Arap devrimi ilerliyor!

Tunus’la başlayan, Mısır’la ilerleyen Arap demokratik devrimleri, bugün Fas’tan Umman’a, Irak’a dek bütün bölgeyi etkisini almış durumda. Halk ayaklanmaları Tunus’ta Bin Ali’yi, Mısır’da Mübarek’i devirirken, Libya’da Kaddafi’nin ayaklanan kitlelere karşı katliama girişmesiyle, durum bir iç savaşa doğru ilerlemekte. Fakat, son atımlık kurşunlarını kullanan Kaddafi’nin de günleri sayılı.

Devrim cini şişeden çıktı bir kere! Bütün bir Ortadoğu, kitle hareketlerinin darbeleriyle sarsılıyor. Krallıkla yönetilen Körfez ülkesi Bahreyn‘de, 14 Şubat’tan bu yana kitleler hükümetin istifası, rejimin değişmesi ve Şiiler üzerindeki baskı ve ayrımcılığın sonlandırılması için sokaklardalar. Protestolar başladığından bu yana onlarca kişinin öldüğü ülkede, işçiler de düzenledikleri grevlerle sahneye çıkmaya başlıyorlar. Bahreyn’in, ABD’nin 5. Filosu’na ev sahipliği yapması, Körfez’deki petrol trafiği üzerinde bulunması nedeniyle de, yaşanan ayaklanma emperyalistleri fazlasıyla rahatsız ediyor.

40 günden fazla bir süredir eylemlerin sürdüğü Yemen‘de, Devlet Başkanı Salih’e karşı protestolar giderek yoğunlaşıyor. Son olarak muhalefet koalisyonuna yaptığı ulusal birlik hükümeti çağrısının reddedildiği Salih, şimdi de göstericilere ateş açarak, kitleleri yıldırmaya çalışıyor. Kuzey Yemen’in Amran kentindeki göstericilere Yemen ordusu roketle saldırarak en az iki kişinin ölümüne onlarca insanın yaralanmasına neden oldu. Bu olayın ardındansa, başkent Sanaa’da eylem yapan göstericilerin sayısı 100 bini buldu. Salih’in 32 yıldır demir yumrukla yönettiği Yemen, aynı zamanda Ortadoğu’nun en yoksul ülkesi.

Öte yandan eylemler, Yemen ve Bahreyn’in komşusu Umman‘a da yayılmış durumda. Ve dahası, bütün bu gelişmelerin Suudi Arabistan‘ı etkilemesi kaçınılmaz. Seferberlikler Suudi Arabistan’a da sıçrıyor. Arabistan’da gösterilerin başlamasıyla, Suudi Kralı yurtdışındaki tedavisini yarıda keserek apar topar ülkesine dönmüş ve 37 milyar tutan bir ekonomik reform yapacağını ilan etmişti. Fakat diğer ülkelerde olduğu gibi, Suudi Arabistan’da da bu yöntem işe yaramayacak görünüyor. Ülkenin doğusunda Şii muhalefetin gösterileri yoğunlaşırken, rejimin baskısı da artıyor. Öte yandan şimdilik cılız da olsa, eylem dalgası başkent Riyad’a da ulaşmış durumda. Muhalefet ise, ‘öfke günü’ ilan ettiği 11 Mart’a hazırlık yapıyor. Emperyalizmin bölgedeki en önemli müttefiklerinden, kokuşmuş, zalim bir krallıkla yönetilen Suudi Arabistan, dünya petrol üretiminin onda birini gerçekleştiriyor. Bu nedenle Suudi Arabistan’daki gelişmeler, yalnızca Ortadoğu’yu değil, bütün dünyayı sarsacak öneme sahip.

Bin Ali’nin gitmesinin ardından Tunus‘ta da sular durulmuş değil. Kitlelerin baskısı sonucu, son olarak, Bin Ali gittiğinden bu yana ülkeyi yöneten, Bin Ali’nin sağ kolu Muhammed Gannuşi de başbakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı ve böylelikle, yeni kurulan kabinede, Bin Ali döneminden kimse kalmamış oldu. Aynı zamanda, yeni anayasanın yapımı için Kurucu Meclis seçim tarihi belirlenerek 24 Temmuz olarak ilan edildi; gizli polisin feshedildiği açıklandı. Ne var ki, eski rejimin ordu ve polis aygıtı, bürokrasisi tümüyle tasfiye edilip rejimin önde gelenleri yargılanmadan, Bin Ali rejiminin artık yıkıldığını söylemek abartılı olur. Ekonomik temelli grevlerin yaygın bir şekilde sürdüğü ülkede, devrimin ilerlemesinin önündeki başlıca engel ise, Devrimi Savunma Komiteleri’nin ve sendika önderliklerinin, perspektiflerini demokratik taleplerle sınırlaması ve ikili iktidar organlarının geliştirilerek bir işçi-emekçi hükümetinin kurulması hedefinden uzak durması. Hükümetin aldığı önlemler, kitle seferberliklerini sonlandırmaya yetecek mi, yoksa devrimci süreç ilerleyerek bir sürekli devrim karakteri alabilecek mi, bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz.

Mübarek’in devrilmesinin ardından yönetime ordunun el koyduğu Mısır‘da da devrimci durum devam ediyor. Mübarek’in çekilişinin ardından, orta sınıfın geniş kesimi sokaklardan çekilse de, işçi sınıfı yaygın grevlerle süreci ilerletiyor. Tahrir Meydanı’nda her cuma yapılan gösteriler sonlanmadığı gibi, son olarak kitlelerin, devlet istihbarat birimlerinin binalarına girerek, buradaki belgeleri teşhir ve imha etmesi, rejimi fena halde sarsmış durumda. Mübarek döneminin başbakanı Ahmet Şefik ise, son gelişmelerin ardından istifa etmek zorunda kaldı. Öte yandan, yeni kabineyi El-Baradey ve Müslüman Kardeşler’in onaylaması, burjuva muhalefet ve işçi, emekçi kesimler arasındaki uçurumun derinleşeceğini gösteriyor.

Yorumlar kapalıdır.