İşsizlik doğal afet değil!
İşten çıkarmalar yasaklansın!
Shakespeare paranın Görünür Tanrısallık olduğunu söyler. Paranın gücü; namussuzu namuslu, çirkini güzel, kötüyü iyi, aptalı akıllı, soysuzu saygın, vicdansızı vicdanlı yapacak kadar kudretli bir araçtır. Para her şeye hâkim olup hükümranlığını kurduğundan bu yana doğruyla yanlış, gerçekle yalan yer değiştirmiş durumda.
Nicedir ekonomi ve insan dendiğinde aklına sömürü ve daha çok zenginlik gelenlerin egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Şimdi devasa ekonomik krizle birlikte bu adaletsiz ve acımasız kapitalist dünyanın yaldızları bir bir dökülüyor. Patronların yalan makineleri ise paralarının gücüyle krizin nedenini bir iş kazası gibi sunma gayretinde. Oysa vaatler yerini çoktan karanlık senaryolara bıraktı. İnsanlığı tehdit eden sermaye düzeni her geçen gün teşhir oluyor. Mızrak çuvala sığmaz durumda. İşsizlik, açlık ve yoksulluk korkunç bir noktaya doğru hızla ilerliyor…
Hükümet ve patronlar işsizliğe bir doğal afet muamelesi yapmaya bayılıyor.
Kriz; önlenemez, sorumlusu olmayan bir kader olarak pazarlanmaya çalışılıyor. Ne kriz ne de önemli sonuçlarından büyüyen işsizlik bir doğal afet değil. Doğrudan doğruya patronların ve onların hükümetlerinin tercihlerinin bir sonucudur!
Teşhis tedaviyi belirler!
Gelin havaya konuşanları dinlemeyi bırakalım. AKP hükümetinin Devlet Bakanı Mehmet Şimşek buyurmuş: “İşsizlik niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde iş gücüne katılım oranı daha artıyor…” Ne anlıyoruz bu sözlerden? İşsizliğin nedeni kadınlar!
Krizin nedeni patronlar ve onların sermaye düzenidir!
Patronlar ve hükümetleri krizin sorumluluğunu kabul etmedikleri gibi bir de faturayı işçi sınıfına ve emekçi kitlelere çıkarmaya çalışıyor… Hükümet krizin dış kaynaklı olduğunu söyleyerek sorumluluktan kaçamaz. Krizin nedeni işçi ve emekçiler olmadığı gibi işsizliğin artmasının sorumlusu da kadınların işgücüne katılması değildir. Aşırı kar hırsıyla, kural tanımaz şekilde yıllardır bir talan ekonomisi üzerine kumdan kale inşa edenler krizin ve işsizliğin tek ve gerçek sorumlusudur.
Krizin mağduru patronlar değil işçi ve emekçilerdir!
İşçi ve emekçiler sendika bürokratlarının şirket kurtarma, sermaye zararı azaltma gibi değnekçilik işlerine müsamaha göstermemeli, sendikalarına sahip çıkmalıdır. Bilinçli, öncü ve mücadeleci işçiler sendika bürokrasilerinin bu koltuk değnekçi uygulama ve anlayışlarına karşı birleşik ve kararlı mücadelelerin başını çekmelidir. Birleşik ve kararlı mücadelenin en önemli hedefi, “Mücadeleyi Birleştirelim!”, talebi, “İşten Çıkarmalar Yasaklansın!”dır.
Patronlar işçileri “kırk katır mı kırk satır mı?” ikilemine mahkûm etmeye çalışıyor.
Sendika bürokrasileri işbirlikçi tutumlarıyla işçileri bu yıkıcı ikilemin kurbanı yapıyor! Bunun son örneğini Türk Metal sendika yönetimi sergiledi. Ereğli ve İskenderun Demir ve Çelik fabrikası işçilerine iki seçenek sunuldu: ya kazandıkları her 100 liranın 35 lirasından feragat edip 16 ay boyunca patrona bırakacaklar ya da içlerinden 1400’ü işten atılacaktı. Sendika yönetimi tüm çalışanların ücretinin 16 ay süreyle %35 aşağı çekilmesini kabul etti! Bu tam anlamıyla işçilere diz çöktüren bir anlayıştır. Kabul edilemez!
Sendikaların görevi işçilerin haklarını korumak ve geliştirmektir.
Sendikacılar da bunun için vardır, yoksa büyük patronların mali bilançolarının savunusunu yapmak için değil. İşçilerin değil patronların çıkarlarının temsiline soyunan Türk Metal Sendika yönetimi ihanet içindedir. Krizi ve talep daralmasını bahane edenler yalan söylüyor. Erdemir Grubu 2008 yılının ilk 9 ayında karını bir önceki yıla göre %154 arttırdı; 1 milyar 196 milyon dolar net kar elde etti. 2007’de 522 milyon dolar, 2006’da 684 milyon YTL kar eden Erdemir, bu karları yaparken işçilerine %35 zam ya da kar payı verdi mi? Hayır! Öyleyse şimdi ücretlerinden hangi hakla kesinti yapılmakta? Erdemir patronun bu dayatmasına verilmesi gereken cevap açıktır: Birleşik ve kararlı bir duruş ve Grev! Zarar ettiği söylenen Erdemir’de işçilerin talebi tektir: defterler açılsın, denetim ve yönetim işçilere!
Yazan: İşçi Cephesi (1 Mayıs 2009)
Yorumlar kapalıdır.