Giresun’da yaşanan sel ve heyelan sonucu 9 kişi hayatını kaybetti. Halen 7 kişinin de kayıp olduğu ifade ediliyor. Büyük maddi hasar da söz konusu ama sonuçta mal bir şekil yerine konur; giden canların ise telafisi mümkün değil. Maalesef bu kayıpları yaşayanlar için artık hiçbir şey eskisi olmayacak.
Bu derece büyük felaketlerin mutlaka bir siyasi, idari, hukuki sorumluluğu ve bedeli olmalı. Peki, siyasi sorumluluk kime ait? İdari, hukuki bedeli kim üstlenecek? Kuşku yok ki siyasi sorumluluk iktidara ait. İdari, hukuki bedeli ise en tepeden, bakandan başlayarak il mülki amirlerine ve yerel yönetimlere kadar silsile halinde yöneticiler ödemeli. İstifa, soruşturma, görevden alma ve hukuki yaptırımlar uygulanmalı.
Dün olduğu gibi bugün de sorumluluğun üstlenilmediğini ve gereğinin yapılmadığını görüyoruz. Bunun yerine olan ise suçun vatandaşa atılması. Şans, kader, coğrafya açıklamalarıyla sorumluluktan kaçılması. Yaralar sarılacak lafazanlığının yapılması. Tabii ki yaralar sarılacak. Kepçeye binmekle hiç kimse ne siyasi, ne hukuki, ne de insani, vicdani sorumluluktan azade olur.
Sorumluluk yok ama bahane çok! AKP Genel Başkan Yardımcı Canikli’ye göre, “Bugüne kadar böyle büyük bir felaket görülmemiş, tarihin en büyük felaketi.” Oysa sadece bir ay önce, temmuzda Artvin ve Rize’de yaşanan sel ve heyelan sonucu da 6 kişi hayatını kaybetti. Neredeyse basmakalıp aynı açıklamalar o felaket sonrası da iktidar mensuplarınca yapıldı.
Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’ye göre de, “120 bin tane derenin olduğu Karadeniz’de bu taşkınları tamamıyla önlemenin imkânı yok.” Peki, haziran ayında Bursa ve İstanbul’da sel sonucu ölen 7 kişiyi hangi 120 bin dere öldürdü? İstanbul Esenyurt’taki hangi dereler buna sebep oldu?
Bir de iklim değişikliği demiş Tarım ve Orman Bakanı! O yüzden mi “2018’de 101,5 milyon ton yerli kömür üretimiyle Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık” diye övünüyorsunuz. İklim kendi kendine mi değişiyor? Evet, “söz verdiniz, başardınız!” Ülkeyi getirdiğiniz hal budur…
Yorumlar kapalıdır.