Kemer sıkma politikalarının durdurulması için, Avrupa genel grevi!

14 Kasım’da, Troyka (AB, Avrupa Merkez Bankası ve IMF) tarafından dayatılan kemer sıkma politikalarına karşı, Avrupa’nın güney ülkeleri Yunanistan, Portekiz, İspanya ve Kıbrıs’ta genel grev, Avrupa’nın diğer ülkelerinde ise, eylemler, yürüyüşler ve çeşitli seferberlikler gerçekleşecek. Avrupa’nın çeşitli ülkelerini kapsayan bu genel grev çağrısı, geç kalmış olsa da, oldukça önemli bir adım. Avrupa burjuvazisi, AB ve ulusal hükümetler tarafından dayatılan sosyal yıkım politikalarına karşı bir direniş hattının örülebilmesi için, işçi hareketinin 14 Kasım’da kitlesel seferberlikler gerçekleştirebilmesi gerekiyor.

Avrupa’da krizin boyutları

14 Kasım’da grev çağrısı yapılan ülkelerde, son dört yılda işsizlik üç kat artarak yüzde 25 seviyesine ulaşmış durumda. Kamu ve özel sektörde ücretler yüzde 15 ila 30 oranında düşerken, kamu hizmetleri bir biri ardına özelleştiriliyor. Sağlık ve eğitim sektörüne bütçeden ayrılan payda dramatik kesintiler yapıldığı gibi, sağlık hizmetleri, ilaçlar ve üniversite eğitimi için ödenen bedel önemli ölçüde artırıldı. İşsizlere dönük yapılan yardımlarda ve sosyal hizmetler alanında da önemli kesintiler söz konusu.
Öte yandan, bankalara olan borçlarını ödeyemedikleri için evlerine el konulan ailelerin sayısı günden güne artıyor ve binlerce aile mutlak yoksulluk sınırının altında bir yaşama mahkum ediliyor. Gençler arasında işsizlik oranının yüzde 50’lere varmasıyla, genç işçiler arasında dış ülkelere göç süreci başlamış durumda. KDV türünden dolaylı vergilerde yapılan artış ise, hayat pahalılığını artırarak emekçi kitlelerin alım gücünü daha da düşürüyor, ki bu da krizi derinleştiren bir etken haline geliyor.

Bankaların Avrupa Birliği

Özel sektör borcunun kamu tarafından üstlenilerek bir kamu borcu haline getirilmesi ve mali sermayenin kamu borcu üzerine yaptığı spekülasyonla birlikte, kamu borcu devasa oranlarda artmış durumda. Mali sermayenin bir spekülasyon aracı haline gelen kamu borçları, mali sermayenin çıkarları doğrultusunda, ödenmesi giderek imkansız bir hale getiriliyor ve ülkeler ve halklar üzerinde uygulanan basıncın bir gerekçesi yapılıyor. Hükümetler banka kurtarma operasyonları ve kemer sıkma uygulamalarını, bu borç üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyor.
Avrupa Birliği hükümetleri, yüz milyarlarca avroluk kamu gelirini problemli bankalara, büyük şirketlere ve spekülatörlere sundular. Böylelikle, krizle birlikte oluşan süreçte Avrupa Birliği gerçek rengini, yani bankaların ve zenginlerin Avrupa Birliği olduğunu net bir şekilde ortaya koymuş oldu. AB ve Avrupa Merkez Bankası bütün kaynakların, borç ödemesi ve bütçe açığının kapatılması hedefine sunulmasını dayatmakta. Bu çerçevede masada iki seçenek bulunuyor: ya borçların ödenmesi adına ülkelerin sosyal yıkıma uğratılması ya da işçi sınıfının tarhisel kazanımlarının savunlması ve borç ödemelerinin reddi.

İşçilerin yanıtı

Farklı derecelerde de olsa, bütün Avrupa Birliği ülkelerinde, hükümetlerin dayattığı politikalara karşı işçi sınıfının direnişi güçleniyor. Yunanistan’da bugüne dek 18 genel grev yapıldı, Portekiz’de kesintilere karşı yaygın seferberlikler gerçekleşiyor. İtalya ve İspanya’da birkaç genel grev gerçekleşti. İngiltere’de kamu işçileri genel grev düzenledi, Almanya’da kitlesel protesto gösterileri gerçekleşti. Fransa’da da ekonomik büyüme ve kesintilerin durdurulması vaadiyle iktidara gelen Hollande’a karşı seferberlikler düzenlenmeye başladı.

Burjuvazi, toplumsal bedeli ne olursa olsun, sosyal yıkım politikalarının son raddesine dek ilerletilmesi peşinde. Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF ise, burjuvazinin bütün taleplerini harfiyen yerine getiren aygıtlar. Bu duruma karşı bugüne dek, işçi sınıfının her bir ülkede yalıtık bir biçimde verdiği mücadele ile çok az şey başarılabildi. Buna karşı, büyük bankaların diktasını durdurabilmek için Avrupa çapında bir yanıt geliştirebilmemiz gerekiyor.

AB ve hükümetlere karşı mücadele etmek için bir Avrupa Planına doğru

14 Kasım günü için yapılan genel grev çağrısı, bütün sınırlılıklarına rağmen, bu bağlamda oldukça önemli bir gelişme. Grevin hazırlık sürecinde işçilerin aktif katılımının sağlanması için işyerlerinde toplantılar yapılması, mücadelenin başarısını garanti altına almak için grev komitelerinin kurulması ve mücadelenin nasıl sürdürüleceğinin işçiler tarafından tartışılması belirleyici önemde. Genel grev çağrısını, bazı yerlerde şimdiden gelişmekte olan taban örgütlülüklerini geliştirmek, işyeri meclislerini yaygınlaştırmak, işsizleri mücadeleye katmak ve bütün işçi sınıfını etkileyen temel problemlerle yüzleşebilmeyi sağlamak adına bir Avrupa Mücadele Planının geliştirilmesi için değerlendirmeliyiz. Ve kuşkusuz, bu mücadele planının sokaktaki seferberliklerle işyerlerindeki grev hareketini kaynaştırabilmesini ve can alıcı politik konulara dönük somut ve acil talepleri kapsamasını sağlamalıyız.
Bu acil taleplerin başında ise, kuşkusuz, kesintilerin durdurulması ve kaynakların emekçi halkın ihtiyaçları doğrultusunda kullanılabilmesi için, borç ödemelerinin durdurulması ve bankaların Avrupa Birliği’nden kopuş yer alıyor.

Kesintilerin durdurulması için Avrupa Genel Grevi!
Borç ödemeleri durdurulsun! Bankalar tazminatsız kamulaştırılsın!
Avrupa Birliği’ne hayır! İşçilerin ve halkların Avrupası için!

Yorumlar kapalıdır.