Dikey sendikalara doğru (mu?)…

24 Haziran başkanlık ve meclis seçimlerinde yüz binlerce işçi ve emekçi Erdoğan’ın başkanlığı ve AKP+MHP koalisyonu lehine oy verdi. Hatta Erdoğan’ın meclis denetiminden kurtulmuş, seçilmemişlerden oluşan “patronlar hükümetini” de olumlu bir gelişme olarak kabul ettiler. Biz ise başından beri Tek Adam rejiminin işçilerin ve emekçilerin başına açabileceği belaları anlatmaya çalıştık. Sesimiz duyuldu veya duyulmadı, ama şimdi böyle bir rejime oy veren işçilerin gerçekleri yaşama zamanı geldi.

Ne demek mi istiyoruz? Yeni “başkan”, seçilişinin hemen ardından bir dizi kararname imzalamaya başladı. Bunların beşincisi kendisine bağlı Devlet Denetleme Kurulu’na ilişkin kararname oldu. Bu kararnameye göre Devlet Denetleme Kurulu (DDK), tüm kamu kurum ve kuruluşları ile bunlara bağlı ve ilgili kuruluşları, meslek örgütlerini ve işçi ve işveren örgütlerini, dernekleri ve vakıfları denetleyebilecek. Peki, ne demek denetlemek? Kararnamede bu da çok açık: Kurul denetleyeceği kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi (gizli veya açık) hiçbir sınırlamaya tabii olmaksızın isteyebilecek ve her kademedeki görevli için görevden uzaklaştırma tedbiri uygulayabilecek.

Şimdi düşünün: Siz iyi veya kötü bir sendika aracılığıyla işverenle toplu sözleşme görüşmeleri yapıyorsunuz. Mesela ücretler ve sosyal haklar konusunda anlaşmazlık var ve işçilerin isteğiyle grev kararı alınıyor. DDK hemen işe el koyup o sendikacıları görevden alabilecek ve belki de atayacağı bir kayyum aracılığıyla patronun istekleri doğrultusunda greve son verip toplu sözleşmeyi imzalayabilecek.

Ya da sendika kendi içinde toplantılar yaparak bir mücadele kararı alıyor. DDK hemen sendikanın belgelerine el koyabilecek ve hatta yetkilileri kamu zararına çalışmak suçlamasıyla tutuklatabilecek, mahkûm ettirebilecek. İşte yeni “başkanın” yeni marifetleri.

Demek ki iktidar ve patronlar lehine işçileri kontrol eden Hak-İş ve Türk-İş’e bağlı sendikalar yetmiyor, tüm sendikaları kendi yörüngesinde toplamak istiyor. Bu yolun sonu “devlet sendikacılığıdır”. Yani devletin işçileri kontrol etmek ve kendisine tabi kılmak için oluşturacağı “dikey sendikalar” kurma amacıdır.

Franko, Mussolini ve Hitler gibi faşist diktatörler de aynı şeyi yapmışlardı. Ama onlar önce bağımsız sendikaları ezip yok etmişler, sonra kendi devlet sendikalarını kurmuşlardı. Tek Adam rejimi ise bunu “yasal” yoldan, yani anayasa değişikliğiyle kendine tanınan kararname çıkarma hakkını kullanarak yapma girişiminde.

Bu girişim mutlaka durdurulmalıdır. Nisan okurları, dostları, herkes bunu çevresindeki işçilere emekçilere anlatmalıdır. Bu süreci durduramazsak sonuçta ortada bağımsız ne bir sendika ne bir başka emekçi örgütü kalacaktır. Tüm çalışanlar patronların hükümetinin ve onların başkanının esiri haline gelmiş olacaktır.

Benzer bir girişimi 1970’te DİSK’i kapatabilmek için Demirel hükümeti de yapmıştı. Ama bunun sadece DİSK’e değil, tüm özgür sendikacılığa karşı bir girişim olduğunu kavrayan her konfederasyon ve sendikadan on binlerce işçi ve emekçi 15-16 Haziran günlerindeki şanlı başkaldırılarıyla önlemeyi başarmışlardı. Yeni Tek Adam rejiminin bu çabasını da önlemek, tersine çevirmek zorundayız.

Yorumlar kapalıdır.