Pandemide ölümler arttıkça, Türk patronlar da servetlerine servet kattı

Covid-19 pandemisinden kaynaklı ölümlerin sayısı dünyada 3 milyona yaklaştı. Türkiye’de yaşadığımız kayıp 33.000’i geçti; Türk Tabipleri Birliği ise Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 kaynaklı ölümlerin birçoğunda raporlarda çarpıtmaya başvurduğunu ve aslında Covid-19 kaynaklı ölümlerin Türkiye’de 100.000’i aştığını söylüyor.

Pandemi, patronların maliyet olarak gördükleri birtakım gerekli sağlık ve güvenlik önlemleri alınmadığı için, daha ilk aylarında hızla bir işçi sınıfı hastalığına dönüşmüştü. Testi pozitif çıkan işçiler izin raporları alamadılar, onlarla birlikte çalışan mesai arkadaşlarına test yapılmadı ve hatta fabrikalarda hastalanan işçiler baş gösterince, patronlar bu fabrikaları çalışma kamplarına çevirmeye çalışarak işyerlerinden çıkışı yasaklamaya giriştiler. Özetle patronların pandemi politikası, her fabrikanın bir Soma’ya dönüştürülmesi oldu.

Kısa çalışma ödeneği ile işçilerin hayatta kalma şartları ağır bir saldırıyla yüzleşirken, Kod-29 gibi uygulamalarla da iş güvencesi çiğnenen on binlerce işçi işten çıkarıldı. DİSK-AR’ın SGK’den edindiği verilerden derlediği raporuna göre pandemiden bu yana günde yaklaşık 500 işçi, yani toplamda 177 bin işçi Kod-29 mazeretiyle işinden edildi.

Erdoğan’ın bahsettiği sözde “sosyal destek” kampanyasının bilançosunu ise daha önce Gazete Nisan sayfalarında değerlendirmiştik: 11 ayda 53 milyar lira aktarıldığını kaydeden Erdoğan’ın hesabına göre, kişi başına 58 lira, yani günde 2 lira düşüyordu!

Pandemiden kaynaklı ölümler yükselirken ve işçiler ile emekçiler ağır siyasal ve ekonomik saldırıların altında bir hayatta kalma ve demokratik ve sosyal haklarını koruma mücadelesi verirken, Türkiye burjuvazisi ise servetine servet katıyordu.

Finans dünyasının popüler dergilerinden Forbes’un yayımladığı son verilere göre Türkiye’deki dolar milyarderlerinin serveti 2020 yılında 127 milyar TL arttı. Bu, dolar bazında yüzde 39’luk bir artış demek. Pandemiden bu yana 177 bin işçi Kod-29’la işten çıkarıldı demiştik: Emekçilerden çalınan bu servet de yansımasını burjuvaların katında bulmuş olacak ki, 2020 senesinde Türkiye’deki dolar milyarderi sayısı 23’ten 26’ya çıkmış.

2020 yılında Türkiye’deki milyarderlerin 38,3 milyar dolar olan mal varlığı, yoksulların ölümcül virüslere terk edildiği ve ücretleri ile işlerine saldırıldığı pandemi boyunca 127 milyar TL’lik bir artış sergilemiş. Bu 26 milyarderin toplam mal varlıkları 53,2 milyar dolar ediyor; dolayısıyla tahmin edilebileceği üzere, bu haksız kazancın kamulaştırılması durumunda Türkiye’de herkese pandeminin sonuna dek yetebilecek sayıda maske dağıtılabilir, yeni hastaneler açılıp yeni yataklar alınabilir, aşı edinilip bütün nüfusa bağışıklık kazandırılabilinir ve hatta herkese yetecek sayıda soluma cihazı bile satın alınabilir. Ancak bu kadar da değil; bu haksız ve virüse yenik düşen işçilerin vücutları üzerinde yükselen servetin kamulaştırılması durumunda işçilere insanca yaşamaya müsait bir ücret ve bugün saldırı altında olan bütün sosyal ve ekonomik haklarının tamamı tanınabilir.

Dolayısıyla hükümet kaynak yok derken yalan söylüyor: Kaynak var. Hem de bu kaynak, hükümetin kendi eliyle palazlandırdığı pandemi burjuvazisinin kanlı servetinin ta kendisi. Şimdi neden, Erdoğan’ın geçen sene koronavirüs zirvesinde ekonomik tedbirleri açıklarken Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bulunduğu tarafa bakarak “Neşen yerinde” dediğini anlıyor muyuz?

Bu durum yalnızca Türkiye’ye özgü değil: Küresel çapta milyarderlerin servetinin yüzde 60 oranında büyüdüğü, yani 8 trilyon dolardan 13,1 trilyon dolara çıktığı görülüyor. Forbes’un bu konudaki yorumu ilginç: “Covid-19 korkunç acılar, ekonomik sıkıntılar, jeopolitik gerilimler getirdi – bir de aynı zamanda insanlık tarihinde görülmüş en büyük zenginlik artışını.” Finans dünyasının bu dergisi şu konuda haklı: Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir milyarder artışı yaşandı pandemide; veriler gösteriyor ki milyonlarca işçi ölüme sürüklenirken, her 17 saatte bir kişi milyarder olmuş. 3 milyon insan hayatını kaybederken, milyarderlerin sayısı 660’tan 2775’e çıkmış. Şu notu düşmek şart: Bugünkü ekonomik üretim ilişkileri altında bir kişinin dolar milyarderi olacak derecede sermaye birikimi sağlamış olması demek, milyonlarca işçinin virüse terk edilmesi, işinden olması ve/veya alım gücünü yitirmesi demek. Zira biri olmadan (işçi yoksullaşmadan), diğer olamaz (patron zenginleşemez).

Pandeminin birinci senesinin bir bilançosunu çıkarırken bir yandan açlığa, sefalete, işsizliğe, yokluğa ve ölüme sürüklenmiş yüz milyonlarca insandan, diğer yandan da ölümler bir piramit gibi yükselirken servetine servet eklemiş olan yerel ve küresel oligarşiden bahsediyoruz. Bu eşitsiz tablonun sorumlusu Türk ve dünya kapitalizmidir. Bu oligarşi dünyanın hiçbir köşesinde pandemiye ve onun ekonomik etkilerine karşı gerekli önlemleri almayı uygun görmedi.

Bugün belki de tarihte daha önce hiç olmadığı kadar, ölümlerden ve hak gasplarından nemalanan, yoksulların adeta bir soykırımdan geçirilmesinden sermaye biriktiren bu finans aristokrasisinin, dünyaya yapışmış bir parazit olduğu anlaşılıyor. Servetin bu ölümcül temerküzü, sadece dünya nüfusunun ezici bir çoğunluğunu değil ama dünyanın kendisini dahi tehlikeli bir yola sokuyor. Finans baronları pandemi yayıldıkça ve insanlar öldükçe zenginleşiyor. Bu yüzden bu asalak sınıfın iktidarından edilip zenginliğine el konması yalnızca sosyal eşitliğin tesis edilmesi için değil, aynı zamanda milyonlarca insanın hayatının kurtarılması için de şart. Bizi Türkiye’de bekleyen görev de budur.

Yorumlar kapalıdır.