İnfaz yasası halk sağlığını yok sayıyor!
Kamuoyunda infaz paketi olarak bilinen; kadın katilleri, çocuk istismarcıları, mafya liderlerinin salgın nedeniyle salınmasını “sağlayan” tasarı geçtiğimiz hafta içinde yasalaşarak yürürlüğe girdi. Daha önce de yazdığımız gibi, paket Mart ayından beri taslak halinde önce meclis kulislerinde tartışıldı, parça parça basına sızdırıldı. Bu süreçte birçok toplumsal kesimin tepkisini çeken paket sosyal medyada kadınlar tarafından protesto edildi. Hatta bu tepkiler karşısında birçok Saray kalemşörü, revize edilen kısımları Cumhurbaşkanına teşekkür ederek andı. Oysa halk sağlığını korumak amacıyla yapıldığı söylenen yasa, hem eşit bir infaz düzenlemesi içermiyor, hem de dışarıdakilerin can güvenliğini tehdit eder nitelikte. “Devlete karşı işlenen” suçlar adı altında on binlerce siyasi tutuklunun, gazetecinin, siyasetçinin, öğrencinin, avukatın infaz kapsamı dışında tutulup, hiçbir koruma tedbiri almaksızın kadınların, çocukların yaşamını tehdit eden faillerin salınması infaz yasasının halk sağlığını korumak amacıyla yapılmadığını göstermektedir.
İktidar tarafından hazırlanan paket taslağı basına yansıdığında verilen tepkiler ve süregiden muhtemel pazarlıklar nedeniyle düzenli olarak revize edildi. Mesela “çocuk istismarcılarının affedilmesi” olarak dile getirdiğimiz erken yaşta evliliğin infaz düzenlemesinin paket kapsamından çıkarılarak ayrı bir düzenlemeyle Meclis’e gelmesi kararlaştırıldı. Benzer şekilde, cinsel dokunulmazlığa karşı suçların yani taciz ve tecavüz nedeniyle tutuklanmış kişilerin infazında da kalıcı indirim yapılması söz konusuydu. Kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin #cinselsuçaindirimolamaz kampanyasıyla karşı çıkması üzerine, tasarı değiştirilerek Adalet Komisyonu’na gönderildi ve bu suçlarda indirim olmayacağı açıklandı. Ancak gelinen noktada durumun hiç de öyle olmadığı görülüyor. Paket kapsamında bazı suçların infaz sürelerinde indirime giden kalıcı düzenlemelerle birlikte, siyasi tutuklular dışında kalan tüm mahkûmların kapalı cezaevlerinden açık cezaevlerine geçişi ve burada da izin kullanma hakkı kapsamında tahliye edilmeleri söz konusu. Zira bu izin şu an Mayıs sonuna kadar geçerli olup gerekli olması durumunda Kasım ayına kadar uzatılabilecek ve izinden dönmemenin de herhangi bir cezası düzenlenmiş değil. Yani demek oluyor ki, kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri veya cinayete teşebbüsten hüküm giymiş olanlar ve halihazırda açık cezaevlerinde bulunan mahkumlar direkt salıverilecek.
Salgın gerekçe sunularak cinsel saldırı, çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet suçlarının affedilmesi, şiddete maruz kalan kadınlar, çocuklar veya cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılığa uğrayan gruplar için hiçbir koruyucu tedbirin düzenlenmemiş olması, bu kişilerin hayatlarının tehlikeye atılması anlamına geliyor. Şiddet suçlarının faili olan erkeklerin dışarı çıkarak kadın ve çocuklara musallat olması oldukça olasıdır, hatta daha şimdiden sosyal medyada tehdit edilen kadınların yardım mesajları ve videolarına tanık olmaya başladık! Devlet bu konuda derhal önlem almalıdır, aksi takdirde yaşanacak yeni ölümlerin bizzat sorumlusu olacaktır.
İnfaz yasasının aynı zamanda adil ve eşit olmadığını söyledik. On binlerce siyasi tutuklunun yasa kapsamı dışında bırakılması, “MİT Yasası’na muhalefet, devlet sırlarına karşı suçlar, casusluk” gibi suçların infaz kapsamında olmayacağının eklenmesi zaten iktidarın derdinin halk sağlığı olmadığının, kendine muhalefet eden tüm kesimleri baskı altında antidemokratik yollarla tutmaya devam edeceğini göstermektedir.
Salgın nedeniyle hapishaneler halk sağlığı açısından gerçek bir tehdittir, bu nedenle siyasi mahkûmlar da derhal salınmalı, kadın ve çocukların hayatını tehdit eden failler sıkı bir şekilde takip edilmelidir. İzin sürecine çıkan failler denetlenmeli, şiddet tehlikesi olduğunu bildiren kadınlara acil olarak ulaşılmalıdır. Devlet kadınlara “evde kal” demek yerine, şiddet tehlikesi altında olanları güvenli sığınaklara yerleştirmeli, sosyal, psikolojik ve hukuki destek sunmalıdır.
Yorumlar kapalıdır.