Sermaye 2024’e hazırlanırken…

İki önceki yazımızı söyle bitirmiştik: “Kıdem tazminatını kaldırıp tüm emeklilik ve sigorta sisteminin özelleşmesini programına almış, kamunun tüm kaynaklarını sermayenin kullanımına açmaya hazır bir ekonomi yönetimi var. Amaçlarına ulaşmak için son derece örgütlü ve bilinçli hareket ediyorlar. İşçi sınıfı da sendikalarıyla aynı örgütlülük ve seferberlikle birleşik bir mücadele vermeli.” Bu hedefe ulaşmak için uygulamaya koyulan OVP’nin ise işçiler ve emekçiler için bir saldırı programı olduğunu da bir önceki yazımızda vurgulamıştık. Bakan Mehmet Şimşek de tüm söylediklerimizi doğrularcasına enflasyonun temel sebebinin ücret artışları olduğunu söyleyerek yılsonu ücret artışı beklentisinin düşük tutulması imasında bulundu.

Bu söylemin birbiriyle bağlantılı iki sebebi var. Birincisi, tüketimin kısılması hedefleniyor çünkü kontrolden çıkan enflasyonun tüm ekonomiyi toparlanamaz bir hale sürükleme imkânı var. Bu yüzden tüketim kısılarak talep azaltılıyor. Seçimin hemen ertesinde kademeli olarak uygulanmaya başlayan bu politikada ulaşılmak istenen hedef için emekçiler günah keçisi olarak seçilmiş durumda. Oysaki enflasyonun en büyük sebebi olan muazzam şirket kârlılıklarına dokunmadan suçlayıcı bir şekilde emekçilerin maaş artışlarını tartışmaya açmak kabul edilemez. Biz ücretlere enflasyon oranında üç ayda bir düzenli maaş artışı talebimizin sermayeyi rahatsız ettiğini biliyoruz. Aynı şekilde servet vergisi talebimiz için de bu geçerli. Bu taleplerimizin ne kadar doğru olduğu ve hayat pahalılığı karşısında acil çözüm sunduğu, Tek Adam rejiminin sermaye lehine tutumuyla bir kez daha kanıtlamış oldu.

Ücretlerin artışı enflasyonu tetiklemedi; uygulanan sermaye yanlısı ve büyüme odaklı ekonomik politikalar enflasyonu oluşturdu. Bu durum, ücretleri geriden gelerek ve gerçek enflasyonun altında bir yere kadar (açlık sınırı) artırmış oldu. Şimşek, sapla samanı birbirine karıştırmıyor. Hayat pahalılığından yılmış kitlelerin zihinlerinde bilinçli bir tahrifat yapıyor. Onlara, gerçek problem sizin ücret artışınızdır diyerek sermaye lehine tutumunu bir kez daha sergiliyor.

İkinci neden kredi mekanizmasının kısılmak istenmesi. Hâlihazırda düşen alım gücü nedeniyle tüketmek için borçlanmak zorunda olan emekçilerin krediye erişimlerinin kısılması hedefleniyor. Yıllar içinde taksitli borçlanma, yani krediye ulaşım emekçiler için olmazsa olmaz hale getirildi. Hane halkı tüketiminde kredi kartları önemli bir yer tutmaya devam ediyor. Öte yandan, hane halkı tüketimini kısmak için harekete geçen rejim, sermayenin krediye erişimi söz konusu olduğunda kolaylık sağlamaktan geri durmuyor. Bankacılık sektörünün kredi hacmi büyürken KOBİ’lere dönük kolay kredinin önü açılmaya çalışılıyor.

OVP’deki hedeflerden biri de kıdem tazminatının peyderpey kaldırılması. OVP’de açıkça “Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) daha cazip hâle getirilerek fon tutarı ve katılımcı sayısı artırılacak, Otomatik Katılım Sistemi (OKS) işveren katkısını içerecek şekilde geliştirilecek ve fon çeşitliliği sağlanacaktır. OKS’nin işveren katkısını da içeren ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği tamamlayıcı emeklilik sistemi kurulacaktır,” deniyor. Emekliliğin özelleştirilmesine giden yolda bir adım daha atılmış olacak. Mehmet Şimşek zaten kıdem tazminatının fona devredilmesi tartışmalarını önceki bakanlık döneminde de başlatan kişiydi. Fakat Şimşek bunu aleni yapmak istemiyor. Tüm sendikaların kırmızı çizgi olarak belirttiği kıdem tazminatının sendika bürokrasisini de süslü kelimelerle ikna ederek sessiz sedasız parça parça kaldırılması hedefinde.

Acı reçeteyi çoktan ilan ederek bu çerçeve plan ile 2024 yılına hazırlanan sermayeye ve onun temsilcilerine karşı daha örgütlü ve birleşik mücadeleye hiç olmadığı kadar sarılmalıyız. IMF’siz IMF programına karşı başka bir seçeneğimiz yok.

Yorumlar kapalıdır.