Avrupa’da krizin derinleşen yüzü

Avrupa’da krizle gündeme gelen kemer sıkma politikaları, ücret kesintileri ve işten çıkarmalar devam ediyor. Bir yanda bütün faturayı ödeyen emekçiler, diğer yanda kârlarını katlayan patronlar. Peki yakın zamanda neler yaşandı?

Protestolar dinmiyor

İngiltere’de, uzun bir aradan sonra Mart ayı sonundaki gösterilerde 200 binden fazla kişi hükümeti protesto etti. Olaylar sırasında çok sayıda kişi yaralandı ve gözaltına alındı. Sendikaların organize ettiği eylem, kamu sektöründe yapılacak kesintilere ve işsizliğe bir tepkiydi.

Yunanistan ise aylardır arka arkaya yapılan genel grevlerle gündemde. Sonuncusu 7 Nisan’da gazetecilerin çalışma koşullarını, ücret kesintilerini ve işten çıkarmaları protesto için yaptıkları dört günlük grev. Grev çerçevesinde tüm kamu ve özel radyo televizyon kanalları yayını kesti ve hiçbir gazete basılmadı.

Hatırlatmak gerekir ki, Yunan ekonomisinin kırılganlığı sürüyor ve kamu borçlarının ödenememesinden korkuluyor. Hatırlanacağı gibi, Avrupa Birliği ve IMF ile 3 yıl için 110 milyar avroluk kurtarma paketi için anlaşma imzalayan hükümet, kemer sıkma programıyla kamu sektöründe ve maaşlarda kesinti yapmış, büyük tepki toplamıştı.

Sandıklarda değişiklik

Ekonomiler sallantıda dururken meclislerde de değişim gözleniyor. Fransa’daki bölgesel seçimlerde aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) yüzde 15 oy alarak büyük bir tırmanış gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin merkez sağdaki partisi Halk Hareketi Birliği ise yüzde 17’de kaldı. Fransız basını, yüzde 50’nin altında kalan katılımı ve yükselen aşırı sağcı FN’yi konuşuyor.

Almanya’da ise iktidardaki Hıristiyan Demokrat Parti (CDU), Baden-Württemberg eyaletindeki seçimlerde başarısızlığa uğradı. CDU’nun kalesi Baden-Württemberg’in önemi, Almanya’nın işsizlik oranı en düşük, büyüme oranı ise en yüksek eyaleti olması. Ayrıca Almanya’daki 17 nükleer reaktörden 4’ü Baden-Württemberg’de. Japonya’daki nükleer sızıntı vesilesiyle, bu reaktörlerin geleceği seçimlerdeki en önemli konuydu. Almanya’da geçen ay yapılan nükleer enerji karşıtı gösterilere yaklaşık 200 bin kişi katılmıştı. Gösteriler, ülkede nükleer enerjiyle ilgili olarak bugüne kadar düzenlenenlerin en büyüğüydü. Bu sebeplerin de etkisiyle Sosyal Demokratlar ve nükleer enerji karşıtı Yeşiller Partisi seçimden zaferle çıktı. Başbakan Merkel’in reaktörlerin ömrünün 30 yıldan 40 yıla uzatılmasına ilişkin yasayı savunması seçim yenilgisinde rol oynadı.

Ekonomik istikrarsızlık

Portekiz Başbakanı Jose Socrates, mali açığı kapatmak için hazırladığı kesinti paketi mecliste reddedilince istifa etmek zorunda kaldı. Hükümet şimdiye dek kesinti, vergi artırımı ve ücretlerin düşürülmesini içeren üç paket uygulamaya koydu. Ancak bütçe açığının hedeflendiği gibi yüzde 4,6’ya indirilmesi mümkün olmadı. Aksine 2010 açığının da yüzde 8,6 olacağı ortaya çıktı.

Beklendiği gibi Portekiz, ay başında Avrupa Birliği’nden acil mali yardım talebinde bulundu. Yunanistan ve İrlanda’nın ardından AB’den mali yardım talep eden Portekiz’in 80 milyar avroyu aşkın kaynağa gereksinim duyabileceğini belirtiyor. Bununla birlikte mali yardım isteyen Yunanistan’da durum ortada ve İrlanda da düze çıkabilmiş değil.

İrlanda’da bankalar hakkında yapılan güvenilirlik araştırmaları, borçların temizlenebilmesi için 24 milyar avroya daha ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Yani, İrlanda ekonomisi için gereken yardım miktarı 70 milyar avroyu geçiyor.

Ülkede mali kriz sonrası bankacılık sektörünün neredeyse tamamı kamulaştırılmış, vergi mükellefleri ülkenin beş büyük bankasının kurtarılması için yaklaşık 46 milyar avro ödenmişti. Buna rağmen bankalardan gelen haberler hiç de iç açıcı değil. Daha önce kamulaştırılan Anglo Irish Bank, 2010 yılında 17,7 milyar avro zarar ettiğini açıkladı. İrlanda’nın tarihinde ilk kez bir banka bir yılda bu kadar zarar ediyor. Anglo Irish Bank, İrlanda’nın mevcut mali sorunlarının önemli oranda sorumlusu olarak görülüyor. Hükümet, mevduatları diğer bankalara aktarılan Anglo Irish Bank’ı kapatmayı düşünüyor.

İtalya’da ise bankalar sermaye artırma çabasında. Kriz bahanesiyle devlet yardımlarından nemalanan bankacılık sistemi, şimdi de hükümet baskısıyla toparlanmaya çalışıyor. İtalyan beşinci büyük bankası UBI Banca sürpriz bir şekilde 1 milyar avro sermaye arttıracağını açıkladı.

Sıkılan kemerler bizim olmayan fonları dolduruyor

Mart sonunda Belçika’nın Brüksel kentinde toplanan Avrupa Birliği liderleri, Avrupa Mali İstikrar Fonu’nun kapasitesini 250 milyar avrodan 440 milyar avroya yükseltme kararı aldı.

Zirvesi öncesi, binlerce kişi kemer sıkma politikalarını protesto etti. Almanya ve İspanya ile ortaklaşa yapılan eylemlerde, şehirdeki AB kurumlarına “Rekabetçilik Paktı’na HAYIR. Kemer Sıkma Paktı’na HAYIR. Dayanışma Paktı’na EVET!” pankartları asıldı.

Biz ne yapmalıyız?

Kriz bahanesiyle uygulanan ekonomik tedbirler yalnız patronların ve onların uşaklığını yapan hükümetlerin yararına. Sonuçta hiçbir emekçi spekülasyonlardan servet edinmedi, bizler hep veren taraf olduk. Bu yüzden zararların sırıtmıza yıkılmasına da göz yummamalıyız. Krizin faturasını patronlar ödemeli. Bugün bunun için uğraşan Avrupa işçi sınıfının her kazanımı ve yoksullaştırma politikalarına her dur deyişi, aynı politikaları kolaylıkla uygulayan Türkiye burjuvazisine de geri adım attıracaktır. Buradan hareketle öncelikli hedefimiz, dünya işçi sınıfındaki gelişmeleri sıkı takip etmek ve yoksullaştırıcı ekonomi politikalarına karşı işçilerin uluslararası dayanışma ve birliğini bulunduğumuz her alanda savunmaktır.

Yorumlar kapalıdır.