Mısır’da başkanlık seçimlerinin ilk turu geride kaldı. Seçimlerde 50 milyondan fazla kayıtlı seçmenin yüzde 51’i oy kullandı; ya da şöyle diyelim, 80 milyon nüfusu olan ülkenin 26 milyonu sandığa gitti. İlk turda ilk iki sırayı alan Müslüman Kardeşler’in adayı Muhammed Mursi ile Mübarek’in eski başbakanı Ahmet Şefik, ikinci turda başkanlık için yarışacaklar.
İlk turda, 1,5 yıldır süren seferberlikler döneminde, ağırlıklı olarak karşıdevrim kampında konumlanan ancak kitle hareketinin hiçbir şekilde geri çekilmemesinden kaynaklı, ülkede doğan iktidar boşluğundan yararlanmak için yeri geldiğinde meydana çıkma çağrısında bulunabilecek “esnekliği” gösteren Müslüman Kardeşler’in adayı Muhammed Mursi yüzde 24.4 gibi bir oyla ilk sırada yer aldı. Müslüman Kardeşler’in parlamento seçimlerinde yüzde 40 olan oylarının yüzde 24’e gerilemesi oldukça önemli. Ayrıca, eski rejim gibi, IMF ile aynı koşullar altında anlaşmış olmaları, programlarının neoliberal dönüşümün bir ürünü olacağının göstergesi. Bunun kitle hareketi için önemli olan noktası ise, kitlelerin, kendi taleplerinin Müslüman Kardeşler tarafından karşılanmayacağını görmüş olmaları. Devrimci kalkışma dönemlerinin turnusol etkisi, kitlelerin, politik partilerin konumlanışını kavramasında süreci oldukça hızlandırmakta.
İkinci sırada ise, devrim süreciyle alaşağı edilen Mübarek’in eski başbakanı, hava kuvvetleri eski komutanı ve eski rejimin sadık bekçilerinden Ahmet Şefik yer aldı. Mısır’da “güvenliği” ve “istikrarı” sağlamak üzerinden kampanyasını sürdüren Şefik, aldığı yüzde 23,3 oy ile ikinci tur seçimlerinde Muhammed Mursi ile birlikte başkanlık yarışına girecek. Mübarek’in alaşağı edilmesi eski rejimin topyekün ortadan kalkması anlamına gelmiyordu, ki Mübarek’i devirdikten sonra Tahrir Meydan’ını boş bırakmayan kitleler “ikinci devrim!” sloganını atarken tam da eski rejimin diğer aygıtlarını hedef göstermekteydi. Kısacası, eski rejim yandaşları, devrimci süreci sessizlikle takip eden önemli sayıda Mısırlı ve İslamcıların güçlenmesinden hoşnutsuzluk duyan Kıptilerin oyları Şefik’in başkanlık yarışında ikinci tura kalmasına yardımcı oldu.
Seçimlerde üçüncü sırayı ise Nasırcı sosyal-demokrat aday Sabbahi aldı. Sosyal adalet ve sivil demokrasi şiarıyla hareket eden Sabbahi’nin aldığı yüzde 20,3 oy kitlelerin taleplerinin bir bölümünün seçim sürecinde yer bulmasını sağladığı gibi Mısır’da solun temsili açısından da önemli bir sıçrama olarak görülebilir. Keza 30 yıllık diktatörlük rejimi ile tüm mevzilerini kaybetmiş olan solun, reformist olsa dahi görünür olmaya başlaması önemli bir aşama. Belirtmekte fayda var, Sabbahi İskenderiye ve Kahire gibi büyük şehirlerde en çok oyu alan aday oldu, ayrıca işçi sınıfının yaşadığı bölgelerden de azımsanamayacak miktarda oy topladı. Son olarak, Sabbahi, seçimlere hile karıştığı, eğer karışmasaydı ikinci tura kalabileceği gerekçesiyle anayasa mahkemesine şikayette bulundu. Sonuç alınır mı bilinmez ama iddialar doğru ise, Mısır’da sosyal-demokrat solun sesinin seçimlerin ikinci turunda da çıkması önemli bir başarı olarak adlandırılabilirdi.
16-17 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek olan seçimlerin ikinci turu öncesinde kitleler farklı programlarla aynı şeyi temsil eden, ülkede işsizliğe, yoksulluğa çözüm oluşturamayacak, özgürlüklerin tanınmasında ileri bir adım atamayacak, tam tersine tüm bu krizleri derinleştirecek iki aday arasında kalmış durumda. Şu an için, Nasırcı sosyal-demokrat aday Sabbahi’nin partisi ve kendisini liberal-sol olarak adlandıran irili ufaklı başka gruplar ikinci turu boykot etme kararı aldı.
Devrimci Sosyalistler (İngiltere’deki Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) ve Türkiye’deki DSİP’in kardeş örgütü) gibi sosyalist bir grup ise Müslüman Kardeşler’e “yetmez ama evet!” demiş durumda.
Tablonun bütünü bizlere, ülkede siyasi atmosferin durulmadığını gösteriyor. Gerek seçimlere katılım oranı, gerek seçimlerde oyların dağılımı ve daha da önemlisi kitlelerin meydanları hala dolu tutuyor olması bunun bir göstergesi. Tabandan gelişen ve 2 milyona yakın işçiyi kapsayan sendikal hareket ülkede mücadelenin durulmayacağına dair sinyaller veriyor. Seçimlerde işçilerin ve ezilenlerin taleplerini karşılayacak bir partinin olmadığını söylemekte beis yok. Ancak önümüzdeki süreç, tam da bunun koşullarını yaratmak için mücadele etmekten geçiyor. Kitleler var olan politik partilerin karakterini görüp onlardan kaçtıkça, onlara karşı biriken mücadele azmini devrime sahip çıkmak ve ileri götürebilmek şiarıyla pekiştiren bir önderliği inşa etmek en acil görevlerden bir tanesi.
Yorumlar kapalıdır.