CHP, “sosyal adalet” dağıtabilir mi?

CHP, seçime yönelik ilk ekonomik programını açıkladı. Aslında kurulduğu tarihten bu yana ‘halktan yana, halka rağmen’ politikalarıyla bilinen CHP’nin paketinin bugüne dek açıkladığı nadir ekonomik programlardan biri olduğu söylenebilir. CHP, “Devletin ve cumhuriyetin temel değerlerini koruyoruz” muhalefeti, rejimin baskı siyasetinin bekçisi pozisyonu, emekçilerin hak mücadeleleri karşısında aldığı tutumla yalnızca belli kesimlerin siyasi sözcülüğünü üstlenmiştir. ‘Mağdurları gözetiyorum, Alevilerin yanındayım’ söylemi ise hiçbir zaman gerçek anlamda onların taleplerinin savunucusu olmaya itmemiş ve bu yanılsama CHP’nin varoluşunun kaynağı olagelmiştir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişi; AKP’nin 8 yıllık emek düşmanı, cinsiyetçi ve inkârcı politikalarının yanında yoksullar ve sosyalistlerin bir kesimi için bir umut kapısına dönüştü. Bu noktada özellikle temel politikasının yoksullukla mücadele olduğunu açıklaması; bu bağlamda aile sigortası, kayıtdışı ile mücadele, işsizliğin azaltılması, büyüme gibi başlıkları içeren ve “sosyal devlet”i inşa edeceğiz noktalarının altı çizilebilir. Lakin bu şiarlarla ortaya çıkan “yeni CHP”nin söyledikleri ne kadar önemli olsa da bugüne dek AKP’nin işçi ve emekçilere yönelik saldırı yasaları -SSGSS, Torba Yasa- karşısında aldığı tutumlar, açıkladığı programı da sorgulamayı zorunlu kılıyor.

Programın en tartışılan konusu kuşkusuz ‘aile sigortası’ uygulamasıdır. Bu uygulamayla, söylenilene göre, kayıtiçi çalışan, yoksulluk sınırının altında olan ve belirli kıstasları sağlayan her aileye ayda 600 ila 1200 TL arasında değişen aile yardımı yapılacak. İlk soru şu: Öncelikle AKP döneminde de kömür ve gıda yardımlarıyla vuku bulan ve bu uygulamanın tam da sadaka siyasetini hak temelinde gelir paylaşımına dönüştürecek bir uygulama olarak sunulan aile sigortası, asgari bir gelir yaratmayı amaçlıyor mu? Unutmayalım, iktidarların yoksullara yardım projeleri özellikle de seçim dönemlerinde hep gündeme gelir. Ayrıca eğer gerçek anlamda hak siyaseti yapılıyorsa, soruyoruz: Neden işsizliği de önlemiyorsunuz?

Evet, CHP, işsizliği önlemeyi ve istihdamı artırmayı hedeflediğini söylüyor; fakat AKP’nin sıklıkla övündüğü bir konu olan büyüme rakamları; işsizliği önlemek şöyle dursun, istihdamın anlamını bile değiştirmiştir: istihdam ancak güvencesiz, esnek ve taşeron biçimlerde çalışmak yeni çalışma düzenin temel gerekleri olmuştur. AKP döneminde patronları karşısına almayan bu büyüme, istihdamı ancak bu gereklerle sağlamıştır. Soruyoruz, bu çalışma koşullarında işsizliği önlemek yoksulluğa bir çare olabilir mi? Bizce işsizliğin çözümü açıktır: ücretler düşürülmeksizin iş saatlerinin kısaltılması ve açılan ek vardiyalara yeni işçilerin alınması. Ama bu uygulama patronları karşına almayı gerektirir ki; Torba Yasası ile uygulamaya sokulacak sendikal örgütlülüğü hedef alan, işsizlik fonunu patronlara aktaran, kıdem tazminatını kaldırmayı düşünen uygulamalara itiraz etmeyen, bizzat içinde sermayedarları barındıran CHP patronları karşısına alabilir mi?

Burada önyargısız bir şekilde haklı olarak vaat edilenin gerçekçi olup olmadığını sorgulamak gerekiyor. Bu yüzden, herkesin sorduğunu biz de soruyor ve merak ediyoruz. Kaynağı nasıl bulacaksınız? Kılıçdaroğlu, “Kaynak var. Bunun paylaşımı siyasi bir tercihtir” diyor, kendisine katılıyoruz, bu siyasi bir tercihtir ve öyle ki emekçiler ve patronlar arasında siyasi bir tercih yapmayı gerektirir.

Kılıçdaroğlu, kaynak sorununu, programda muğlâklıklar olsa da; bütçe açığı vermeden, vergileri artırmadan yalnızca kamu harcamalarını kısarak çözeceğini söylüyor. Kamu harcamaları kabaca özetlersek; eğitime, sağlığa, maaşlara, SGK primlerine ve savunmaya ayrılan bütçelerden oluşuyor. İşte “siyasi tercih” burada ortaya çıkıyor; CHP, ya eğitimden ve sağlıktan daha da kısarak, asgari ücretten biraz daha kırparak ya da emeklilik yaşını -artık ölünce alınabiliyor ibaresi eklemek kaydıyla- yükselterek neoliberal politikaların devamcılığını üstlenecek ya da savunmaya ayrılan bütçeyi kısacak. Sosyal adaleti tesis etmeye soyunan bir partinin birincisini yapması çelişki olacağına göre, geriye savunma kalıyor ki, bu da CHP’nin varoluşunu borçlu olduğu temel politikalarla yüzleşmesini gerektiriyor. Yani basitçe, başta Kürt sorununu çözüp savaşa harcanan ve buradan nemalanan sektörlere dur demesi gerekecek.

Kısacası soruyoruz; patronları karşısına almayan bir parti gerçekten işçi ve emekçiden yana bir düzeni, sosyal adaleti sağlayabilir mi?

Yorumlar kapalıdır.