Bilinçli işçi “Kürt Açılımı” konusunda ne yapmalı?

İki kişi arasında konuşuyor. İkisi de genç. Biri sıradan genç bir işçi, diğeri hem okuyup hem çalışan genç bir sosyalist. Konu, “Kürt Açılımı!” Genç sosyalist ortada açılım falan olmadığını, hükümetin bırak sorunu çözmeyi, tarif ederken bile kafa göz yardığını söylüyor. Haksız da sayılmaz! Genç işçi de hak veriyor bu sözlere… Lakin diyor ortada bir sorun olduğu da gerçek; birileri bir şey yapmalı, yoksa bu kan daha çok akar, gözyaşları durmaz… Ne yapmalı?

Genç sosyalist, neden başkalarının bir şey yapmasını bekleyelim, madem cephede ölen de, yakınlarını, arkadaşlarını yitiren de, savaşa harcanan paralardan sonra kaynak yok denip işten atılan, zam verilmeyen de bizleriz, o zaman çözüm de biz olmalıyız diye karşılık veriyor. Genç işçi düşünceli! Diğeri devam ediyor: Eğer işçiler, emekçiler, Kürtler birlik olursa mutlaka kendi çözümlerini bulurlar…

Düşünceli hali dağılıyor genç işçinin, yüzünde muzip bir gülümseme… Hocam diyor, o dediğin zaten oldu, haberin yok! Genç sosyalist şaşkın, nasıl yani diye bakıyor! Genç işçi muzipçe devam ediyor: Tabii senin istediğin şekilde değil! Şimdi diyor, AKP’nin oyu yüzde 40, tüm sosyalistlerin toplam oyu binde 5!

Bu durumda işçi ve emekçiler kime oy vermiş oluyor? Tabii ki AKP’ye! Kürtlerde haklı olarak Türkiye işçi ve emekçileriyle bütünleşmek için binde 5’e değil, yüzde 40’a gidiyorlar… İşin şakası diyor genç işçi çözüm olmak için güç de olmak gerekir; güç ise örgütlülükten, birlikten gelir. Eğer gücün, örgütlülüğün yok ise 100 kişilik bir fabrikada iki şefe bile boyun eğersin. Ama örgütlü olursan senin birliğin karşısında patron bile patronluk yaparken iki kere düşünür… Ne yapmalı?

Bu kez genç sosyalist muzipçe bakıyor. Usta diyor öyleyse görev belli; önce bulunduğun yerde güçlü ve örgütlü olacaksın ki sözün dinlensin, çözümün çözüm, sözün söz olsun! Sen bir, ben iki! Başlamak için yeterli sayı, ne dersin? Çay paydosu bitmek üzere, tokalaşıp akşam mesai bitiminde buluşmak üzere sözleşip işlerinin başına dönüyorlar… Birbirlerine nereli olduklarını bile sormadılar…

Kuşkusuz toplumun bütün kesimleri gibi işçi ve emekçiler de gündemi takip ederler. Siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel konu ve olaylar hakkında işyerlerinde, mahallelerinde eş-dost ve çevreleriyle konuşur, tartışırlar…

Bu şekilde birbirlerini hem etkiler hem etkilenirler… Bu açıdan işyerlerimiz, mahallelerimiz, eş-dost sohbetlerimiz bir bakıma okul vazifesi görür… Bilinçli işçi kendi hayatıyla ve deneyimleriyle bilir ki örgütlenme ve mücadelenin temeli en sıradan görünen sohbetlerde atılır…

Bugünlerde herkes gibi işçi ve emekçilerin de üzerinde en çok konuştuğu adına “Kürt Açılımı” denen konu. Bilinçli işçiye bu açıdan büyük görev düşüyor. Toplumsal hayatın tüm sorunlarıyla işçi sınıfının birlik ve mücadele sorunlarını birleştirme görevidir bu!

Bilinçli işçi bir yanda “Kürt Açılımı”nı diğer yanda işsizlik fonunun hortumlanmasını, bir yanda patronlara verilen teşviklerle diğer yanda içinde yüz binlerce Kürt emekçinin de olduğu çığ gibi büyüyen işsizler ordusunu, bir arada, ısrarla anlatacaktır.

AKP hükümeti sadece patronların sorununu çözüyor, sadece onlar için açılım yapıyor; gerisi boş laf, diyecektir! Hükümet değil diyorsa, bilinçli işçi o zaman; işsizlik fonunda biriken bütün paramızı asıl sahipleri olan Kürt, Türk bütün işsizler için kullan diyecek; samimiyeti görmek için başta Kürtler olmak üzere toplumun ezilen ve sömürülen tüm kesimlerinin hak ve özgürlükleri önündeki baskı ve yasakların kaldırılmasını talep edecektir…

Yorumlar kapalıdır.