Hükümetin torbası

Soma katliamı ardından AKP’ye yönelik tepkilerin artması, hükümeti acele bir şekilde taşeron düzenlemesine itti. Taşeron sistemini iyileştireceklerini söyleyerek, taşeron ve güvencesiz çalışma sisteminin önündeki tüm engelleri kaldıran bu düzenleme, AKP’nin diğer tüm neoliberal saldırılarının paketi haline gelen torba yasa düzenlemesinin içine atıldı. Yeni eklemelerle 106 maddeye çıkan bu yasa tasarısı, bir aydır Meclisin Plan ve Bütçe Komisyonunda kavga ve gürültüyle görüşülüyor.

12 yıllık AKP hükümetlerinin bilmem kaçıncı torba yasası olan bu emekçilere dönük saldırı tasarısı, medya yoluyla “taşerona müjde” olarak sunulmaya devam ediliyor.

Yasa, “SGK prim borçlularına af” gibi umut vaat edici kırıntılar altına gizlenmiş, taşeronun yaygnlaşması önündeki engelleri tümden kaldıracak maddeleri barındırıyor.

Mevcut yasadaki “o iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz” maddesi çıkartılarak, iş yerlerindeki kadrolu işçilerin taşerona devredilmesi önündeki engeller kaldırılmış oluyor. Muvazaalı işçi çalıştırma durumu tespit edildiğinde ise asıl işverenin hem muvazaalı işçiye geşmişe dönük haklarını verme hem de onu kadrolu hale getirme zorunluluğu da ortadan kaldırılıyor. En fazla taşeron işçinin çalıştığı kamuda ise, ana iş ve yardımcı iş tanımı hükümete bırakılıyor. Bu da hükümetin istediği kamu sektöründe taşeron çalışmayı sağlayacağı anlamına geldiği gibi kamuda işçilerin örgütlenmesinin önüne geçme anlamı taşıyor.

AKP, tüm pisliğini tek bir potada eriterek meclis tatil olmadan yasayı yürürlüğe koyma derdinde. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bu saldırı dalgasının yasallaşması hem patronlar için, hem de AKP için önemli.

Bir yıl boyunca Hükümetin bolca tokatlanması, rejimde meydana gelen çatlaklar ve rejim içinde oluşan yeni bloklaşmalar göz önüne alındığında içinde bulunduğumuz iki seçimli (cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler) yeni döneme güçlü ve burjuvazi için istikrar vaat eden bir parti görüntüsü vermek isteyen AKP, emekçilere dönük bu saldırıları artırmak zorunda çünkü bu onun tarihsel görevi.

Her saldırı dalgası öncesinde atılan müjde naraları, bu torba yasada da peydah oldu. Taşerona müjde, emekliye müjde… v.s. Artık yeni Soma’lar yaşanmayacak diyen Enerji Bakanlığ’ının açıklaması ardından iki ayda bir Soma yaşanmaya devam ediyor. İşçileri öldürmeleri yetmezmiş gibi bir de onlarla dalga geçmek… gerçekten “ustalık” istiyor.

AKP iktidarı öylesine çürümüş ki, ayakta kalmak için yalanlara sarılma zorunda, elbetteki tarih onların istediği şekilde ilerlemiyor. Gezi’de, Soma’da, ortaya çıkan yolsuzluk ve hırsızlıkta, maskeleri birkaç defa düşmüş olsa da bu yalan imparatorluğunu, iktidarı ellerinde tutmak için yaşatmak zorundalar.

Gezi ve sonrasında yaşananlar bir kez daha gösterdi ki, AKP iktidarı ve sermaye bloku ancak kitlelerin mücadelesiyle tökezleyebilir. Hükümetin torbasını delecek tek güç mücadele eden işçilerdir. Bu nedenle sınıf rotasından sapmadan güdülen politika ve kararlı mücadele yalan imparatorluğunu parçalayacaktır.

Yorumlar kapalıdır.