Hükümet pandemiyi nasıl görüyor?

“Türkiye’de pandemi nasıl yönetiliyor?” sorusunun cevabı hepimizin malumu. Nüfusa oranla dünyanın 17. en kalabalık ülkesi olsak da en fazla enfektenin olduğu 6. ülkeyiz. Bu kadarı bile halimizi anlatmaya yeter.

Bakan Koca sürecin son derecede şeffaf ilerlediğini iddia etmesine rağmen yakın dönemde verilerin gizlendiğini kabul etmek durumunda kalmıştı. Önce vaka-hasta ayrımı yapılarak, sonrasında da milli güvenlik bahane edilerek salgının boyutları ciddi şekilde halktan gizlendi. Ancak Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) baskısı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ölüm sayılarını açıklaması ile köşeye sıkışan hükümet, hem yeni veriler paylaşmak zorunda kaldı hem de göstermelik de olsa bazı tedbirlere yöneldi.

Hükümetin son yayınladığı verilere bakacak olursak durum oldukça kötü. Türkiye’de salgının en şiddetli olduğunun ifade edildiği dönem mumla aranıyor.

Yukarıdaki tabloyu hükümetin https://covid19.saglik.gov.tr/ web sitesinde yayınladığı verilerle hazırladık. Ancak yayınlanan veriler o kadar çok hatayla dolu ki, tabloya güven duyulup duyulmayacağı meçhul. Öyle ki aşağı yukarı düzgün, okunabilir bir tabloya ulaşmak için hükümetin kimi günler için verdiği verileri silmeniz gerekiyor. Mesela şu anda 200 binlerde zirveyi görmüş olan aktif enfekte sayısı 10 ve 11 Aralık tarihlerinde 1 milyonun üzerinde görünüyor ki genel tablo içerisinde bu verinin gerçek olma ihtimali yok, ya da genel tablo sanılandan çok daha kötü.

Verilerin doğru olup olmadığını şimdilik bir kenara bırakıp, yayınlanan veriler ile hükümetin ne anlatmaya çalıştığına bakalım. Hükümet salgının zirve yaptığı dönemden 2-3 kat kadar kötü bir durumda olduğumuzu, dünyanın en kötü ilk beşine girmeye yaklaştığımızı söylüyor. “Peki bu veriler bir başarısızlık mı?” diye sorulduğunda hükümetin cevabı net: “Ne münasebet!”

AKP’li vekillerin yakın zamanda sarf ettikleri “Kuru ekmek yiyorsa aç değiller”, “Türkiye’de çıplak arama yapıldığına inanmıyorum” türünden tepkileri, hükümetin her konudaki kibrini en iyi şekilde gösteriyor. Hükümet her şeyin en iyisini yalnızca kendilerinin yapabileceğine inanıyor. Kötüye giden her şeyi de ya dış güçlere ya da iç mihraklara bağlıyor. Konu politika ya da ekonomi olunca böyle suçlamalara başvurmaları kolayken, mesele pandemi olunca maske düşüyor. Hükümet salgından ötürü kendisini hiç suçlamazken, başarılarını sıralamaktan da kendisini alamıyor. Çünkü hükümete göre nasıl ki iş cinayetlerinin sorumlusu işçiler, kadın cinayetlerinin sorumlusu kadınlarsa, salgının sorumlusu da halk! Hükümet birinci dereceden sorumlu gördüğü bu kesimlere yani işçilere, kadınlara ve halka karşı düşmanca davranma hakkını kendisinde görüyor.

Alınabilecek tedbirler son derecede basit. Tüm emekçilere yeterli bir yaşam geliri sağlanarak zorunlu işler (sağlık, enerji, gıda, su temini vb.) dışındaki tüm işlerin durdurulması için zenginlerden azıcık bir vergi alınması, büyük burjuvazinin silinen vergi borçlarının tahsili dahi milyonları hastalıktan, binleri de ölümden korumaya yeterdi. Bunun yerine hükümet, Dardanel son 36 yılın rekor kârını elde etsin, Vestel kârını katlasın diye milyonların tehlikeye atılmasında beis görmedi.

Hükümetin kötü pandemi performansı yalnızca tarih kitaplarında yazılacak geçmiş bir durum değil. Pandemi bitmedi ve yapılması gereken iş hâlâ çok fazla. Hükümetin ise yaptıkları yapacaklarının teminatı gibi görünüyor. Aşı çalışmalarındaki umut verici gelişmeler sayesinde dünya bir nebze olsun rahatlarken, Türkiye’deki kötü pandemi yönetimi bizleri umutlu olmaktan alıkoyuyor. Çin aşısı hakkında şeffaf bir raporlama olmadığı için objektif bir değerlendirme yapılamazken, şimdi de yanlış yönetim sonucu aşı siparişinde de bir kriz yaşandığı haberlerini alıyoruz. 40-50 milyonluk ilk doz hedefi ile başlayan aşısı müjdesi, ilk siparişin 10 milyon doz olacağı haberi ile yalanlanırken gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın ifadesine göre yalnızca üç milyonla sınırlı kalacak.

Pandemi ile mücadele bitmedi. Hem gerçekçi tedbirler ile yayılımın önü kesilmeli hem de aşı tedarikine dair şeffaf ve öngörülebilir bir takvim sunulmalıyken Sağlık Bakanı Koca aşı olmak isteyenlere Çin’deki bakkalları adres olarak göstermeye başladı bile. Haklarını yemeyelim, hükümet elbette bir mücadele içerisinde ama pandemi ile değil. Hükümetin tüm önceliği bir avuç patronun daha da zenginleşmesini sağlayarak iktidarını sürdürmek. Bunun dışında kaç kişi hastalanmış, kaç kişi ölmüş çok da umursadıkları söylenemez.

Çıkış yok mu, var! Kibriyle meşhur hükümet toplumsal muhalefetin baskısı ile önce rakam yayınlayarak sonra da test sayısını artırarak iki kez havlu atmak durumunda kaldı. Bu da bize gerçekçi ve kalıcı tedbirlerin mücadele ile kazanılabileceğini, doğru bir dirençle hükümetin geri adım atabildiğini, örgütlü olan her türden mücadelenin sonuç verdiğini gösteriyor.

Başını işçi emekçilerin çekeceği bu mücadelelerin pandeminin yanı sıra işçi ve halk düşmanlarını da alt edeceği bir 2021 umuduyla.

Yorumlar kapalıdır.