Çağrı merkezi sektörü çalışanları, pandeminin çalışma koşullarına etkisini anlatıyor
Çağrı merkezi sektöründe çalışan İpek ve Erdal ile çalışma koşullarını ve pandeminin bu sürece etkilerini konuştuk. Emek sömürüsünün oldukça fazla, mobbingin oldukça yaygın ve örgütlenmenin oldukça az olduğu bu sektöre dair değerlendirmeler, ofis çalışanlarının ortak sorunlarına da işaret ediyor.
Gazete Nisan (N): İpek merhaba, öncelikle çalışma koşullarını kısaca anlatır mısın bize?
İpek (İ): Bildiğiniz üzere tüm sektörlerin arka bahçesinde bir çağrı merkezi vardır. Ben de 2013 yılında bu sektöre girdim. Aslında coğrafya mezunuyum ama işsizlik nedeniyle çağrı merkezine girmeye karar verdim. Şu an 40 kişilik bir ofiste çalışıyorum. İcra takibi yapan bir avukatlık bürosunda takip elemanıyım. Çalışma koşulları gerçekten ruhsal anlamda ağır olan bir sektör ve maalesef performansa dayalı olduğu için hissettiğiniz psikolojik baskı çok fazla.
N: Kaç saat çalışıyorsunuz, fazla mesai söz konusu mu?
İ: Çalışma saatlerimiz sabah 9 akşam 6’ydı. Tabii bu saatleri pandemi öncesi ve sonrası diye ayırmak lazım. Şu an üç aya yakındır evden çalışıyoruz ve bu çalışma saatlerimizi çok etkiledi. Ayrıca, zorunlu bir mesai olmasa da performansa dayalı çalışmaktayız ve aylık hedeflenen kotalarımızı tutturmak ve prim almak için mecburi olarak mesaiye kalıyoruz. Çünkü primsiz maaşlarımızla hiçbirimiz geçinemiyoruz.
N: Çalışma şartlarınız, fiziki ve psikolojik açıdan da oldukça sağlıksız. En çok hangi sorunları yaşıyorsunuz?
İ: Masa başı çalışmanın yarattığı birçok sorun var. Monitör kullanımına bağlı olarak göz hastalıklarımız oluyor. El bileğinde sinir sıkışması, bel ve boyun fıtığı, dirsek ve başparmak rahatsızlıkları çok yaygın görülüyor. İş sağlığı ve iş güvenliği açısından baktığımızda o sandalyeye oturduğunuz andan itibaren vücudunuzda deformasyon başlıyor. Ancak bunlar meslek hastalığı da sayılmıyor. Bu konuyla ilgili patronun argümanı “bunlar günlük yaşantıda zaten var olan sıkıntılar, iş nedeniyle gerçekleşen şeyler değil” oluyor.
N: Peki pandemi sizin çalışma şartlarınızı nasıl etkiledi?
Erdal: Bir anda evden çalışmaya geçtik, hiçbirimiz buna hazırlıklı değildik. Bize bilgisayarı, telefonu verdiler ve gidin ofisteki sistemi evde kurun dediler. Oysa benim bilgisayarı kurabileceğim bir masam yoktu. Mecburen zigon sehpalarla kendime bir alan oluşturdum. Bilgisayarda çalışmaya uygun bir sandalyem yok; doğal olarak hemen bel ağrısı gibi rahatsızlıklar yaşamaya başladım.
Ofisteyken öğle yemeğimiz vardı, şimdi bu gider bizim mutfak masraflarımıza eklendi. Yol paramız vardı kesildi; ama bunun yerine yaptığımız diğer masraflar maaşımıza yansıtılmadı. Mesela, elektrik faturalarımız ciddi şekilde arttı. Evinde interneti olmayan arkadaşlarımız internet bağlatmak zorunda kaldılar.
İ: Çalışma saatlerimiz de uzadı. Zaten sistem üzerinden bizi sürekli takip ediyorlar. Telefonlar sürekli açık olacak, her an, her saat ve haftasonu ulaşılabilir olmak zorundayız. İşsizliğin de artması bizde ayrı bir baskı yaratıyor. Sürekli daha fazla çalışmalıymışız baskısı yaşıyoruz, mobbing çok arttı. Evden çalışmak hiç dışarıdan görüldüğü gibi değil.
N: Teşekkür ederiz. Bir sonraki sohbetimizi de bu sorunları aşmanın yolları neler olabilir, ofis çalışanlarının örgütlülüğü önündeki engeller neler gibi konular etrafında derinleştirmek isteriz.
Yorumlar kapalıdır.