Fransa’daki yerel seçimlerde oy dağılımı yüzde 59’a yüzde 41 solun lehine sonuçlandı. 22 bölgeye ayrılan ülkede sosyalist parti zaten 20 bölgenin yönetimini elinde bulunduruyordu. 26 yıldır sağın yönetiminde olan Korsika’nın da bu seçimlerde solun yönetimine geçmesiyle sağın elinde bir tek Alsace bölgesi kaldı. Seçim sonuçlarını ülke genelinde bir sıralamaya dönüştürürsek: 1.Sosyalist Parti (PS) 2.Halk Hareketi için Birlik (UMP) 3.Avrupa Ekoloji 4.Ulusal Cephe (FN) 5.Sol Cephe (FG) 6.Yeni Antikapitalist Parti (NPA) 7.İşçi Mücadelesi (LO).
Yalnızca bu verilerle meseleye bakan biri için seçim sonuçları solun zaferi olarak yorumlanabilir, ancak durum öyle değil. 21 bölgede kazanan sol, seçimde “Sarkozy karşıtlığı” dışında bir politika izlemedi. Programlarının sömürü düzenine karşı işçi sınıfının birlikte mücadele etmesini sağlayacak temellerden yoksunluğu ve “daha iyi/ahlaklı bir kapitalizm yaratılabilir” biçimindeki eğilimleri sebebiyle sabit oylarından fazlasını alamayan ve yerinde sayan sol partiler, yine de durumu bir zafer olarak adlandırmaya çalışıyorlar.
Bu seçimlerde iyi bir çıkış yapan tek parti Avrupa Ekoloji idi. Programına asgari ücret, konut hakkı, çalışma saatlerinin azaltılması gibi konuları ekleyerek klasik “toplumsal meselelerden uzak yeşiller” imajını kırmayı şimdilik başarmış görünüyorlar. Seçim sonuçlarında da işçilerin yoğun olduğu bölgelerde başarılı olması bunun göstergesi olarak yorumlanıyor. Fakat bu durum onların, sınıf mücadelesinden kopuk, burjuva karakterli bir hareket olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmiyor.
“Yeni sol” akımıyla ortaya çıkan NPA, Genel Kurulu’ndan hiçbir bildiri çıkaramamasının sarsıntısını aşmaya çalışırken gelen kötü seçim sonuçlarıyla ikinci bir darbe aldı. Şimdiden birçok militan kaybettiği söylenen NPA’nın önümüzdeki dönemde bölünmeler yaşaması bekleniyor. NPA’nın yaşadığı bu süreç, pek çok yerde eş zamanlı ortaya çıkan “yeni sol” partilerin de uzun ömürlü olamayacağının işareti olarak yorumlanıyor.
Seçimlere yalnızca görünür olmak ve programlarını tanıtmak için girdiğini açıklayan LO, yaklaşık 205 bin oy aldı ve ikinci tura kalamadı. Bu durum, LO’nun programının da işçi sınıfı tarafından yeterli görülmemesi olarak yorumlansa da, LO daha fazlasını zaten beklemediğini açıkladı.
Sağda ise tedirgin edici olan; faşist Ulusal Cephe’nin yükselişte oluşu! Ekonomik krizin yıkıcı etkileriyle yükselen milliyetçi dalgadan faydalanan FN, yerel seçimlerde yüzde 11,6 oranında oy aldı. Savundukları göçmen karşıtı / yabancı düşmanı politikaları hatırlayarak bu oranın tehlikeli bir yükseliş olduğunu söyleyebiliriz. FN’nin bu yükselişi, zaten seçmenin güvenini kaybeden Sarkozy’nin partisi UMP’nin oylarını da böldü. Buna rağmen UMP ikinci sıraya yerleşti.
Seçimlerin asıl dikkat çeken yönü, katılım oranının düşüklüğüydü. Seçimlerin genelinde katılım yüzde 50’yi geçmedi. Ülke genelinde yaygın olan bu durumun özellikle işçi bölgelerinde yoğunlaşıyor olması çok önemli. Seçim öncesi bu bölgelerde yapılan röportajlarda konuşan işçiler; sol veya sağ partiler arasında bir fark olmadığını, her iki tarafın da sermaye merkezli hareket ettiğini, işçi sınıfı merkezli bir partinin var olmadığını, dolayısıyla seçimlerin onlar için hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini bildiklerini, bu yüzden de oy vermeyeceklerini söylüyorlardı.
Kısacası, yerel seçimler gösterdi ki; yerinde sayan bir sosyal demokrat gelenek, gerileyen bir sol, yükselen bir milliyetçilik, parçalanan bir sağ ve tüm bunların karşısında partilere ve seçimlere inancını/güvenini yitirmiş bir seçmen kitlesi var.
Fransa’da bugün gündemde seçimlerden çok mücadeleler var. Total ve Philips işçilerinin iş kaybına sebep olacak düzenlemelere karşı işgal ve grevleri sürüyor. Ulaşım, eğitim ve sağlıkta da grevler sıklaşıyor. Bugünkü durumun en önemli yönü; kaybedilen hakların geri kazanılması için başlayan, direniş nitelikli grevlerin yerini; daha çok maaş, daha iyi çalışma koşulları gibi isteklerle yola çıkan grevlerin almaya başlamış olması. Bu durumun en güncel örneği, yönetimin yüzde 1’lik maaş artış planına karşı çıkıp mağazaları işgal eden ve grev yapan İKEA çalışanları.
Sayısı ve süresi artan grevlere bir de seçim sonuçları eklenince, sendikalar işçi hareketlerinin baskısına daha fazla direnemeyip bir araya geldi ve 23 Mart günü için genel grev çağrısı yaptılar.
23 Mart günü işçiler, işsizler, emekliler, göçmenler, kayıt dışı işçiler ve öğrenciler meydanlardaydı. Paris’teki eylemde işçiler; “İşçi, işsiz, öğrenci, göçmen, emekli, birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız”, “Seçimlerde değil, sokaklarda kazanacağız”, kayıt dışı işçiler; “Burada çalışıyoruz, burada yaşıyoruz, burada kalacağız!” , öğrenciler ise; “İşçi çocuklarına açık, özel çıkarlara kapalı üniversite” pankartları ile yürüdüler. LİT’in Fransa seksiyonu GSİ ise, “Bütçeyi bankalara ve savaşa değil eğitime ve sağlığa ayırın, Afganistan’daki orduları geri çekin, Ortadoğu’dan çıkın” sloganıyla başlattığı kampanyasıyla alanlardaydı.
Katılım oranı yarıdan az olan seçimlerin hemen ardından gelen bu bir günlük genel greve katılım çok yüksekti. Özelleştirilmesi planlanan demiryolu, posta, eğitim ve sağlık çalışanlarının grevi hayatı durdurdu denebilir. Başarılı geçen grevin ardından mücadelelerin birleştirilmesinin gerekliliğini bir kez daha vurgulayan kamu ve özel sektör çalışanları, sendikaların uzlaşma yoluyla mevcut işçi hareketlerinin dinamiğini yok etmesinden çekinerek, gelecekteki mücadeleleri işçi sınıfının önderliğinde ve birliğinde geliştirmenin yollarını arıyor.
Yazan: İC – Haber/Fransa, 30 Mart 2010
Yorumlar kapalıdır.