Kapitalizm ve aşı: Bir apartheid rejimi

Sık sık emperyalizmin yalnızca bir askeri müdahale sistemi değil, aynı zamanda ve hatta daha önemli olarak bir ekonomik üretim ve bölüşüm tarzı olduğunu, kapitalizmin gelişiminin zirve noktası olduğunu söyledik. Emperyalizmi oluşturan ve eşitsizlik ile sömürünün kaynağı olan ekonomik ilişkiler doğalarını, dünyanın içinden geçmekte olduğu mevcut aşı krizi karşısında gösterdiğinden daha iyi ortaya koyamazdı.

2021’de üretilen aşıların yüzde 60’ını, dünya nüfusunun yüzde 16’sını oluşturan ülkeler kullandı. Mart ayının sonuna geldiğimizde dünyada toplam 536 milyon aşı dolaşıma sokulmuştu; bunların yüzde 76’sı dünyanın en zengin 10 ülkesinde kullanıldı. Gelecek aylar ve yıllar için üretimi planlanmış aşıların yalnızca yüzde 40’a yakını, dünya nüfusunun yüzde 84’üne ayrılmış vaziyette. Bu yüzde 40’lık hacim için çeşitli bağımlı kapitalist ülke hükümetleri birbirleriyle ticari rekabetlere girmeye hazırlanıyor. Yine veriler gösteriyor ki 2021 boyunca yoksul ülkelerde yalnızca 10 insandan birisi aşılanmış olabilecek.

İngiliz emperyalizminin Güney Afrika’da kurduğu beyaz üstünlükçü, ırkçı apartheid rejimi, yerli siyah halkın ayrımcılığa uğratılmasına dayanıyordu. Küresel kapitalizmin bugün dünya nüfusunun aşılanması noktasında bina ettiği sağlık rejimi de bundan farklı bir nitelendirmeyi hak etmiyor. Bu bir apartheid rejimi çünkü emperyalizmin finans merkezlerinde yaşayanları aşılarken, bu finans merkezlerinin kârlarını yukarıda tutmak için sömürüye ve baskılara maruz bırakılan dünya nüfusunun ezici çoğunluğu için parasız aşı güvencesini bir hak olarak tanımayı kabul etmiyor.

Bilimsel öngörüler pandeminin sonlandırılabilmesi için dünya nüfusunun en az yüzde 70’inin aşılanması gerektiğini söylüyor. Bu, 10 milyar dozluk bir aşı üretimi demek. Ancak farklı aşılar geliştirmiş bulunan uluslararası ilaç firmalarının 2021 için açıkladıkları üretim hacmi toplamı 3 milyar düzeyinde.

Bunun tek sebebi uluslararası pazarda bir “aşı savaşı” yaratabilmek ve böylece kapitalist hükümetler arası rekabet ile aşı satışlarından devasa kârlar elde edebilmek. Bu barbar politika, Rus devrimci Lev Troçki’nin “eşitsiz ve bileşik gelişim” olarak tarif ettiği korkunç manzaraya yol açtı:  Bugün Kanada’da kişi başına 9, ABD’de kişi başına 7, Avrupa Birliği’nde ise kişi başına 5 aşı düşerken, yarısömürge ve bağımlı ülkelerin önemli bir çoğunluğu ilk aşılarını 2023’te alabilecek. İşte emperyalizmin yarattığı ve faydalandığı apartheid (ayrımcılık) rejimi tam olarak bu.

Bu bağlamda İşçi Demokrasisi Partisi’nin parçası olduğu sosyalist dünya partisi, dünya yoksulları ile işçilerinin sağlığı ve çıkarı adına, ölümcül sonuçları olan aşılar üzerindeki mülkiyet hakkının, yani patentlerin kaldırılmasını talep ediyor. İnsanlığın bilimsel ve kültürel gelişimi pandemiden yalnızca bir sene sonra birkaç farklı aşı geliştirmemize olanak sağladı ve küresel çapta sanayi ile dağıtım ağlarının kapasiteleri kullanılarak bu aşı herkese ulaştırılabilir.

İnsanlığın bu devasa adımı atabilmesinin önündeki tek engel, patentlerden sermaye birikimi sağlamayı sürdüren kapitalizmin kendisi.

Yorumlar kapalıdır.