Covid-19 uzmanı Prof. Dr. Sibel Gündeş’le pandeminin güncel seyri üzerine söyleşi

Sağlık Bakanlığı’nın, resmi olarak açıklanan günlük Covid-19 istatistiklerinde değişikliğe giderek vaka sayısına asemptomatik verileri de dahil etmesiyle bir anda yükselen resmi vaka sayıları, durumun ciddiyetine dair atılan yetersiz bir adım olarak algılandı ve hükümetin pandemi yönetimine dair toplumsal güvensizliği perçinledi. Gazete Nisan olarak bu gelişmeye ve pandeminin güncel seyrine dair Prof. Dr. Sibel Gündeş ile yaptığımız söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı olan Sibel Gündeş, 1989’da Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu; 2003’te doçent, 2010’da profesör unvanlarını aldı. 1997-1999 yılları arasında ABD’de The Mount Sinai Medical Center’da araştırma görevliliği, 1997-2014 yılları arasında ise Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde araştırma görevliliği ve sonrasında profesörlük yaptı. Gündeş, 4 kitap ve ulusal ve uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanan makaleler de dahil olmak üzere 82 bilimsel yayının yazarıdır.

Söyleşi: Kaan Gündeş

Gazete Nisan: Pandeminin mevcut yayılımı ne gibi boyutlara ulaştı? Sağlık Bakanlığı’nın yeni açıklamaya başladığı veriler güvenilir mi sizce?

Sibel Gündeş: Tüm dünyada bugüne kadar toplam en az 62 milyon kişi Covid-19’a yakalandı; 1,5 milyon kişi de kaybedildi. Kapanan hasta dosyalarına baktığımızda ölüm oranının %3 olduğunu görüyoruz. Türkiye de yine bir tanım değişikliğine giderek günlük vaka sayısını 29 bin, vefat sayısını da günde 200’e yakın bildirmeye başladı.

Aslında sadece Türkiye’de değil tüm dünyada vaka tanım ve istatistikleri kesin değil. Bu salgına dünyanın hazırlıksız yakalandığı açık, ancak bir şekilde bu sınavı iyi vermiş ülkeler de mevcut. Yeni Zelanda, Güney Kore gibi bazı ülkeler işi başından sağlam tutarak vakaları kontrol altına alırken, Çin ise salgının pik yaptığı dönemde tam kapanma ile salgını kontrol altına alabildi. Bugün tüm bu ülkeler aslında gözümüzün önünde birer ders niteliğinde duruyor. Ancak Türkiye’de başından beri şeffaf olunmadığı gibi bu derslerin de görülmediği çok açık. Son hafta açıklanmaya başlanan rakamların da güvenilirliği yok. Bunun önemli bir sebebi verilere kimlerin dahil edildiği karmaşasının devam etmesi; bir diğer önemli sebep ise şikâyeti olmayana test yapılmaması, yani beş kişinin yaşadığı bir evde bir hastanın olması durumunda dahi, şikâyetleri yoksa temaslılara PCR testi uygulanmıyor. Halbuki semptomatik ve asemptomatik hastaların virüs bulaştırma güçlerinin aynı olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla sürecin başında yapılabilecek tüm pozitif vakaların tespit ve kontrolü aşamasını çoktan geçtik ve bu dönemin büyük bir kayıp olduğunu söyleyebiliriz. Diğer önemli bir nokta, PCR testinin duyarlılığı ile ilgili. PCR testi negatif olduğu halde klinik şikâyetler ve toraks BT’si (1) ile tanı konan hastaların hiçbirisi bu sayıya dahil edilmiyor. Takip ettiğimiz hastalara dayanarak yapılan PCR testinin duyarlılığının en fazla %50-%60 olduğunu söyleyebilirim. Yani hastaların yaklaşık yarısı zaten bu şekilde tanı almamış oluyor. Ayrıca birçok hastanede, hasta PCR negatifleştikten sonra ölürse tanısının Covid-19 olarak girilmediğini, ölüm sebebinin pnömoni, sepsis, bulaşıcı hastalığa maruziyet adı altında gösterildiğini görüyoruz. Sonuç olarak, ne yazık ki ülkemizdeki aktif vaka sayısı muhtemelen yeni bildirilen bu rakamların da çok üstünde.

Ülkeleri kıyaslamak her zaman doğru olmamakla birlikte, fikir vermesi açısından nüfusu bize eşit iki ülke olan Almanya ve İran ile istatistiklerimizi kıyaslayacak olur isek: Toplam vaka sayısı bir milyon kişide Almanya’da 193, İran’da 558, Türkiye’de 156; aktif vaka sayısı Almanya’da 314 bin, İran’da 230 bin, Türkiye’de 101 bin; ağır vaka sayısı ise hem Almanya hem İran’da 11-12 bin bandında iken bizde 4500; ölüm oranı da 1 milyon kişide Almanya’da 193, İran’da 558, Türkiye’de ise 156. Bu verilerin değerlendirilmesini de okuyuculara bırakıyorum.

Alınan kısıtlama kararları sadece hastane doluluk oranlarını azaltmaya yöneliktir. Bu kısıtlamaların sıkılaştırılıp gevşetilmesi ile bu salgın dalgalar halinde önümüzdeki yıl da devam edecektir ve rakamların logaritmik arttığını, artmaya devam edeceği için de bizi karanlık bir aralık, ocak, şubat ayları döneminin beklediğini söyleyebilirim.

Gazete Nisan: Virüsün temel yayılım yerleri neresi? Virüse en çok maruz kalan alanlar hangileri?

Sibel Gündeş: Virüsün temel yayılım yerleri kapalı alanlardır. Havalanmayan ortamlarda 15 dakikadan uzun süre bulunmak, bulaş riskini arttırır. Türkiye için bu alanlar fabrika, işyerleri, evler, toplu taşıma ve kurallara uyulmuyor ise kafe, bar ve restoranlardır. Hasta bireylerin sorumluluk bilinci ile karantinaya tam uyması, en az 10 gün kimse ile temas etmemesi de korunmada önemlidir.

Gazete Nisan: Bireysel korunma yollarını biliyoruz: Maske, hijyen ve sosyal mesafe. Ama teker teker insanların alabileceklerinin ötesinde, genel olarak alınması gereken önlemler, izlenmesi gereken politikalar nelerdir?

Sibel Gündeş: Geldiğimiz noktada alınacak bireysel önlemler hastalığa yakalanmamızı önleyecek en önemli korunmadır. Salgın hızının tam kapanma olmadan yavaşlaması, kesilmesi beklenmiyor. Eğer ilk vakaları saptamada bu kadar geç kalmamış (her hastane geçtiğimiz ocak ve şubat aylarında çekmiş olduğu toraks BT’lerini kontrol ederek olası Covid-19 vaka sayısını tespit edebilirdi) ve başta gereken önlemleri alabilmiş olsaydık, salgın çok farklı seyredebilirdi. Çin de şeffaf olmamakla birlikte, elde ettiği gerçek veriler üzerinden önlemler almış ve salgını durdurabilmiştir. Türkiye de gerçek verileri açıklamasa dahi, bu verileri dikkate alarak önlemler alabilirdi, ama planlar da ne yazık ki sanırım bildirilen vakalar üzerinden yapıldı. Türkiye sınırlarına girişte halen hiçbir yasak yoktur ve hiçbir tarama testi istenmemektedir.

Aşı çalışmaları başarı ile devam etmekle birlikte salgının durdurulmasında alacağı rolü önümüzdeki aylarda göreceğiz. Dilerim aşıların kalıcı bağışıklık bırakma ve çevreye hastalık yayma potansiyeli gibi gri alanlarda da başarılı olduğu kısa zamanda anlaşılır.

Gazete Nisan: Sağlık işçilerinin ve emekçilerinin ve hastane personelinin elinin altında yeterli ve gerekli korunma ekipmanı var mı? Yoğunlaşan mesailere rağmen sağlık emekçilerinin durumunda ve haklarında iyileştirmeler yapılmaya çalışılıyor mu?

Sibel Gündeş: Şu anda aktif bir pandemi içerisindeyiz ve bu dönemde ne biz sağlık emekçileri ne de diğer çalışanlar haklarını konuşabilecek, arayabilecek durumda. Sağlık çalışanları kendilerine verilen ekipman ile korunmaya gayret ediyor, ancak bu hasta yükü ve uzun mesai saatleri içerisinde kendilerini yorgun, çaresiz ve öfkeli hissettiklerinde hata yapma payı da artıyor. Salgının başlamasından bu yana 185 sağlık çalışanını kaybettik. Covid-19’un, sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak halen kabul edilmemiş olması büyük bir ayıptır.

Gazete Nisan: TTB sürecin başından bu yana şeffaf bir yönetim, yaygın ve parasız test talep ediyor. Sağlık Bakanı’nı verileri sansürlemekle suçladı ve bu iddialarında haklı çıktı. Devlet Bahçeli ise TTB’nin kapatılmasını talep etti, hem de pandeminin ortasında. Siz pandemi derinleşerek sürerken TTB’nin oynadığı rolü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sibel Gündeş: TTB her zaman aklın ve bilimin yanında olmuştur; aldığı adil ve insani kararlar ile yanımızda olmaya devam etmektedir. Bizim gerçeklik algımızın sağlıklı kalabilmesi için bu kurumlara ihtiyacımız vardır.

Gazete Nisan: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Sibel Gündeş: Covid-19 ile mücadelede özellikle havalanmayan, doğal hava sirkülasyonunun olmadığı kapalı alanlarda bulunmamaya, iyi bir maske ile mesafe kurallarına uymaya, gerekmedikçe komşu, akraba ve arkadaş ziyaretinden kaçınmaya, 2-3 kişiden fazla bir araya gelmemeye özen göstermeliyiz.

(1) Toraks BT, yani Toraks Bilgisayarlı Tomografi, göğüs bölgesinin farklı açılardan ve detaylı üç boyutlu görüntüsünü çıkaran tıbbi bir görüntüleme yöntemidir.

Yorumlar kapalıdır.