6 Şubat: büyük yıkımın yıldönümü

“Afet bölgesinin genişliğine ve yıkımın büyüklüğüne rağmen devletin ve milletin imkânlarının tamamının deprem bölgesi için seferber edildiğinden kimse şüphe etmesin. Türkiye, 6 Şubat depremlerinin sınamasından alnının akıyla çıkmıştır.”

Recep Tayyip Erdoğan

12 Mart 2023

6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçti. Unutmak mümkün değil ama yine de hafızaları tazeleyelim. Türkiye ve Suriye’yi etkileyen depremlerin sonucu tarifsiz ve çok ağır bir toplumsal yıkım oldu. Resmi rakamlara göre 50 bin canımızı kaybettik, en az 35 bin bina yıkıldı, 100 binlerce depremzede var. Bir de hâlâ akıbeti belli olmayan çocuklar, yakınlarını bulamayan depremzedeler… Emekçi halk dört bir yandan seferber olurken, yıkımın sorumlusu Tek Adam rejiminin kurumları enkazlara müdahalede gecikti, çoğu yerde depremzedelerin barınma, tuvalet, beslenme gibi temel ihtiyaçlarına çözüm bulmadı, gönderilen yardımları ve gönüllü arama-kurtarma ekiplerini engelleyecek kadar ileri gitti. Arama-kurtarma çalışmaları bitmeden enkaz kaldırmaya girişti. Hafriyat kaldırma ve atık yönetimini çevre ve halk sağlığını hiçe sayarak yaptı. Kısacası devlet, özellikle Hatay olmak üzere afet bölgesini kendi kaderine terk etti.

Peki bir senede ne değişti? Hiçbir şey! Nereye kafamızı çevirsek rejimin ve sistemin çürümüşlüğüyle karşı karşıya kalıyoruz. Koca bir sene geçmesine rağmen binlerce insan hâlâ çadırlarda veya konteynerlerde kalıyor. Bölgede ciddi bir istihdam sorunu var, güvencesiz işler daha da yaygınlaşmış durumda. Seller nedeniyle çadır ve konteynerleri su basıyor, çeşmelerden hâlâ çamurlu su akıyor, hava kirliliği ve salgın hastalıklar had safhada. Bu süreçte artan bakım yükü ve erkek şiddeti kıskacında kalan kadınların temel ihtiyaçlarına erişimleri göz ardı edildi; lgbti+lar ve göçmenler daha fazla ayrımcılık ve güvenlik sorunu ile karşı karşıya kaldılar. Nitelikli eğitim ve sağlık hizmeti, psikolojik destek gibi ihtiyaçlar sürüyor. Bunların hepsi bugüne kalmadan, depremzedelere bu sefalet koşullarını yaşatmadan acilen çözülmesi gereken sorunlardı. Bugün bu ihtiyaçlar ve bölgenin yeniden inşası hâlâ yakıcı bir şekilde çözüm bekliyor.

Yıkımın sorumlusu Tek Adam rejimidir diyoruz, peki muhalefetin hiç mi payı yok? Afet sonrası koordinasyonu yönetemeyen, ruhsat verdiği binalardan kaçının yıkıldığını bile bilmeyen Lütfü Savaş CHP’den yine Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı olarak aday gösterildi mesela. AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da zaten imar affından bildiğimiz Murat Kurum. Beklenen Marmara depremindeki yıkımlarda kaçak yapılaşmalara ve doğanın talanına izin veren, imar aflarına karşı çıkmayan, kâr odaklı kentsel dönüşüme onay veren tüm düzen partilerinin belediyeleri sorumlu olacak.

Halbuki yerel yönetimler afet öncesinde de sonrasında da kritik rol oynayabilir. Örneğin deprem toplanma alanlarının yapılaşmaya açılması veya deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapıların yapılması için ruhsat verenler belediyeler. İstanbul’da 500 bin bina riskli durumda. Rant amaçlı yapılan kentsel dönüşüm ihtiyaç odaklı, depreme dayanıklılığı önceleyen bir şekilde yapılmalı. Meslek odalarının dışarı tutulduğu değil dahil edildiği ve toplumsal cinsiyet odaklı bir afet müdahale planı hazırlanmalı. Sağlıklı konutlara erişim sağlanmalı. İçme suyu, atık su ve katı atık yönetimi en doğru şekilde yapılmalı. Kentlerin depreme dayanıklı olması için kâr değil ihtiyaç odaklı bir deprem dönüşümü ve sermaye değil emekçilerden yana bir belediyecilik şart.

Yorumlar kapalıdır.