İş cinayetleri: Sorun da çözüm de politik!

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin yayınladığı son istatistikler, iş cinayetlerinin neden hâlâ işçi sınıfının en acil gündemlerinden biri olduğu gerçeğini hatırlatıyor: Temmuzda 169, 2022 yılının ilk yedi ayında ise en az 1014 işçi hayatını kaybetti! Bu sayı kaba bir hesapla günde en az 5 işçinin iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybetmesi demek. Her gün, her ay sistematik bir biçimde ardı ardına gelen bu ölümler yıllara vurduğumuzda ise -20 yılda 30 binin üzerinde emekçinin hayatına mal olan- adeta bir savaş bilançosunu ortaya koyuyor.

Ölümler; ihmallerle, güvencesizlikle, örgütsüzlükle artıyor. Esnek ve güvencesiz çalışmayı bir model haline getiren neoliberal sistem altında işçi sağlığı ve güvenliği çiğneniyor. 10 yıldır yürürlükte olan 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası da buna çözüm olmadığı gibi tersine durumun vahametini artırıcı bir rol oynuyor. Çünkü yasanın iş kazaları, iş cinayetleri ve meslek hastalıklarını önleyici bir yönü bulunmuyor. Tersine, işçi sağlığı ve güvenliği alanını piyasalaştırarak/taşeronlaştırarak; sermayeyi kollamaya ve devletin kamusal denetim yükümlülüklerinden uzaklaşmasına hizmet ediyor. Sonuç ortada! Yaşanan hiçbir ölüm, hiçbir felaket bir sonrakinin önüne geçemiyor. Her iş cinayeti sonrası tartışılan yine en önce, işçinin bir “ihmali” olup olmadığı oluyor. Oysa en büyük ihmalleri, işveren ve devlet el ele sürdürüyor.

Son verilere baktığımızda, iş cinayetlerinin yine güvencesizliğin en yoğun olduğu sektörlerde yaşandığını görüyoruz. İlk sırada tarım, orman işkolu geliyor. Mevsimlik tarım işçileri için uygun olmayan ulaşım araçları, işçilerin barınma-dinlenme-temizlik alanlarının yetersizliği, kene ısırmaları vb. nedenler ölümlerin önlenebilir ana sebepleri olarak ortaya çıkıyor. İkinci sırada inşaat sektörü var. Yüksekten düşmeler ölümlerin yarıdan fazlasını oluştururken diğer iki temel neden ise ezilme/göçük ile elektrik çarpmaları… En çok işçi ölümünün yaşandığı üçüncü işkolunun ise taşımacılık olduğu görülüyor. Yoğun çalışma, mobbing, uzun çalışma saatleri, uygun olmayan yollar ve araçlar, beslenme ve uyku düzensizliği vb. sorunlar iş cinayetlerine sebep oluyor. Rapor, bu alanda ölümlerin yüzde 75’inin sebebinin trafik kazaları olduğuna işaret ederken, diğer önemli bir neden ise çalışma koşullarına bağlı kalp krizleri olarak öne çıkıyor. Verilerde öne çıkan bir diğer nokta ise 2022 yılının ilk yedi ayında hayatını kaybedenlerin 55’inin mülteci/göçmen işçi olması. Her türlü güvenceden mahrum ve kayıtdışı koşulları, göçmen işçileri iş kazaları ve cinayetleri karşısında daha korunmasız kılıyor.

Bu “nedenlere” baktığımızda iş cinayetlerinin arkasındaki asıl sorunun sistemsel, politik nedenler olduğu apaçık ortada. İşçiler iş cinayetlerinde hayatını kaybederken; mevcut sistemde bu süreçten en az sorumlu olanlar işverenler haline gelmiş durumda. Bu sebeple, birkaç göstermelik düzenlemeyi tamamlayarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği için önleyici tedbirler almaktan, bu alana kaynak ayırmaktan uzak duruyorlar. Çalışırken ölmemek için, sendikaların ve sınıf örgütlerinin işçi sağlığı ve güvenliği sorununu, mücadelesinin en başına yerleştirmesi ve işyerlerinde örgütlenme ve işçi denetimi talebiyle seferber olmaları en öncelikli görevlerden biri olarak duruyor.

Yorumlar kapalıdır.