Yargıtay’dan işçi hareketi açısından kritik karar
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 9 Haziran 2022 tarihinde emsal niteliğinde aldığı bir kararla, patronların gerçekleştirdikleri işkolu tespit başvurusunun, bir sendikanın aynı işletmede veya işyerinde sağladığı çoğunluğun tespiti açısından bekletici mesele yapılamayacağına karar verdi. Bu karar, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası’nın (TÜMTİS) bir Alman firması olan Kühne Nagel’de toplu sözleşme yapma yetkisinin kesinleştirilmesine dönük olarak verilmiş olsa da kararın taşımakta olduğu emsal niteliği, bütün işçi hareketi açısından kritik bir önem taşıyor.
12 Eylül 1980 darbesinin patronlara sağladığı birçok antidemokratik hak ve yetki bulunmakta. Bu antidemokratik hakların patronlar tarafından en çok kullanılanlarından biri, patronların, sendikaların işyerlerinde elde ettikleri ve ertesinde Çalışma Bakanlığı tarafından onaylanan çoğunluk tespitlerine gerçekleştirdikleri itiraz. Bu sözde yasal itiraz aracılığıyla, toplu sözleşme yapmak için gereken çoğunluk tespiti mahkemelerde yıllar boyunca uzatılıyor, böylece sendikalaşmış olan işçilerin yılması ve vazgeçmesi bekleniyor. Bu durumun en güncel iki örneği Yemeksepeti ve Termokar. Halbuki sendika üyelikleri artık e-devlet üzerinden yapıldığı için sahtekârlık ihtimali da ortadan kalkmış durumda; noterler üzerinden sendika üyeliklerinin yapıldığı dönemden kalma olan bu çoğunluğa sözde itiraz hakkı, aslında bir yalanın üzerine kurulu.
Patronların sendikalaşmayı durdurmak için en sık başvurdukları ikinci “yasal” yöntem ise işkolunu değiştirmek, böylece işçilerin kendi sektöründeki sendikalarla buluşmasını engellemek veya halihazırda yapılmış olan üyeliklerini düşürmek. Bunun son zamanlarda en çok bilinen örneği Yemeksepeti oldu. Taşımacılık sektöründe olan Yemeksepeti kuryeleri ve depo işçileri TÜMTİS’te örgütlenmeye başlamışlarken, şirket yönetimi bir gecede işkolunu ofis-büro sektörüne çevirerek, yüzlerce sendika üyeliğinin düşmesine neden oldu.
Kühne Nagel’deki durum Yemeksepeti’yle tam bir benzerlik taşımıyor. Zira Kühne Nagel patronu, bunun oldukça uzun yıllar sürdüğünü bildiği için, sendikanın yetki almasının önüne geçmek uğruna aynı zamanda bir işkolu tespit başvurusu da gerçekleştirmişti. Yargıtay’ın emsal niteliğindeki kararı bu açıdan önemli: Artık bir sendika, kendi işkolunda olmasına rağmen işkolu değiştirilmiş ve işkolu tespit başvurusu yapılmış olan bir işyerinde veya işletmede, çoğunluğu sağladığı anda toplu sözleşme yapma yetkisini de elde edebilecek. Böylece işkolu tespit başvurusunun yıllar süren ve işçilerin moralini bozan yıpratıcı sürecinin önüne geçilebilecek.
Bu emsal karar bir başlangıç sayılmalı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin eğer gerçekten iddia ettiği gibi Türkiye’deki sendikalaşma oranlarından şikâyetçi ise, bugün sendikalaşmanın önündeki en büyük engel halini almış olan patronların çoğunluğa yasal itiraz “hakkını” kaldırmalı. Ancak Bakan Bilgin samimi değil, sadece göz boyamak istiyor. Patronların bu sözde “hakkını” onların ellerinden çekip alabilecek biricik güç işçi hareketi olmayı sürdürüyor. Bahsini ettiğimiz Yargıtay kararının da “hukukun üstünlüğüne” değil, sendikalaşan Kühne Nagel işçisinin mücadelesine dayandığını unutmayalım.
Yorumlar kapalıdır.