Bir önceki yazıda, kadın işçi kurullarının Türkiye’de sendikaların gündemine girmesini sağlayan süreci kısaca özetlemeye çalışmıştım. Temel amaç, işyerinde kadına yönelik şiddet ve tacizle mücadelenin, tıpkı diğer işçi hakları gibi temel bir sendikal mesele olarak kabul edilmesi ve işyerlerinde taciz, şiddet ve cinsiyet ayrımcılığını odağına alan kurulların oluşturulmasıydı.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün hazırladığı ve Türkiye’nin de ilk imzacılarından biri olduğu küresel sözleşmeye dayanan bu adım metal sektörü toplu iş sözleşmesi sürecinde karşımıza çıktı. Türk Metal “Kadın İşçi Kurulları”, Birleşik Metal-İş “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu” adı altında ilk kez toplu sözleşme taslaklarında bu kurullara yer verdiler.
Ancak, taslakların bu kurulların yapısına ve işleyişine dair ayrıntı vermemesi bu önemli adımı şimdilik fazlaca sembolik kılıyor. Öte yandan, kadınların işyerlerindeki önemli araçlarından biri olabilecek bu kurulları, tam da bu nedenle, daha fazla tartışmaya, gündemde tutmaya, kadın işçilerin önerileriyle geliştirmeye ve yaygınlaştırmaya ihtiyaç var. Sembolik yanının dışında şu anki en büyük sıkıntı bu talebin tabanla bağının da henüz kurulmamış, TİS taslaklarının bir maddesi olarak öylece duruyor olması.
Öncelikle, kadınların işyerlerinde maruz kaldıkları ayrımcılığa karşı, çalışma koşullarına ilişkin kendi özgün sorun ve taleplerini, önceliklerini belirleyebilmeleri ve bu taleplerin sendikada ve toplu iş sözleşmesi süreçlerinde temsili ve sahiplenilmesi adına bu kurulların oluşturulması oldukça önemli ve gerekli bir adım.
Biliyoruz ki, sendikalılığın yüksek olduğu işkollarında dahi kadın çalışanların sendikalılık oranı oldukça düşük düzeyde. Görece daha yüksek olduğu durumlarda ise kadının sendika içindeki temsili göstermelik olmayı sürdürüyor. Bu, kadın işçilerin yoğun olduğu sektör ve işkollarında bile geçerli. Böyle olunca, çalışma yaşamında var olan ayrımcılıkla mücadele etmek için de temel örgütlenme biçimlerinden biri olması gereken sendikalarda, kadınların hak ve taleplerine ilişkin körlük aşılamıyor. Sendikaların öncelikle işyerinde kadınların çalışma koşullarına, sorunlarına ve taleplerine ilişkin bir farkındalık kazanması ve buna ilişkin bir politika geliştirmesi gerekiyor. Aksi, hemen hemen tüm toplu iş sözleşmesi süreçlerinde karşımıza çıktığı gibi kadınların çalışma koşullarına ve ihtiyaçlarına duyarsız kalmış maddeler oluyor.
Bugün kadınların kreş, doğum izni, süt izni gibi yasal haklarının bile birçok işyerinde gasp edildiği, eşit işe eşit ücret ilkesinin göz ardı edildiği, buna karşın kadınların mobbing, cinsel taciz ve şiddet yolu ile sindirilmeye çalışıldığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu gerçeklik içinde işyerlerinde kurulacak kadın kurulları gerekli mekanizmaların yaratılabilmesi adına çok önemli.
Aynı zamanda, bu kurulların, kadın istihdamını ve örgütlülüğünü artırabilmek adına sendikalar için önemli bir işlev görebileceğini de unutmamak gerekiyor. Tabii, biraz üretimden, biraz yönetimden gibi kombinasyonlara başvurmadan, gerçek anlamıyla bir kadın işçi kurulu olarak oluşturulması ve örülmesi şartıyla…
Yorumlar kapalıdır.