerine oy yok!

Emekten ve özgürlükten yana adayları destekleyelim.

Ekonomik krizin hayatlarımıza damgasını vurduğu bir süreçte sandığa gidiyoruz. Bu süreçte, patronlar ve hükümet, krizin faturasını işsizlikle, hayat pahalılığıyla emekçilere ödetirken; Türkiye egemen kesimleri arasındaki mücadele de giderek kızışıyor. Bu mücadeleyse, seçimleri AKP-CHP ekseninde kutuplaştırıyor.

Krizin faturasını bizlere ödeten politikalardan sorumlu düzen partileri, bir kez daha bizlerden oylarımızı talep ediyorlar. Yaptıkları birkaç “açılım” ve tazeledikleri makyajlarıyla, bizlerin, sürdürdükleri politikaları unutmamızı bekliyorlar. Örneğin, iktidar partisi AKP bu süreçte, toplumun bütün kesimlerine mavi boncuk dağıtmaya büyük özen gösteriyor. TRT Şeş’ten Alevi açılımına, Davos çıkışından Nazım’ın vatandaşlığa kabulüne dek yaptıklarıyla, adeta baştan aşağı bir estetik operasyondan geçiyor. Yine CHP, çarşaf, Kuran kursu, başörtülü kadın aday gibi konularda attığı adımlarla oylarını arttırmayı hedefliyor.

Ancak yapılan bu rötuşlar; AKP’nin altı yıllık iktidarında uyguladığı sömürü politikalarını, Kürt sorununu baskı ve şiddetle “çözme” girişimlerini ve emperyalizme göbekten bağlı uygulamalarını unutturmaya, kuşkusuz yetmiyor. Ve CHP’yle diğer düzen partilerinin, bu politikalara ortaklık ettiğini de…

Öte yandan, yapılacak yeni “açılım” kalmadığında bu partiler, aslında bir diğerinin nasıl “soygunculuk, rüşvetçilik” yaptığını kanıtlama yarışına giriyorlar. İşte bu noktada, sermaye partileri doğru söylüyorlar; çünkü birbirlerine yönelttikleri “hırsız, rüşvetçi, soyguncu” gibi suçlamaların tümünde haklılar.

Sonuç olarak, AKP, CHP ve diğer düzen partilerine gidecek her oy, sömürü ve baskı politikalarının onaylanması anlamına gelecek ve bu durumun sürmesine yol açacak. Bu yüzden, “İşçilerden, emekçi, yoksul kesimlerden düzen partilerine oy yok!”, diyoruz.

Kürt illerinde ise seçimler, AKP ve DTP arasında geçiyor. AKP, devletin ve diğer bütün düzen partilerinin desteğini arkasına alarak, DTP’nin elindeki belediyeleri almaya çalıyor. Bu noktada Kürt illerinde, daima baskı ve şiddet politikalarına maruz kalan, bu seçimlerde de iradesi baskı altına alınan Kürt halkının ve temsilcisi DTP’nin yanında yer alınmalıdır.

Emekçilerinse seçim yoluyla nihai kurtuluşa ulaşması mümkün değildir; ancak seçimleri sermaye düzenini teşhir etmek ve taleplerimizi daha güçlü bir şekilde dile getirmek için kullanabiliriz ve kullanmalıyız.

Seçimlerin AKP ile CHP arasında kutuplaştığı ve emekçilerin bu iki parti arasında bir tercihe zorlandığı bir süreçte, emekten ve özgürlükten yana ortak adayların çıktığı yerlerde, bu adayları desteklemeliyiz. Bu şekilde, sermaye partilerini mahkûm ederken, taleplerimizin güçlenmesine de katkıda bulunabiliriz.

Ancak, yalnızca sandıkta bu adaylara oy vererek taleplerimizin gerçekleşeceğini umarsak, yanılırız. Taleplerimizin gerçekleşmesi, fabrikalardaki, sokaklardaki gücümüze bağlı bir durum. Ve bu adaylar ancak, buralardaki gücümüze katkıda bulunduğu oranda emekçiler için bir anlam ifade edecek.

Yazan: İşçi Cephesi (24 Şubat 2009)

Yorumlar kapalıdır.