İDP Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna ilişkin tutumunu açıkladı

İşçi Demokrasisi Partisi (İDP) Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna ilişkin tutumunu açıkladı. Açıklamada “Mevcut tabloda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu, inşa ettiği baskı rejimini şahsında cisimleştiren Erdoğan’ın gerici projesinin bir 5 yıl daha devam etmesinin onaylanıp onaylanmaması anlamı taşımaktadır. Erdoğan’ın inşa ettiği Tek Adam rejimini geriletmek ve bu doğrultuda ilk turda sandıklara giderek seferber olan ve Erdoğan’ı istemediklerini ortaya koyan milyonlarca emekçiyle dayanışmak adına, Millet İttifakı adayına hiçbir politik destek sunmaksızın, eleştirel oy çağrısında bulunuyoruz. Bu bağlamda, Kılıçdaroğlu’na eleştirel oy tutumumuz onun politik projesine onay değil, Erdoğan’ın Saray yönetimini reddetme çağrısıdır.” ifadelerine yer verildi. Açıklamanın tamamı şu şekilde:

Değerli emekçi kardeşlerimiz, sevgili yoldaşlar,

Türkiye halklarının geniş kesimleri, bugüne değin yaşadıkları yoksulluğun, baskıların ve yolsuzlukların baş sorumlusu olarak gördükleri Erdoğan’ın artık daha fazla başta kalmasını istemediklerini sandıklarda gösterdi. Bununla birlikte, cumhurbaşkanlığı seçiminde herhangi bir aday yüzde 50 sınırını aşamadı ve seçim ikinci tura kaldı.

Seçimlerde Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın oyları gerilemekle birlikte, Millet İttifakı, oluşturduğu beklentinin oldukça altında kaldı. Kılıçdaroğlu ilk turda Erdoğan’dan yaklaşık 2 buçuk milyon daha az oy alarak oyların yüzde 45’ini elde edebildi. 21 yıllık Erdoğan yönetiminin sorumlusu olduğu ağır enkaza rağmen, CHP’nin sağ partilerle oluşturduğu Millet İttifakı’nın sermaye yanlısı programı emekçi kitlelere yeterince güven vermekten uzak kaldı. Üstelik sandık güvenliği ve oy takip sistemi konusunda da yetersiz kalarak seçmenlere güvenilir bilgiyi ulaştırma iddiasında da başarısız oldu.

Öte yandan, Cumhur İttifakı ile parlamento çoğunluğunu sağlayan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci turda kazanmanın peşinde. Böylelikle emek düşmanı, baskıcı, ayrımcı ve gerici politikalarını sürdürebilmek için güvenoyu kazanmayı hedefliyor. Dolayısıyla, mevcut tabloda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu, inşa ettiği baskı rejimini şahsında cisimleştiren Erdoğan’ın gerici projesinin bir 5 yıl daha devam etmesinin onaylanıp onaylanmaması anlamı taşımaktadır.

Erdoğan’ın karşısında yer alan Kılıçdaroğlu ve ekibinin işbaşına gelmeleri halinde izleyecekleri politikaların, gerçekten demokratik ve emekten yana dönüşümleri gerçekleştirme doğrultusunda olmayacağı açıkça ortadadır. Millet İttifakı’nın programının bir kapitalist restorasyon süreci olduğunu ve politik olarak desteklenmemesi gerektiğini başından beri ifade ediyoruz. Bu nedenle, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda bir aday çıkarmayarak kitleleri doğrudan Millet İttifakı’nın adayı etrafında bir araya gelmeye çağırmanın, bağımsız sınıf mücadelesinin örülmesi açısından hatalı olduğunu da çokça vurguladık. Bununla birlikte, karşı karşıya olduğumuz ikinci turda, Erdoğan’ın inşa ettiği Tek Adam rejimini geriletmek ve bu doğrultuda ilk turda sandıklara giderek seferber olan ve Erdoğan’ı istemediklerini ortaya koyan milyonlarca emekçiyle dayanışmak adına, Millet İttifakı adayına hiçbir politik destek sunmaksızın, eleştirel oy çağrısında bulunuyoruz. Bu bağlamda, Kılıçdaroğlu’na eleştirel oy tutumumuz onun politik projesine onay değil, Erdoğan’ın Saray yönetimini reddetme çağrısıdır.

Tek Adam iktidarı son bulsun veya bulmasın, baskı ve sömürü rejiminden gerçekten kurtulabilmek, emekçilerin önümüzdeki dönemdeki mücadelelerine bağlı olacaktır. Biz İşçi Demokrasisi Partisi olarak gelecek günlerin en önemli mücadele talepleri olarak şunları görüyoruz:

  1. Demokrasinin savunusu Millet İttifakı’nın önderliklerine teslim edilemez! Başta emekçiler olmak üzere tüm ülke halklarının baskıcı, ucube Tek Adam rejiminin derhal son bulmasına ve bunun için yepyeni demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. Yeni meclis çoğunluğu halka bazı kırıntılar sağlar gibi gözükebilecek, ama gerçekte soyguncu ve talancı oligarşinin çıkarlarını koruyan bir yeni anayasa önerebilir. Oysa gerçekten emekçi halklardan yana bir anayasa, başta emekçiler olmak üzere toplumun tüm ezilen ve sömürülen kesimlerinin aktif katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Bu açıdan tüm gücümüzle, siyasi partilerin yanı sıra sendikaların, işçi ve emekçilerin, kadınların, lgbti+ların, Kürtlerin ve toplumun tüm ezilen kesimlerinin serbestçe katılacakları barajsız bir seçim yoluyla bir Kurucu Meclis’in oluşturulması için mücadele etmeliyiz.
  2. Yeni meclisin gerici çoğunluğu, yıllardan beri süren ağır kapitalist krizin derin yoksulluğa sürüklediği işçi ve emekçi kitleler üzerindeki ekonomik baskıları sürdürecektir. Bizler ise en acil taleplerimizden biri olarak derhal ücretlerin 3 ayda bir sendikaların ve bağımsız kuruluşların tespit ettiği enflasyon oranında artırılması için mücadeleyi sürdürmeliyiz.
  3. Gene yeni meclis çoğunluğu ülkenin beşli çeteler ve kapitalistler tarafından soyulmasını sürdürmek için elinden geleni yapacaktır. Biz ise kaynakların emekçi kitlelere tahsis edilmesi amacıyla tüm dış borç ödemelerine son verilmesi ve kapitalist çetelerin çöktüğü tüm kamu-özel işbirliği yatırımlarının tazminatsız kamulaştırılması için mücadeleye devam edeceğiz.
  4. Rejimin işçi-emekçi yığınların üzerindeki saldırılarına aynı güçle yanıt verebilmeliyiz. Bu nedenle derhal yeni bir sendika ve toplu sözleşme yasasının hazırlanması, sendikalaşmanın önündeki tüm engellerin temizlenmesi ve sendikalaşmanın zorunlu hale getirilmesi için savaşmalıyız.

Emekçi kardeşlerimiz,

Bunlar ilk elde bizleri biraz da olsa rahatlatabilecek en acil taleplerimizdir. Bu taleplerimizin yerine getirilmesini, yeni meclise yolladığımız azınlıktaki milletvekillerinin çabalarına bırakamayız. Mutlaka örgütlülüğümüzü, mücadelemizi ve ortak seferberliğimizi güçlendirmeliyiz. Bu amaçla cesaretle işyerlerimizde sendikalaşmaya ve komiteler halinde örgütlenmeye hız vermeliyiz.

Ayrıca gözlerimiz meclise yolladığımız vekillerin üzerinde olmalı. Onların bizlerin bu acil taleplerimizin yerine getirilmesi doğrultusunda çalışıp çalışmadıklarını dikkatle izlemeliyiz ve taleplerimizin arkasında durmalıyız.

Önümüzde yepyeni bir mücadele dönemi açılıyor. Emekçilerden yana tüm örgütlenmeler ile birlikte seferber olmamız halinde zafer er ya da geç işçi sınıfının olacaktır. Bir kez daha vurguluyoruz: Mevcut baskı ve sömürü düzeninden kopuş için EMEKÇİLER YÖNETMELİ.

İDP Merkez Komitesi

Yorumlar kapalıdır.