Yemeksepeti’nde ücret mücadelesi devam ediyor

Pandemi günlerinde iyice trend olan eve teslim market alışverişinde önce motokuryelerin aşı hakkı için mücadelesi, daha sonra sendika hakları için yükselttikleri mücadele tüm Türkiye’de karşılık bulmuş, dört bir yandan işçiler sokaklara dökülmüştü. İşçilerin mücadeleleri türlü saldırılarla sindirilmiş, anayasal sendikal yetkileri türlü oyunlarla hiç edilmişti.

Ancak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz işçileri yeniden mücadeleye itti. Sendika haklarına saldırıldığı dönemde bütün kadrolu kuryeler işten çıkarılmış, yerleri esnaf kuryeyle doldurulmuştu. İçeride sigortalı çalışan olarak kalan depocular geçirdikleri darboğaz günlerini ve taleplerini yazarak eksiksiz imzayla genel müdürlüğe iletti ve kamuoyuyla paylaştı. Hemen ardından esnaf kuryeler de güvencesiz çalışma karşılığında aldıkları “daha iyi” ücretin artırılması için yerel bir mücadeleye başladı. Dilekçede yazanlar oldukça anlaşılır ve haklıydı. Aldıkları ücret, bulundukları şehirdeki kiraların yarısını bile karşılamıyor. Buna gelen ilk tepki, üç esnaf kurye ve bir depocunun işten çıkarılması oldu.

Bu sorunlar sadece Yemeksepeti işçilerinin sorunları değil, Türkiye işçi sınıfının sorunları. Türkiye’de ve dünyada işçiler açlıkla mücadele ediyor. Kriz derinleştikçe en temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geliyor. Patronlardan canını iste, parasını isteme! Her türlü işçi mücadelesini her türlü ahlaksızlıkla bozguna uğratmaya çalışıyor. 

Yeni ekonomi bakanı Şimşek, getirildiği andan itibaren ekonomik krizden çıkışın faturasını işçi sınıfına kesti. Kazanılmış bütün haklarımız tehlikede! Kıdem tazminatı, sigorta hakkı, asgari ücret, hepsi krizden çıkış için hesaba eklendi. Asgari ücret belirleme komisyonu önümüzdeki günlerde toplanacak, 2024’teki sefalet ücretimizi belirleyecek. Yerel seçimden sonra ne olacak peki? Bizi nasıl saldırılar bekliyor? Belli ki en ağır faturayı bizler ödeyeceğiz. Enseyi karartmamak lazım yine de, büyük etkiler büyük tepkiler doğurur.

Genel seçimden önce tahmin ettiğimiz gibi krizin faturası en ağır işçi sınıfına ödetilmeye çalışılacak ama kirasını ödeyemeyen, evine ekmek götüremeyen işçiler ücret seferberliklerine başlayacak. Yemeksepeti işçileri bunun sadece bir örneği. Yaprak kımıldamıyor değil, ortalığın alev alev yanması an meselesi. Biz işçilerin mücadelesini baskılamaya çalışan kan emici patronlar, yasalarıyla ve kolluk kuvvetiyle önümüze çıkan işbirlikçi devlet, teslimiyetçi sendikalar oluşan bu çığın önünde dayanamayacaklar. Bizler mücadelelerimizde pişecek, piştikçe kemikleşeceğiz. Mücadelelerimizi işyerlerimizin dışına, illerimizin dışına, tüm ülkeye ve dünyaya yayacağız. Ancak böyle kazanabiliriz. O pastada hepimizin payı var. Sendikalarımız bizim öz örgütlerimizdir, sendikacı asalak bürokratların değil! İşyerleri bizsiz dört duvardan ibaret boş kutulardır. Bu dünyayı her şeyiyle biz yarattık! Biz yöneteceğiz…

Bir Yemeksepeti işçisi

Yorumlar kapalıdır.