Antalya teleferik “kazası” ve yargı süreci

Antalya büyükşehir belediyesine bağlı ANET şirketinin yönetimi altında olup işletmesi ve bakımı Megatower AŞ tarafından yapılan teleferikte ihmaller sonucu kaza gerçekleşti. 12 Nisan’da gerçekleşen bu kazada 1 kişi ölürken 10 kişi yaralandı. Havada kalan diğer kabinlerin içerisinde bulunan 184 kişi gün yaklaşık 24 saatin sonunda kurtarıldılar. Seçimlerden önce şirketin başında olup, 2024 yerel seçimlerinde Kepez Belediye Başkanı seçilen Mesut Kocagöz ve birkaç kişi daha tutuklandı. Tutuklanan belediye başkanı AKP döneminde iştirak şirketin başına getirilse de CHP döneminde de pozisyonunu korumuş ve ardından 31 Mart seçimlerinde CHP’nin Kepez Belediye Başkanı adayı olarak seçilmişti.

Kaza ile ilgili hazırlanan ön bilirkişi raporunda çok sayıda ihmalin olduğu dikkatleri çekiyor. Bu ihmaller arasında bakım ve onarımını yapan şirket çalışanlarının bazılarında iş konusunda yeterlilik belgesinin olmadığı var. Ama en önemli iddia kabinlerde ve direklerde bulunan somun, cıvata gibi materyallerle ilgili. Şirketin uzun yıllardır yaptığı bakımlarda tuttuğu kayıtlar incelendi ve bu kayıtların arasında, somun ve cıvatalardaki deformasyon, boşluk oluşumu, oksitlenme gibi durumlar için değişim işleminin yapıldığına dair hiçbir kayıt bulunamadı. Bu bakımlar yapılmış olsaydı belki de bu kaza hiç yaşanmamış olacaktı. Bu iddia henüz mahkeme tarafından kesinleşmiş olmasa da emekçilerin hafızasına kazınmış olan onlarca deneyim bu iddiayı dikkate almak için yeterli.

Çorlu ve Pamukova gibi tren kazaları, madenlerde yaşanan kıyımlar, İliç’teki altın madeninde henüz bedenlerine bile ulaşılamayan 7 işçi bize bu ülkede insan hayatının sermaye karşısında hiçbir önemi olmadığını kanıtlıyor. Bu bakımların eksik yapılmış olmasından tutun, heyelan ihtimaline karşı uygun fizibilite çalışmalarının yapılmamış olmasına kadar tüm detaylar bize bu olayın “kaza” diyerek geçiştirilmesinin doğru olmadığını gösteriyor.

Her ne kadar olayın ardından kimi tutuklamalar yapılmış olsa da, Çorlu tren kazası gibi her şeyin gün gibi ortada olduğu bir katliamda bile gerçek sorumluların ceza almamış olması, bu olayda da yargıya olan güvensizliği açıklıyor. Özellikle davaya bakan savcının Gezi Davası gibi ısmarlama bir iddianameye dayanan bir davanın savcısı olması Antalya’da da gerçek sorumluların hesap vermekten kurtulacağına dair meşru bir kuşku uyandırıyor.

Bu kuşkuların ortadan kalkması için, dava emekçilerin, meslek odalarının, işçi sendikalarının söz hakkının olduğu bir bilirkişi heyeti tarafından denetlenmeli ve bu demokratik örgütlerin davaya müdahil olması sağlanmalıdır.

İhmallerden dolayı yaşanan bütün bu kazaların önüne geçmenin yolu, işçilerin denetimde ve yönetimde aktif olarak bulunmasından geçiyor. Sermayenin kâr odaklı politikası ihmallerin oluşmasındaki en önemli faktör. Biz bu politika karşısında işçi denetiminin her alanda uygulanmasını savunuyoruz.

Yorumlar kapalıdır.