Belediyelerde yolsuzluk dosyaları açılıyor: İşçi sınıfı için bir yol haritası önerisi
17-25 Aralık 2013 tarihinde patlak veren yolsuzluk skandallarından neredeyse yedi sene sonra, bu sefer Ankara ve İstanbul belediyelerinde AKP dönemlerinde yapılan yolsuzluklarla ilgili suç dosyaları ilgili savcılıklara teslim edildi. İlk olarak CHP’nin yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanı Mansur Yavaş, AKP’li meclis üyelerinin olağan toplantıyı felç etmelerinin ardından, yaptığı bir basın açıklamasıyla 3 katrilyonluk yolsuzluk dosyasını savcılığa ilettiklerini açıkladı. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı Ekrem İmamoğlu ve İBB yönetimi, 15,4 milyon liralık kamu zararı hakkında, aralarında Ulaştırma Bakanı’nın da bulunduğu 23 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Saray bunun ardından hemen ilgili haberlere erişim yasağı getirdi.
Şu ana dek ortaya saçılmış olan yolsuzluk dosyaları, buzdağının yalnızca görünen kısmını oluşturuyorlar. On yıllar boyunca AKP yönetimi altında kalmış olan belediyeler, siyasal kadroların zenginleşmek ve sermayedarlara ihaleler peşkeş çekmek için kullandıkları merkezi kurumlar oldu. Finansal ve hukuki birçok usulsüzlük, kapalı kapılar ve defterler altında sürdürülen belediye yönetiminin sağladığı fırsatlar aracılığıyla gerçekleştirildi.
Bu durum Türk kapitalizminin yerel yönetimlerde şeffaflık, hesap sorma ve hukuki usul benzeri burjuva mekanizmaları dahi tesis edebilme kapasitesine sahip olmamasından kaynaklandı. Belediyeler eski tekelci finans gruplarının sermaye birikimi ve yeni oligarşinin palazlanması için kullanılırken, kapsamlı ve derin bir hırsızlık operasyonu da her gün ve her gün yeniden işletiliyordu. İşçinin üretiminden çalmakla yetinmeyen patronların, onların kamu hizmetleri mazeretiyle ücretlerinden el konulan sözde vergilere de göz diktiler. Belediyelerden hizmet, altyapı, reklam ve benzeri işlerin yerine getirilmesini satın alan finans grupları 1 birimlik maliyetleri 5, 10, 15, 20 birim gibi göstererek, yoksul halkın kamusal hizmetlere ayrılmış birikimlerini hortumladı.
Bu bir suçtur. Ve bu suç varlıklı sınıfların kendilerinden bürokratlara, şirket temsilcilerinden düzen partilerinin kadrolarına dek uzanan bir suç şebekesi tarafından organize edilmiştir. Bu suça uygun düşen ceza yalnızca finansal ve siyasal sorumluların yargılanmaları olamaz. Aynı zamanda bu yolsuzluklarla fakirleştirilen işçi ve emekçilere de paraları geri ödenmelidir; dolayısıyla yolsuzlukların tarafları olmuş olan suç şebekesinin ekonomik ve politik taraflarının mal varlıklarına el konulmalı, mülkleri kamulaştırılmalıdır.
Yetmez. Belediyelerde, yerel yönetimlerde işçi ve emekçilerin denetimine teslim edilecek olan bir kamu hizmetleri mekanizması oluşturulmalıdır. Bundan böyle hiçbir defter kapalı kalmamalı, bütün hesaplar açıklanmalıdır. Yerel yönetimler hiçbir sermaye grubuyla kapalı kapıların ardından ticaret yapma hakkına sahip olmamalıdır.
CHP yönetimi yolsuzluk dosyalarını savcılıklara teslim edip Beştepe’nin hukukuna güven duyulması çağrısı yaparak, aslında bir yandan da Saray rejiminin yağmacı doğasına karşı hayat bulabilecek olan seferberlikleri dindirmeyi hedefliyor. Halbuki bu yolsuzluklar buzdağının sadece görünen kısmı. Bütün geçmiş mali suçların amasız, fakatsız kamuya açıklanmasını istiyoruz.
CHP’nin belediye yönetimi bir taktiğe daha başvuruyor: Yolsuzluğu AKP’li yöneticilerin bireysel tercihleri, ahlaksız yönelimleri, etik değerlerden yoksunluğu gibi gösteriyor. Bunların hepsi AKP’li yöneticiler için doğru! Ancak Saray rejimi altında yolsuzluk bireysel tercih değil sistemin işleyiş biçimidir; ahlaksız yönelim değil kurumsal yönelimdir; etik değerlerden yoksunluk değil, bu rejimin etik değerlerinin ta kendisidir! Yolsuzluk Türk kapitalizmine ve Saray rejimine içkindir.
Yorumlar kapalıdır.