Enerji neden kamulaştırılmalı?

Enerji üretim maliyetlerinin pandemiyle birlikte arttığına şahit oluyoruz. Söz konusu enerji ve genel olarak elektrik olduğunda iki temel soru ortaya çıkıyor. Elektriği nasıl üreteceğiz? Ve üretilmiş elektriği nasıl dağıtacağız? Elektriğin nasıl üretileceği bu yazının konusu değil, bu sorun iklim krizi ile de bağlantılı olup daha detaylı bir analizi hak ediyor.

1 Ocak itibarıyla her şeye olduğu gibi elektriğe de asgari ücrete yapılan zam oranından daha fazla oranda zam geldi. Yapılan zam konutlarda en düşük seviyede yüzde 50, en yüksek ise yüzde 125, sanayide yüzde 226, ticarethanede yüzde 228 oldu. Elektriğe yapılan zam, her şeye dolaylı olarak zam yapılması anlamına geliyor. Konutlarda kullanılan elektrik toplam maliyetin küçük bir kısmını oluşturuyor. Oysa sanayi ve esnafın kullandığı elektriğin maliyeti yine topluma geri dönüyor, işçilerin ve emekçilerin yüklenmesi gereken bir fatura olarak karşımıza çıkıyor.

Enerji sektöründe özel şirketler lehine dönüşümün bir sonucu olarak enerji ve dağıtım bedeli altında özel dağıtım şirketlerine daha çok para akması için kademeli tarife adı altında yeni tarifeye geçildi. Aylık 240 kWh kullanıma kadar her bir kWh için 1 TL 37 kuruş, 210 kWh üstü ise her kWh için 2 TL 6 kuruş olarak belirlendi. Bu kWh değerlerinin içinde dağıtım bedeli ve çeşitli vergiler de var. Örneğin her kWh için dağıtım bedeli haneler için 32 kuruş, işyerleri için 33 kuruş olarak belirlendi. Tüm bu hesaplamalar neticesinde Türkiye’deki ortalama bir hanenin aylık ortalama kWh kullanımı 253 kWh. Bu, konutlarda ortalama bir elektrik faturasının 362 TL olacağı anlamına geliyor. Bu faturanın çoğu özel elektrik dağıtım şirketlerine gidecek. Enerjide üretimden dağıtıma kadar tam kamulaştırma talebi çok önemli.

Elektrik dağıtımının özel sektöre devir işlemleri, ilk olarak 28 Ocak 2009 tarihinde Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş’nin Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş’ye devredilmesi ile başlatıldı. Elektrik dağıtım sektörünün tamamıyla özel sektöre devredilmesi ise 2013 yılında gerçekleştirildi. Bu kararın altında neoliberal özelleştirme dalgasını iktidarının ilk günlerinden beri kararlılıkla sürdüren AKP hükümetleri ve onların bakanlarının imzası var. Bu imzalardan birinin de Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a ait olduğu unutulmamalı. 

Son olarak EPDK kararıyla faturaları ödemekte zorlanan ticarethane ve konutlar için elektrik tüketimine uygulanan sübvansiyonun yükü, devletin elektrik üretim şirketi Elektrik Üretim A.Ş’nin (EÜAŞ) üzerinde bırakılmış oldu. Dolayısıyla EÜAŞ bilançosunda ortaya çıkacak zarar yine ise Hazine tarafından kapatılacak. Dağıtım şirketlerinin kârlılığına dokunmayan iktidar, Hazine’nin sermaye lehine tükenmesine göz yumuyor.

Kamunun elektrik kuruluşlarından Türkiye Elektrik İletim A.Ş’nin (TEİAŞ) ise Cumhurbaşkanlığı kararı ile özelleştirilmesi gündemde. TEİAŞ’ın ülkedeki üretim-tüketim dengesini anlık olarak koruyan, enerji santrallarına ihtiyaca göre devreye girme ve devreden çıkma talimatlarını verme yetkisi olan bir kurum olduğunu ve özelleştirilmesinin yıkım olacağını belirtelim. Enerji özel hale geldikçe kış ortasında günlerce elektriksiz kalan Isparta gibi örnekler daha da artabilir. Küresel anlamda savaş nedeniyle doğabilecek bir enerji krizinden korunmak için de tazminatsız kamulaştırma talebi acildir. Elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı, toptan veya perakende satışı kâr amacı gütmeden halkın ihtiyaçları doğrultusunda organize edilmelidir.

Elektrik zamları geri alınsın!

Tüm elektrik dağıtım şirketleri tazminatsız kamulaştırılsın!

Yorumlar kapalıdır.