İşsizler nasıl iş bulur?

Dünya çapında süregiden ekonomik kriz pandemiyle birlikte kangren halini alırken, milyonlarca işçi ve emekçinin yaşam şartları bu tablo karşısında vahim bir boyuta ulaştı. İşten çıkarmalar, ücretsiz izinler ve ücret kesintileri çalışma rejiminin olağan hali oldu. Bu dönemde hükümet işverenlere kurtarma paketleri sağlarken, emekçilere de “aynı gemideyiz” diyerek salgının geçmesini telkin etmek dışında hiçbir somut öneri sunmadı. Ancak ne salgın geçti ne de hayat normale dönecek gibi.

Türkiye için de ekonomik kriz pandemi koşullarında daha da ağırlaştı. Bu süreçte binlerce insan işinden oldu. 3,5 milyon kişi kısa çalışma ödeneğiyle ayakta kalmaya çalıştı, çalışmaya devam ediyor. Yine binlerce emekçi “işten çıkarmaların yasaklanması” adı altında ücretsiz izne çıkarıldı, günde 39 TL ile yaşamaya mahkum edildi. 1,8 milyon kişi bu süreçte sosyal yardım aldı. Ekonomideki çöküş nedeniyle artan kur, yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında şans eseri çalışmaya devam edenlerin de maaşı yok denecek düzeye geriledi. Haziran ayında ekonominin canlanması amacıyla atılan normalleşme adımları da emekçilerin hayatını “normale” döndürememiş görünüyor. Nitekim TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamları da gösteriyor ki, durum hiç “normal” değil.

TÜİK geçtiğimiz haftalarda haziran ayına ait işsizlik rakamlarını yüzde 13,4 olarak açıkladı. Açıklanan pek çok rakam gibi bu da gerçekliği yansıtmıyor. Çünkü TÜİK’in açıkladığı dar tanımlı işsizlik oranı ve işsiz sayısı Covid-19’un yarattığı depremi yansıtmaktan oldukça uzak. En başta işten çıkarma yasağı nedeniyle dar tanımlı işsizlik verileri gerçek tabloyu yansıtmıyor. Ayrıca TÜİK bu tabloya çalışabilecek durumda olup iş arama umudunu kaybetmişleri dahil etmiyor. Oysa DİSK-AR Eylül 2020 İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu’na göre geniş tanımlı işsiz sayısı ve iş kaybının Haziran 2020’de 10 milyona (%28,9) yükseldiği belirtiliyor, yani yaklaşık her 3 kişiden 1’i işsiz! Bu rakama ücretsiz izne çıkarılanları ve mart-haziran ayları arasında Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) alanları da eklediğimizde sayı 14 milyonu (%40,4) buluyor.

İktidar işsizlikle ilgili somut bir öneri sunmadığı gibi, ekonomik kriz ve pandemi yönetimindeki beceriksizliğini muhalefeti baskı altına alarak örtmeye çalışıyor. Ne var ki, mevcut muhalefetin de bu girdap karşısında işçiden ve emekçiden yana alternatif bir programı yok. Söylemler genellikle kaynak olmadığından ya da iktidarın kötü ekonomi yönetiminden şikâyet ederek seçimi işaret eder durumda. Ancak bunların hiçbiri kalıcı bir çözüm vaat etmediği gibi, sistemden kopuş perspektifi de içermiyor. Yani başka bir deyişle, “patronların kârlarına dokunmadan bu işsizlik nasıl çözülebilir” sorunu etrafında dolanılıyor.

Oysa, işsizlik sorununun çok net bir çözümü var, tabii şayet kaynaklar emekçilere ayrılırsa. Nasıl mı? İşten çıkarmalar gerçekten yasaklanarak tüm işlerin çalışabilen nüfus arasında paylaştırılması sağlanabilir. O kadar işyeri mi yok veya kaynak sıkıntısı mı var? Kapanan işyerlerinin işçi denetiminde kamu tarafından işletilmesi sağlanarak buralarda istihdam yaratılabilir. En zengin yüzde 1’den yüzde 20 servet vergisi alınarak geliri olmayan herkese asgari yaşam geliri sağlanabilir. Bu kaynakla, gelirini ve işini kaybeden milyonlarca emekçiye insanca bir yaşam sağlayacak bir yaşam geliri sağlanırken, salgının bir işçi kıyımına dönüşmesinin önüne geçilebilir. Mesele gerçekten bunu yapmaya niyeti olanda!

Yorumlar kapalıdır.