Seçim sloganları ve iktidar sorunu

Devrimci bir siyasi partinin farklı zaman ve mekanlarda kullandığı talepler, mücadelelerin acil ve tarihsel ihtiyaçlarına ve mücadelenin kapsadığı kitlenin politik-örgütsel hazırlık durumuna göre değişkenlik gösterebilir. Talepler, o sırada işçilerin veya ezilen ulusların bugünden yarına acil olarak ihtiyacını hissettiklerini (sendikalaştığı için işten atılan işçilerin geri alınması veya gözaltına alınan Kürt gazetecilerin serbest bırakılması) veya tarihsel olarak gereksinim duydukları çözümleri (başlıca sınai komplekslerin kamulaştırılması veya Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının anayasal güvence altına alınması) ifade edebilir.

Talepler ve sloganlar sorunu, politik olarak program sorununun bir devamıdır: Asgari program mı, azami program mı? Asgari talepler mi, azami talepler mi?

Bu sorun, 19. yüzyılda sosyalist işçi hareketi içinde birçok kez gündeme gelmiş olsa da, çözüme kavuşamadı. Komünist Manifesto’nun sonunda yer alan taleplerden Gotha ve Erfurt programlarına, oradan da Paul Lafargue’ın başını çektiği Fransız partisinin programının sonuna Marx’ın önerdiği taleplere dek, tartışma sürdü.

Program ve talepler ile sloganlar sorununun çözümü, nesnel olarak kapitalizmin en üst aşaması olan emperyalizme (yani kapitalizmden sosyalizme devrimci geçiş dönemine) geçilmesiyle ve öznel olarak da, II. Enternasyonal programının Rus devrimleri karşısında yaşadığı siyasal iflasın neticesinde, işçi sınıfını Rusya’da iktidara taşıyan programın, Komintern’in ilk 4 kongresinde konsolide olmasıyla oldu.

Lenin ile Troçki’nin Komintern’inin vardığı sonuç şuydu: Devrimci partinin programı, talepleri ve sloganları, çağın en belirgin karakterini yansıtmalı; yani tarihsel olarak kapitalizmden sosyalizme geçiş evresinde olunmasını, acil ihtiyaçlar ile tarihsel görevler arasında bir köprü kurarak ifade etmeli. Komintern, bütün taleplerin bu geçişsel mantıkla ele alınmasını; en acil ekonomik ihtiyaçları ifade eden taleplerin ise bir talepler sistemi içinde verilerek, iktidar sorununu gündeme getirmesini savundu. Komintern’in iktidar sorununu gündeme getirmek için önerdiği ve kabul ettiği talep, işçi-köylü hükümeti idi.

Ekonomik kriz ve siyasal baskılar, Türkiye’nin genelinde bir iktidar sorunu gündemi yarattı. 14 Mayıs seçimleri bu gündemi derinleştirdi. Ancak bu iktidar sorunu karşısında Türkiye solunun genelinin benimsediği seçim sloganları ile talepleri, bu fırsatı değerlendirerek rejimden ve kapitalist sömürü düzeninden devrimci bir kopuşu öngörmüyor, aksine mevcut rejimin politik işleyiş mantığı gereği arka plana atılmış olan devletin birtakım eski kurumlarının (özellikle de meclisin) reforme edilmesini, bu kurumların daha “demokratik” ve “etkin” kılınmasını veya bu kurumlarda daha güçlü bir “halk temsili” elde etmeyi öneriyor. Şu an “1 oy Kılıçdaroğlu’na, 1 oy X partisine” sloganını kullanan başlıca 4 sosyalist parti var. “Buradayız, Birlikte Değiştireceğiz” veya “Meclis Senin” gibi sloganlar, sömürülen ve ezilen kitlelerin iktidarı ele almasına yönelik bir çağrı yapmaktan ziyade, sömürülen ve ezilen kitlelerin Türkiye’nin en “radikal” muhalefet partisi olarak organize edilmesini öngörüyor.

İşçi Demokrasisi Partisi’nin merkezi seçim sloganı olarak belirlediği “Emekçiler Yönetmeli” çağrısının altında yatan siyasal mantık, bu iktidar sorunuyla ilişkili. Kitleleri açlığa ve sefalete sürükleyen ekonomik kriz, bir işçi sınıfı pandemisine dönüşen Covid-19 salgını, yoksul halkın canını alan ve onu mülksüzleştiren 6 Şubat depremleri, mücadeleci kesimlerin siyasal baskı ve terörün hedefi olması ve işçilerin-emekçilerin el konulan kaynakları üzerinden organize edilen yolsuzluklar ile bu kaynakların patronlara servet aktarımında kullanılması; bunların hepsi, burjuvazinin toplumsal iktidarının doğal sonuçları. Şimdi, seçim süreci bağlamında, bütün bu başlıklar ve onların yıkıcı sonuçları, geniş kitleler nezdinde, iktidar sorunu prizmasından kırılıp geçerek tartışılıyor.

İDP’nin programı ile talepleri ve sloganları, şu mantık üzerine kurulu: Kitlelerin ihtiyacını hissettikleri ve bu ihtiyaçları uğruna seferber olduğu bütün acil ve asgari sorunları ile, bu sorunların kaynağı olan Türkiye’deki siyasal ve ekonomik krizin biricik çözümü olan bir işçi-emekçi hükümetinin, yani Sosyalist Türkiye’yi inşa edecek olan hükümetin arasında bir köprü oluşturmak.

Parti programımızla, 2023 Eylem Programımız’la, seçim bildirgemiz ve taleplerimiz ile hedeflediğimiz şudur: Hayat pahalılığına karşı, işsizliğe karşı, ezilenlerin demokratik haklarının ilga edilmesine karşı, siyasi tutsaklığa karşı ve daha yüksek ücretler için, sendikalarda işçi demokrasisi için, bütün demokratik haklar için, ifade ve basın özgürlüğü için, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması için, kamusal sağlık ve eğitim için verilen bütün mücadeleleri, Türkiye’deki kapitalist baskı ve sömürü düzeninin yıkılması görevinde birleştirmek, bütün bunları tek bir devrimci hareket olarak inşa etmek.

Belki de iktidar sorununun, seçim sloganları üzerinden işçi sınıfı düzeyinde tartışmaya açılmak istenmesine zamansız denecek. Emekçi kitlelerin böyle bir tasarısının veya düşüncesinin olmadığı tekrarlanacak. Halkın en acil ihtiyaçları ile iktidarın fethi görevi arasında bir köprünün kurulamayacağı söylenecek. Onlara, 19 Eylül 1905’de Rusya’da greve çıkan az sayıda matbaa işçisinin alçakgönüllü taleplerinin, nasıl tarihin ilk işçi-emekçi meclislerini (sovyetleri), yani proletaryanın iktidar organlarını doğurmuş olduğunu anlatarak cevap vereceğiz. Onlara Troçki’nin 1905 kitabındaki satırlarıyla cevap vereceğiz:

“Moskova’da Sytin’in matbaasında çalışan dizgiciler 19 Eylül’de greve gittiler. Daha kısa bir işgünü ve noktalama işaretlerini hariç tutmaksızın, her 1000 harflik set başına daha yüksek bir parça başı ücret istiyorlardı. Bu küçük olay, tam olarak bir tüm Rusya siyasi grevini; noktalama işaretlerinden başlayan ve mutlakiyete diz çöktürerek sona eren grevi tetikledi.”

***

Editörün önerdikleri

Yorumlar kapalıdır.