İşte Özgür Dünya!

Yakın zamanda bu başlık, gazetemizin Lindsey grevi üzerine bir yazısında kullanılmıştı. Ken Loach’un son filminin adı olan bu cümle, bu yazının başlığı olmayı da hak ediyor. Filmin baş karakeri olan büyük bir özel istihdam bürosunun beyaz yakalı işçisinin, kendi şirketini kurarken başvurduğu yöntemleri anlatan filmde, genellikle göçmen işçileri, sınırdışı edilme korkularından faydalanarak çok düşük ücretlere pazarlayan yeni yetme burjuvanın gözünden bile, kapitalizmin acımasızlığı görülebiliyordu.

Yeni yasal değişikliklerle, aynı özel istihdam büroları Türkiye’de de açılıyor. Onlar da kendilerine başvuran işsizleri, iş güvencesi ve sosyal haklar olmadan, çok düşük ücretlere pazarlayacaklar. Kriz döneminde işten atılmış, işsizlik maaşı dahi bitmiş insanlar, bu yolla patronların önüne sunulacak.

Ali Babacan, özel istihdam bürolarının önünü açan yeni kanunla ilgili eleştirilere cevap verirken; “Sendikalar, işsizin halinden anlamıyorlar.” diyor. Kendisinin ve temsil ettiği hükümetin ise işsizin çaresizliğini etraflıca kavradığına hiç şüphe yok. Hatta yasanın zamanlaması tamamen bu kavrayışın ürünüdür diyebiliriz. Zira özel istihdam bürolarıyla hedeflenen hak gaspları, ancak yoğun bir işsizlik döneminde, çaresiz insanlara kabul ettirilebilir.

Özel istihdam bürolarının tek etkisi ücretler üzerinde olmayacak. Bu kuruluşlar aynı zamanda büyük şirketlerin, sosyal güvence ve sendikalaşma konusunda yasal sınırlamalardan kurtulmalarını da sağlayacağından, çok rağbet görecekler ve kısa zamanda çalışma hayatını köklü bir biçimde değiştirecekler. Örneğin bir fabrikatör bu yolla, bir telefonla istediği kadar işçiye ulaşabilecek, iş kazalarından sorumlu tutulmayacak, kıdem tazminatı yükünden kurtulacak, sendikal mücadeleye kalkışan işçileri hiçbir sorumluluğu olmadan işten çıkarabilecek ve yenilerini alabilecek.

Yazının başlığı, söylediğimiz gibi bir filmin adı. Yönetmen bu başlığı seçerken, muhtemelen burjuvazinin özgürlük anlayışına gönderme yapmış. Yani filmin adı bir anlamda “İşte liberal dünya!” Sömürme hakkının en temel hak olduğu dünya… Dünyanın birçok yerinde zaten yerleşmiş olan özel istihdam büroları da sömürüden paylarını, yani haklarını istiyorlar. Peki ya bizim haklarımız?

Kapitalist krizler, istisnasız her zaman emeğe yönelik saldırıların arttığı dönemlerdir. Bu krizde patronlar, kısa çalışma ödeneklerini, vergi indirimlerini, özel istihdam bürolarını kazandılar. Çünkü örgütlüler. Bizlerse onlar kazandıkça kaybediyoruz, örgütlenmeye mecburuz…

Yazan: Şefik Sandıkçı (27 Temmuz 2009)

Yorumlar kapalıdır.