Herkese iş herkese eşit ücret
Dünyada ve ülkemizde süren ekonomik krizin biz işçi sınıfının üzerine yüklenmesiyle birlikte yükselen işsizlik ve ücretsiz izinler bizlerin daha kolay sömürülmesi için patronlara pek çok olanak sağlıyor. Bu olanakları, sonuna kadar kullanmak isteyen patronların bizim sırtımıza her gün daha çok iş yüklemesi biz işçileri yaşadığımız gerçekten daha da uzaklaştırıp gerçek düşmanlarımızı unutup kendi aramızda çekişmelere zorluyor.
Bu çekişmeler biz işçilere zarar verirken şüphesiz patronun cebine daha çok para girmesine neden oluyor. Patronlar her gün bizleri köle gibi çalıştırırken bizleri birbirimize düşürmek için yeni saldırı planları yapmayı ihmal etmiyorlar. Biz işçilere karşı kullandıkları silahlardan biri de şu; zam dönemlerinde biz işçileri birbirinden ayırıp farklı oranlarda zam verip işçileri karşı karşıya getirmek.
Biz işçiler buna karşı birlik olup mücadele etmedikçe bu durum her zaman patronların lehine sonuç verir. Örneğin sendikalı olmayı başarmış iş yerlerinde; toplu iş sözleşme sürecinde işçiler birlik oldukları için sonuç genelde işçilerin lehine olur ve herkes eşit zamı alır. Patron kimseyi bölemez. Ama tabii ki çalıştığımız yerlerde sendika olmaması birlik olup birlikte mücadele etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Tam tersine bulunduğumuz işyerinde birlik olup mücadele etmek ve hakımız olanı savunmak gibi bir zorunluluğumuz var.
Bir iş yerinde kendi başımıza mücadele edip kazanmak gibi bir şansımız yok. O yüzden birlik olmak zorundayız zaten patronların yapmak istediği de bizleri ayırmak. Biz işçiler, aynı ücreti aldığımızda ve zam dönemlerinde de aynı oranda zam aldığımızda, birbirimize daha çok güvenerek daha kolay hep birlikte tepki verebiliriz.
Ama patronlar bunu bildiklerinden, bu durumla karşı karşıya kalmamak için bizlere örgütsüz olduğumuzda ayrı oranlarda zam yapıyorlar ve aynı işi yapan işçilere farklı maaşlar veriyorlar. Yapılan farklı zamlar, biz işçiler arasında: “Ben daha fazla zam aldım az olana niye yardım edeyim ki? Az zam alan düşünsün.”, “Fazla zam alan bizden değildir.” gibi düşünceleri doğuruyor. Ama biz böyle düşündükçe hiçbir zaman hakımız olanı alamayız.
Kriz dönemine damgasını vuran bir nokta da şu. Kriz öncesi dönemde yılda iki kez zam alırdık. Şimdi koşular değişti işsizlik oranı artıkça elimize geçen ücret daha da azalmaya başladı. Yılda iki sefer aldığımız zam da çoğu iş yerinde bire düştü oldu. Hata hiç zam alamayan arkadaşlarımızın sayısı oldukça fazla. Kısaca anlamamız gereken bir şey var. Ne kadar işçi kardeşimiz işsiz kalırsa o kadar zararlı çıkan biz oluruz. Biz zararlı çıktıkça da ücretlerimiz düşüyorsa, birlik olup mücadele etmek de daha fazla önem taşıyor demektir. Eğer ücretlerimizi belirleyen dışarıdaki işsiz kardeşlerimizse o halde onları da kendi saflarımıza çekip birlikte mücadele etmek zorundayız.
İşli işsiz demeden birlik olup taleplerimizi ortaya koyup mücadele etmeliyiz. Yarın geç olmadan bugün birleşip mücadele edelim. Bu mücadelenin kalıcı ve güven yaratıcı olabilmesi için bir fabrikadaki mücadelemizde önemli taleplerimizden biri, herkese eşit ücret olmalı. Tabii bunun için de, tıpkı patronların zam dönemine çok öncesinden hazırlandığı gibi biz de önceden hazırlanmalıyız. Tek tek değil hep birlikte tepki koymalıyız.
Yazan: Ali Büyükdere (30 Ağustos 2009)
Yorumlar kapalıdır.