Referandum: Bir adım ileri, iki adım geri!

12 Eylül 2010 Pazar günü referandum var. 26 maddeden oluşan Anayasa kısmi değişiklik paketi için sandık başına gidilecek. Kısmi değişiklik paketinden yana olanlar EVET, karşı olanlar HAYIR diyecek. Ne evet ne hayır görüşünde olanların tutumu ise BOYKOT olacak.

Bununla birlikte sonuçlar açısından temelde üç değil iki tutumun söz konusu olduğunu söylemeliyiz: EVET ve HAYIR! Bunların dışında üçüncü tutum olan BOYKOT’un etkisini ölçmek ise olanaklı değil; sandık başına gitmeyenlerin tümünün bunu Referandum’u gerçekten boykot etmek için yaptığını söylemek mümkün olmayacak. Gerçekte Hükümet’in politikalarına karşı olan emekçilerin ve Kürtlerin bir bölümünün “BOYKOT” diyerek oy kullanmaması, Tayyip Erdoğan destekçisi “EVET”çilerin önünü açacak, onların işine yarayacak.

EVET ve BOYKOT ne anlama geliyor?

Bundan 30 yıl önce patronlar daha da zenginleşmelerini sağlayacak 24 Ocak Kararları’nı aldılar. Ve 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle bu kararlar devreye sokuldu. Ardından da bugün bazı maddeleri referanduma sunulan 12 Eylül Anayasası kabul edildi. Ve bu Anayasa 28 yıl boyunca emekçilerin örgütsüzleştirilmesine, yoksullaştırılmasına ve Kürt halkının varlığının inkâr edilip, baskı ve şiddetle de ezilmesine yasal kılıf sağladı.

Bir süredir ise askeri darbe anayasası artık patronların bir kısmına dar gelmekte. Bu nedenle Anayasa’da bazı değişiklikler istiyorlar; çünkü dün emekçileri zapturapt altına almak için kendilerine hizmet eden bu Anayasa’yla belirlenmiş yönetim ve yargı organları, bugün ayaklarına bağ oluyor. Bu nedenle vazifesini tamamlayan kurum ve maddeler değiştirilerek ve/veya tarihin çöplüğüne atılarak 12 Eylül askeri darbe Anayasası’na 2010 model bir görünüm verilmek isteniyor.

Amaçları, hem devlet kurumlarını daha güçlü biçimde ellerine geçirmek, hem de ve daha önemlisi, emekçilerin ve Kürt halkının devrimci demokratik istemlerini, kısmi Anayasa yamalarıyla daha uzun süreliğine susturabilmektir. Ve bu değişiklikleri yapabilmek için şimdi de emekçilerden ve Kürtlerden “EVET” demelerini istiyorlar.

EVET’in kazanmasının AKP hükümetinin ve onun temsil ettiği patronlar kesiminin daha da güçlenmesine yol açacağı açıktır. Sekiz yıldır emekçileri silindir gibi ezen, Kürt halkı üzerindeki baskı ve şiddeti sistematik olarak sürdüren AKP’nin bu moral ve rüzgârla ilk genel seçimleri kazanması da şaşırtıcı olmayacaktır. EVET demek, EVET’in önünü açacak BOYKOT tutumu almak, kaçınılmaz şekilde AKP’nin dört yıl daha emekçileri ezmesine ve Kürt halkının özgürlük ve demokrasi taleplerinin göz ardı edilebilmesine olanak verecektir.

HAYIR ne anlama geliyor?

Tam da bu nedenle HAYIR, AKP’nin ve patronların bu oyununun önünü kesmektir. Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi 12 Eylül Anayasası’nı onaylamak anlamına gelmez. Referandum’da HAYIR demek, giderek çürüyen ve işgöremez hale gelen 12 Eylül Anayasası’nı yamalarla sürekli kılma ve onu bu şekilde normalleştirme girişimlerine geçit vermemek demektir.

HAYIR’ın CHP-MHP’ye hizmet edeceğini, Ergenekon’un işine yarayacağını söylemek ise Türkiye’de sermaye düzeninin yaşadığı iç gerilimleri ve yönelimlerini anlamamaktır. Birini patronların, diğerini emekçilerin oluşturduğu iki cephe mevcuttur. Bunlardan patronlar cephesinde, hem çeşitli çekişme ve kavgalar hem de uzlaşmalar ve ortaklıklar yaşanıyor. Kısmi Anayasa değişiklik paketi de bunun sonucu.

CHP-MHP’nin temsil ettiği, devlet kurumları aracılığıyla palazlanmış olan patronlar, askerler, yüksek kademe devlet memurları, hali-vakti yerinde şehirliler, vs. ise, kısmi değişiklikler sonucunda bu ayrıcalıklarını yitirme korkusuyla HAYIR diyorlar; yoksa emekçilerin ve Kürt halkının istemlerini desteklediklerinden ötürü değil. Bizim HAYIR’ımız ile onlarınki arasında en ufak bir benzerlik yoktur. Eğer Hükümet, emekçiler ve Kürtler üzerinde daha baskıcı değişiklikler önerseydi, hep birlikte EVET derlerdi. Oysa Hükümet bugün kendi istediğini gerçekleştirebilmek için bir-iki küçük tavizle bugüne değin ezip horladığı emekçilerin ve Kürtlerin desteğini arıyor.

Neden HAYIR diyoruz?

Biz İşçi Cephesi olarak Anayasa kısmi değişiklik paketinin emekçileri, ezilen ve sömürülen tüm toplum kesimlerini hak ve özgürlükler açısından daha da geri götüreceğini ve özellikle Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının yeni ve daha yoğun saldırılarla ezilmesini olanaklı kılacağını düşünüyoruz. Bu çerçevede Anayasa kısmi değişiklik paketinin gerçek amacı, daha fazla işsizlik, yoksulluk ve baskı anlamına gelen, neoliberal karşı devrimin önündeki engelleri kaldırmaktır. Bu nedenle; sekiz yıldır neoliberal saldırganlığı azgınca sürdüren AKP hükümetinin güvenoyu almaması; hak ve özgürlüklere yeni saldırıların önünün daha da açılmaması için HAYIR diyoruz.

Sendikanın, sendikalaşmanın gerçek anlamı grevli toplu sözleşme hakkıdır. Anayasa kısmi değişiklik paketi “memurlara” grev hakkı vermemektedir. Hiçbir anlamı olmayan ve Uzlaştırma Kurulu adı altındaki yeni bir organla zapturapt altına alınan bir toplu sözleşmeye koca harflerle demokrasi adı verilmesini kabul etmediğimiz için HAYIR diyoruz.

Seyahat özgürlüğü ve benzeri bireysel haklar kişilerin en temel insani haklarıdır. Temel haklar alanına giren bu özgürlükleri hiçbir otoritenin sınırlama ya da bahşetme hakkı zaten yoktur. 2010 yılında Anayasa’ya “vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti…” gibi bir ibare koymak demokrasinin değil utancın vesikasıdır. Taksit taksit özgürlük ve demokrasiyle gerçek demokrasinin önünün kesilmesini kabul etmediğimiz için HAYIR diyoruz.

İlan ettiği Kürt, Ermeni, Alevi, Roman açılımlarıyla demokrasi ve özgürlük vaat eden AKP hükümetinin Anayasa kısmi değişiklik paketinin bir tek maddesinde bile bunları anmamasındaki riyakârlığı gördüğümüz için HAYIR diyoruz.

Patronların ve hükümetin giderek çürüyen ve iş göremez hale gelen -özünde bir suçun vesikası olan- 12 Eylül Anayasası’nı yamalarla sürekli kılma ve onu bu şekilde normalleştirme girişimlerine geçit vermemek için HAYIR diyoruz…

Yazan: İşçi Cephesi, 28 Temmuz 2010

Yorumlar kapalıdır.