Güncel işçi eylemleri: kısa bir bilanço denemesi

2022 yılının ilk yarısı işçi mücadeleleri açısından son derece hareketli geçti. Bu mücadeleler çokça konuşuldu, tartışıldı ve hatta burjuva basınında bile geniş yer buldu. Bu mücadele dalgasının aynı hararetle sürmemesi, sürmekte olan mücadelelere ilişkin ilginin de gittikçe azalmasına yol açtı. Halbuki son dönemde TPI, ETF Tekstil, Termokar, Standard Profil, Serel, Telateks vb. pek çok işyerinde hiç de azımsanmayacak sayıda işçi harekete geçti, eylemler gerçekleştirdi. Bu eylemlerin detaylarına sayfalarımızda pek çok kez yer vermiştik. Yine de bu mücadelelerin ortaklaşan yönlerine bir göz atmak anlamlı olacaktır.

Son dönemde işyerlerinde verilen mücadelelerin en önemli ortak özelliği ücret zammı talebi etrafında şekillenmeleri. Yükselen enflasyon ve alım gücünde oluşan dramatik düşüş karşısında patronların krizi fırsata çevirmek adına işçilere önerdiği zam oranları pek çok işyerinde tepki ile karşılanıyor. İşçilerin bu zam tekliflerine karşı tepkisi kimi zaman fiili eyleme geçmek, geleneksel yöntemleri kullanarak iş yavaşlatmak vb. olurken, kimi zaman da bu öfke ifadesini bir sendikalaşma çalışmasında buluyor. Sendikalı işyerlerinde de zam tekliflerine karşı işçilerin yer yer sendika bürokrasisini atlatarak mücadeleye geçtiğini, sendikaları da harekete geçmeye zorladığını görebiliyoruz.

Ücret zamları bu mücadelelerin mihenk taşını oluşturuyor fakat işçilerin yükselttiği tek talep bu değil. Ücret zammı talebinin yanında en çok vurgulanan sorun kötü çalışma koşulları. Bu sorun çoğu zaman ücret ödemeleri ile girişik bir şekilde uzun çalışma saatleri ve ödenmeyen mesai ücretleri üzerinden ifade ediliyor. Yazın sıcak, kışın soğuk çalışma ortamı, yetersiz yemekler ve alınmayan işçi güvenliği önlemleri de bu taleplere eşlik eden sorunlardan. Asgari ücretin üzerinde maaş veren pek çok işyeri, işçileri asgari ücretli göstererek kalan ücretleri ve mesai ücretlerini elden veriyor. İşçiler geleceklerine konulan bu ipoteği de mücadelelerinde sık sık dile getiriyorlar.

Tüm bu talep ve sorunlar çalıştıkları işyerinin yeri, çapı, sektörü fark etmeksizin işçiler için ortaklık gösteriyor. Aynı organize sanayi bölgesinde aynı anda farklı sektörlerden birçok fabrikada, tam olarak aynı taleplerle mücadelelere girişildiğini görmek mümkün. Bu durum işçi sınıfı için umut verici potansiyellere gebe olduğu oranda mevcut koşullardaki eksiklerimizi gözler önüne seriyor. Yazının başında atıfta bulunduğumuz mücadele dalgasının büyük oranda bir sendikalaşma eğilimi taşımadığını hatırlatalım. Sendikaların bürokratik ve hantal yapıları aşındırılmadığı sürece de böyle bir eğilimin ortaya çıkması güç duruyor. Bırakalım “konfederasyon, sendika, sektör fark etmeksizin mücadeleleri birleştirelim” demeyi, sendikaların kendi üyelerinin tek tek işyerlerinde sürdürdükleri mücadeleleri bile ortaklaştırma ve mücadeleci işçileri bir araya getirme perspektifinden yoksun olduğunu görüyoruz. O veya bu ekonomik sebeple ayağa kalkan işçiler karşılarında benzer mücadelelerden geçmiş işçi kardeşlerini değil, -eğer şanslılarsa- sendika bürokratlarını ve onların “hukuki destek” vaatlerini görüyorlar. Bu karşılaşmalar nadiren kalıcı bir sendikal örgütlülüğün sağlanması ile sonuçlanıyor.

Bugün bizler mücadeleleri birleştirmekten uzak olsak da, bu mücadelelerin taleplerinin çok büyük oranda ortaklaşmış olması, içinde bulunduğumuz şartlar açısından umut veriyor. Bu bir yanıyla karamsar, bir yanıyla umut verici tablo karşısında bize düşense gerek sendikalar içinde, gerekse tek tek işyerlerinde mücadeleleri birleştirme perspektifini hayata geçirecek bağımsız bir kutbu inşa etmek.

Yorumlar kapalıdır.